Serinin yedinci halkasını teşkil eden 'Ölümsüzlük İksiri', geçtiğimiz günlerde
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları arasından çıktı.
Kitap, Hocaefendi'nin 2007 yılının
Mart ve
Eylül ayları arasında yaptığı sohbetlerden derlenmiş. Ölümsüzlük İksiri'nde
Gülen, kadrolaşma, devlet birimlerine sızma ve eğitim faaliyetleriyle ilgili iddialara son noktayı koyuyor. Türkiye'nin son yıllardaki gelişmesine paralel oluşturulmaya çalışılan
kaos ortamına dikkat çekilen kitapta, Gülen'in ordu ve askerlik konusundaki düşünceleri de yer alıyor. Kitapta ayrıca feminizm, kadın,
kazanç, tevazu gibi birçok konuda dikkat
çekici tespitler bulunuyor. Önsözü kaleme alan
Osman Şimşek, kitabın adının, -eserlerine umumiyetle iddiasız isimler seçen Gülen'in genel üslubuna aykırı gözükse de- sohbetlerin ve makalelerin özünü oluşturan ulvi hakikatleri anlattığını söylüyor.
İstiklâl Harbi'nin kaynağı gibi
Fethullah Gülen'in fikir öncülüğünü yaptığı eğitim faaliyetleri ve bu faaliyetlerin maddî kaynağıyla ilgili bugüne kadar birçok iddia ortaya atıldı. Bu iddiaların millî ruha karşı düşmanlık besleyen bazı hazımsız kimseler tarafından dillendirildiğine dikkat çeken Gülen, "Bugüne kadar milletimiz adına ciddi hiçbir şey yapmamış olan ve yarınları adına da hiçbir şey yapacak gibi görünmeyen, sadece 'Nerede bir villa kapabilirim?' hülyalarıyla oturup kalkan kimseler kıskançlıkları sebebiyle
iftira atıyorlar. Dahası millet ve vatan uğruna fedakârlığın ne demek olduğunu bilmediklerinden
Anadolu insanının bu okulları ne fedakârlıklarla devam ettirdiğini kavrayamıyorlar." diyor. Bu müesseselerin milletin malı olduğunu; değirmenin suyunun da Anadolu'nun tertemiz bağrından geldiğini yüzlerce kez anlattığını belirten Gülen, fedakârlığın manasını bilmeyenlerin yine de bu hizmetleri haset ve kinle kurutmaya çalıştıklarına dikkat çekiyor. Gülen, bu okulların,
İstiklal Harbi'ndeki fedakârlığı bugün bir başka şekilde ortaya koyan milletin gönül semereleri olduğunu vurguluyor.
Her fırsatta ordu ve askerle karşı karşıya getirilmesinin, dine ve dindara karşı tavır alanların tutumu olduğuna dikkat çeken
Fethullah Gülen, "Neredeyse yetmiş yaşına basıyorum. Bugün çağırsalar yine giderim o
mübarek asker ocağına. İnsanlar genel olarak orduyu vatanın bekçisi diye anlatırlar. Bence, o topyekûn mukaddeslerin; mazinin, milli kültürün, hürriyet ve emniyetin en emin muhafızıdır." diyerek bu konudaki görüşlerini belirtiyor. Gülen, Ölümsüzlük İksiri'nde kendisinin devlet kadrolarına sızdığı konusundaki iddialara da
cevap vererek, bu iddianın, istikrar havasını istemeyen kimselerin
demokratikleşme adına atılan adımların önünü kesmek için kullandıkları argümanlardan biri olduğuna işaret ediyor. Bir insanın kendi millet fertlerini yine kendi memleketindeki bazı müesseselere girmesi için
teşvik etmesine 'sızma' denemeyeceğini söyleyen Gülen, "Teşvik edilen insanlar da o müesseseler de bu ülkeye ait. Kastedilen manadaki sızmayı belli bir dönemde Türk milletinden olmayanlar yaptılar hatta belli yere kadar geldiler. Belki endişelerinin altında o sızıntıların fark edilmiş olabileceği endişesi var." diyor. Bu iddiaların
psikolojik bir savaşın parçası olduğunun da unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Gülen, "Bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır girer oraya; mülkiyeye de girer adliyeye de, istihbarata da girer hariciyeye de." ifadelerini kullanıyor.
Provokasyonlara dikkat!
Türkiye'de işler iyiye doğru gittiğinde hemen bir provokasyonlar silsilesinin sahneye sürüldüğünü anlatan Gülen, bu konuda dikkatli davranılması gerektiğinin altını çiziyor. Bütün bunlara rağmen hakikat erlerinin Mevlânâ gibi "Sen de gel, sana da bağrımı açayım" demesi gerektiğini söyleyen Gülen, "Herkes gönlümüzde kendisine ayrılmış bir
sandalye bulabilmelidir. Ülkemizin sulh ve huzur atmosferine kavuşmasını çekemeyen, bu
gönüllüler hareketinin en hayırlı faaliyetlerini bile dinamitlemeye gayret eden ve anarşiye yelken açıp milletin huzurunu bozmak isteyenlerden bir türlü emin olamıyorsak, onlara karşı bir çaremiz de duaya sarılmak ve onları Allah'a
havale etmektir." diyor.
Kitabın takdim yazısını kaleme alan Ali Bulaç'ın da dediği gibi, "Ölümsüzlük İksiri; onun hem İslamî ilimlere derin vukufiyetinin hem de
modern dünyayı iyi okuyuşunun bir örneği".