Bu yıl reformcu
padişahlarımızdan Üçüncü Selim'in öldürülmesinin 200. Yıldönümü. Üçüncü Selim günden güne kan kaybeden
Osmanlı İmparatorluğu'nu ayağa kaldırmak için reform yapmaya çalıştı ancak bir yenilik düşmanları ve çıkar şebekeleri tarafından bir
darbe ile tahttan indirildi ve bir süre sonra da katledildi.
18.yüzyılın ikinci yarısından itibaren sırasıyla
Rusya, Rusya-
Avusturya ve
Fransa'ya karşı aralıklarla sürdürülen savaşlar Osmanlı İmparatorluğu'nda büyük maddî ve manevî yıkımlara sebep oldu. 1789'da
tahta çıkan Üçüncü Selim devleti kurtarmak için köklü bir reform yapılması gerektiğini gördü ve Nizam-ı Cedid'i, yani yeni bir düzeni uygulamaya koydu.
YENİLİK İSTEMEYİZ
Nizam-ı Cedid, bir süre yavaş yavaş yol aldı. Ancak Nizam-ı Cedid'in finansmanı için yeni vergilerin ihdas edilmesi, halkın yükünü ağırlaştırdı ve padişaha karşı olumsuz bir hava esmeye başladı. Başta yeniçeriler olmak üzere eski
sistemden nemalanan ve Nizam- ı Cedid'in başarısını kendi sonları olarak gören çeşitli gruplar, halkın hoşnutsuzluğunu padişah aleyhtarı bir kampanyaya dönüştürdüler. Boğaz'ı korumakla görevli yamaklardan Kabakçı Mustafa'nın Nizam-ı Cedid üniformalarını giym
emek için başlattığı
isyan, kısa sürede binlerce kişinin katılımıyla bir çığ hâline geldi.
Sadrazam Vekili Köse Mustafa Paşa, hadisenin önemli olmadığını belirterek padişahı oyalayıp, Nizam-ı Cedid askerine kışlalarından çıkmama emrini vererek de isyancıların hareket sahasını genişletmişti. Bu sırada yamakların içerisine karışan Şehzâde Mustafa taraftarları, onları kışkırtmaya devam ediyorlardı. Diğer askeri grupların ve halkın da katılımıyla isyancıların sayısı arttı. İsyanın büyüdüğünü gören padişah, devlet adamlarını toplantıya çağırdı. İstanbul'da bulunan Nizam-ı Cedid askeriyle de isyan bastırılabilirdi.
Ancak padişah kan dökülmesini istemiyordu. Bu yüzden bir emir yayınlayarak, Nizam-ı Cedid'i lağv ettiğini bildirdi. Ancak tavizlere rağmen asiler dağılmadı. Bu taviz asilerin cesaretini iyice artırmıştı. Artık sıra padişahın tahttan indirilmesine gelmişti.
Dördüncü Mustafa'nın cülûsuna dualar okundu ve padişaha tahttan çekilmedikçe askerin dağılmayacağı haberi gönderildi. Bu haberi alan Üçüncü Selim, "Allah'ın takdiri böyle imiş!" diyerek tahtı bıraktı. 29
Mayıs 1807'de tahta çıkan yeni padişah Dördüncü Mustafa, bu aşamada, kendisini tahta çıkaran Nizam-ı Cedid aleyhtarları ile aynı safta yer almak zorundaydı ve öyle de yaptı. Üçüncü Selim devrinin yenilik taraftarı kadrolarına karşı acımasız bir
tasfiye hareketi başlatıldı.
TAHTA ÇIKARMAYA GELDİ ÖLÜSÜNÜ BULDU
İstanbul'dan kaçan Nizam-ı Cedid taraftarları, Rusçuk âyanı Alemdar Mustafa Paşa'nın şahsında yeni bir sığınak buldular. Üçüncü Selim'i tekrar tahta çıkarmak isteyen Alemdar Mustafa Paşa, gerçek niyetini gizleyip, sadrazamla görüşmek üzere kendi birlikleriyle birlikte Edirne'ye geldi. Sadrazam, Edirne'de boşa
vakit ve para harcamaktansa sefer hazırlıklarının İstanbul'dan yürütülmesi hususunda ikna edildi ve böylece ordu İstanbul'a yöneldi. Bu arada Alemdar, adamlarını önden göndererek Kabakçı Mustafa'yı öldürttü.
Alemdar Mustafa Paşa, daha sonra 28 Temmuz'da aniden 15 binden fazla askeriyle Bâbıâli'ye girdi ve Çelebi Mustafa Paşa'nın elinden zorla sadâret mührünü aldı. Ardından saraya yöneldi. Şeyhülislâm ile Harem Ağası Küçük Mercan Ağa'yı, durumu Dördüncü Mustafa'ya bildirmek ve Üçüncü Selim'i dışarı getirmek üzere içeri gönderdi. Ancak Dördüncü Mustafa, hanedanın yaşayan tek erkek ferdi kalırsa tahttan indirilemeyeceği için Üçüncü Selim ile Şehzâde
Mahmud'un katlini emretti.
Dördüncü Mustafa'dan katl emrini alan bir grup evvelâ Üçüncü Selim'in odasına girip, müthiş bir boğuşmadan sonra emri
infaz etti. Buradaki işleri bitince derhal Şehzâde Mahmud'un odasına yöneldiler. Şehzâde yakın çevresinin gayretleriyle canını kurtardı. Tekrar tahta çıkartmak için onca uğraş verdiği Üçüncü Selim'in kanlar içindeki naşıyla karşılaşan Alemdar Mustafa Paşa, bu
manzara karşısında ölü
sultanın ayaklarına kapanıp feryat etti ve buna sebep olanlara karşı tehditler savurdu.
Bu sırada Şehzâde Mahmud, Hasekiler Dairesi damından Kuşhâne Damı'na geçti ve buradan bir merdivenle aşağı indi. Alemdar derhal yeni padişahın eteğini öptü. İkindiden sonra Bâbüssaâde önünde kurulan tahtta devlet erkânının biâtını kabul eden İkinci Mahmud, sadâret mührünü Alemdar Mustafa Paşa'ya verdi. Artık yeni bir dönem başlamıştı.
YAVUZ GiBi OLSUN DiYE ADINI ‘SELiM’ KOYDULAR
Birinci
Abdülhamid'in ölümü üzerine tahta geçen Üçüncü Selim'in şehzâdeliği daha önceki dönemlere göre çok farklı geçmişti. Birinci Abdülhamid'den önceki Osmanlı hükümdarı olan babası Üçüncü Mustafa (1757-1774) zamanında çocuk yaşta olmasına rağmen onunla birlikt
e devlet işlerini takip etmişti. Onun adı da tesadüfen verilmiş bir isim değildi. İmparatorluğun iyice zayıfladığı bu yıllarda bir çıkış yolu aranıyordu.
Babası Osmanlı tarihinin en büyük hükümdarlarından olan
Yavuz Sultan Selim'den esinlenerek, onun gibi büyük bir cihangir olur ümidiyle oğluna Selim adını koymuştu. Üçüncü Selim, 1789'da tahta çıktığında devlet iyice kötüye gitmekteydi. Ruslar'a karşı arka-arkaya alınan mağlubiyetlerle
Kırım başta olmak üzere imparatorluğun önemli toprakları kaybedilmişti. Birinci Abdülhamid öldüğünde 1787'de Rusya ve Avusturya'ya karşı girişilen savaş Osmanlıların aleyhine devam ediyordu. Üçüncü Selim tahta çıktığında bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırıp, eski haşmetli günleri geri getirecek bir hükümdar olarak görüldü.
YENi DÜZEN
Üçüncü Selim'den önce birçok padişah
ıslahat yapmışsa da bunlar bir program dahilinde olmamıştı. Tehlike kapıya geldiği zaman ıslahat yapılmış, uzaklaşınca bırakılmıştı. Üçüncü Selim, ıslahatlara girişmeden önce Avrupa'yı tanımak için elçiler gönderdi. Viyana'ya giden Ebubekir Ratib Efendi buradaki askeri sistemi ve diğer kurumları anlatan bir sefaretnâme kaleme aldı.
Bu eseri inceleyen padişah kendi düşüncelerini de ilave ederek bir ıslahat programı hazırlamaya başladı. Ayrıca ileri gelen devlet adamlarının 22'sinden yapılması gereken ıslahat için layiha hazırlamalarını istedi. Üçüncü Selim, bu görüşleri aldıktan sonra 10 kişilik bir
heyet kurarak yapılacak ıslahat için bir program hazırlanmasını istedi.
Askeri alanın yanı sıra idari, mali, siyasi alanlarda da yapılacak reformları içeren 72 maddelik bir program hazırlandı. 1794'te Nizam-ı Cedid, yani yeni düzen uygulanmaya başlandı. Arka arkaya mağlubiyetler alındığı için daha önceki devirlerde olduğu gibi yeniliklere ordudan başlandı. Fransa başta olmak üzere Avrupalı devletlerden askeri uzmanlar getirilerek, onların teklifleri doğrultusunda yeniliklere başlandı.
Nizam-ı Cedid'in uygulanması için gereken parayı karşılamak amacıyla yeni bir hazine (İrad-ı Cedid) oluşturuldu. Tütün,
kahve, şarap gibi maddelerin vergileriyle, diğer bazı gelirler bu hazineye bağlandı. Daha önce kurulmuş olan Deniz Mühendishânesi ıslah edildi ve 1795'te bir de Kara Mühendishânesi açıldı. Bu okullara gereken kitapların basımı için Mühendishâne Matbaası kuruldu ve bir kütüphâne oluşturuldu.
Donanma yeni baştan dizayn edildi. İdari sistem yeniden örgütlendirilmeye çalışıldı.
Memurların düzgün çalışmaları, halkı
mağdur etmemeleri için tedbirler alındı. Ulema ile ilgili yeni bir
kanun çıkarılarak, bu sınıfın ıslahına çalışıldı. Ticari ve iktisadi sahalarda bazı yenilikler yapıldı. Zahire Nezareti kurularak, zahire dağıtımı ve toplanması yeniden düzenlendi. Osmanlı parasının korunması için tedbirler alındı.
ÜÇÜNCÜ SELiM’iN BiYOGRAFiSi
Bizde Osmanlı padişahlarını biyografileri yazılmamıştır. Franz Babinger'in Fatih Sultan Mehmed'i, Selahattin Tansel'in İkinci Bâyezid ve Yavuz Sultan Selim'i, Fikret Sarıcaoğlu'nun mükemmel bir araştırma olan Birinci Abdülhamid'i ve Stanford Shaw'ın Üçüncü Selim'i. Stanford Shaw'ın aslı
İngilizce olan Üçüncü Selim biyografisi padişahın ölümünün 200. yıldönümünde
Kapı yayınları tarafından Türkçe'ye kazandırıldı.
Stanford Shaw'ın büyük bir emek mahsulü olan araştırması Osmanlı tarihinin talihsiz padişahının hayatını ve döneminde meydana gelen siyasi olayları ihtiva ediyor.
Tarih alanında önemli kitaplar yayınlamaya başlayan Kapı yayınlarını
tebrik ediyor, yeni yayınlarını bekliyoruz.
ERHAN AFYONCU - BUGÜN