Türkiye'de sıkça rastlanan ‘
çürük kamu binaları' konusunda en çarpıcı örneklerden biri Ankara'nın göbeğinde yaşanıyor.
Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü'nün 70 yıllık bir çalışma sonucu açtığı Tabiat
Tarihi
Müzesi'ne 8 ayda ‘oturulamaz' raporu verildi. Yaklaşık 30 milyon YTL'ye (30 trilyon lira) mal olan, ancak kısa sürede harabeye dönen müzenin durumu içler acısı. Tavanı dökülen, yerlerini su basan binanın su sızmayan tek noktası; yapay
mağara. Aslında projede mağaranın daha
doğal görünmesi için sarkıtlardan su damlaması öngörülüyor; ama yapımdaki
usulsüzlük nedeniyle başarılamamış. Müzenin kısa sürede çürüğe çıkmasını araştıran kurum yetkililerinin raporuna göre, inşaat sırasında kullanılan tüm malzemelerden çalınmış.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi hocalarının ‘Binayı boşaltın, her an yıkılabilir' uyarısı üzerine de inşaatı yapan
firma yetkilileri hakkında
soruşturma açılmış. Ancak müze personeli, gelişmelerden habersiz binada çalışmaya devam ediyor. Müzenin yapımı sırasında usulsüzlük yaptığı iddia edilen yetkililer ise önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak. En önemli sorun hâlâ çözüm bekliyor. Bina yıkılırsa binlerce eser tarih olacak. Söz konusu müze çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Anadolu'nun son 3 milyon yılda neler yaşadığına dair izlerle dolu. Tabiat Tarihi Müzesi'nde sergilenen eserler, bir zamanlar Ankara'da
deniz olduğunu, 12 metre boyunda hayvanlar yaşadığını, 1975 yılına kadar dağlarımızda kaplanların gezdiğini ortaya koyuyor. 6 bin
fosilleşmiş canlı türü ve on binlerce taş türü de meraklılarını bekliyor. Ancak, MTA'ya yolu düşüp de bu emsalsiz müzeyi gezmek isteyenler, giriş kapısında “Tabiat Tarihi Müzesi
bakım ve onarım nedeniyle geçici bir süre ziyarete kapalıdır” uyarısıyla karşılaşıyor. ‘Bakım ve onarım' gerekçesinin altında ise yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları yatıyor.
Olayın hikayesinin 8 yıllık bir geçmişi var. Daha önce MTA Genel Müdürlüğü binasında bulunan
küçük çaplı müzenin, depolardaki çok sayıda eserle birlikte
modern bir mekanda sergilenmesi için 1998 yılında
ihale açıldı. O dönemin parasıyla 1 trilyon 35 milyar lira
keşif bedeli biçilen bina için, sırasıyla yüzde 42, yüzde 16 ve yüzde 15 oranlarında üç kez
maliyet artışı yapıldı. MTA yetkilileri toplam maliyetin bugünkü parayla yaklaşık 30 milyon YTL olduğunu belirtiyor. Müze, 6 yıllık inşaat süresinin ardından 29
Ekim 2004 tarihinde
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Hilmi Güler tarafından açıldı. Ancak, binadaki kusurlar açılıştan 5 ay önce kendini göstermişti. Tavanda yaşanan akıntı, kimseye bilgi verilmeden gizlice
tamir edildi. Resmî açılıştan sadece 35 gün sonra yeniden
tavanda akıntılar, duvarlarda çatlamalar olduğu fark edildi. Bu dönemde müzenin inşaat süreci hakkında bilgi sahibi olmayan yeni MTA Genel Müdürü Mehmet Üzer göreve başladı. Üzer, gelişmeler üzerine kurumun inşaat birimini inceleme yapması için görevlendirdi. Durumun vahameti ortaya çıkınca İnşaat Mühendisleri Odası ve Bayındırlık Bakanlığı’na inceleme talebini içeren birer yazı yazıldı. Hazırlanan raporda binanın yıkılma tehlikesi yaşadığı, kuzeybatı yönüne doğru kaydığı ve temelinde yarım metre derinliğinde su olduğu belirtildi. Ardından
ODTÜ’lü hocalardan da müzeyle ilgili bir inceleme istendi. Bu raporda ise “Binanın yıkılma tehlikesi var, kimse girmesin.” uyarısında bulunuldu. Bunun üzerine inşaatı yapan Kur İnşaat AŞ firması, eski MTA genel müdürleri
Cengiz Atak ve Ali Kemal Işıker hakkında soruşturma başlatıldı.
Kamuoyunun bilgisi dışında gelişen bu süreç, en çok mevcut Genel Müdür Mehmet Üzer’i üzüyor. “Binanın halini gördükçe içim sızlıyor.” diyen Üzer, müzede 13 büyük hata tespit edildiğini söylüyor. Binanın bu hale gelmesinde sorumluluğu olan herkesten
hesap sorulacağını dile getiren Üzer, müzenin durumunu trajikomik bir olayla anlatıyor: “Yağmurlu bir günde Fransızların müzede sergisi vardı. Tavandaki akıntıları, Damlataş Mağarası gibi bir mağaraya benzetmek için yaptığımızı zannetmişler!”
Kurumdaki üst düzey bir yetkili ise müzeyi anlatırken şunları söylüyor: “Burada dünyada eşi benzeri bulunmayan çok sayıda fosil var. Ne yazık ki böyle muhteşem bir müzede eserleri sudan korumak için üzerlerine kova koyuyoruz. Her gün gençlerden yüzlerce
mail geliyor, ‘Müze niye kapalı?’ diye. Gerçekleri anlatamıyoruz. Keşke göğsümüzü gere gere öğrencilerimizi burada gezdirebilsek.”
Kurum zarara uğratılmış
Sorumlular hakkındaki iddiaları içeren MTA raporundaki bazı tespitler şöyle:
Kanuna aykırı olarak keşif yapılmadan ihale yapılmış. İhalede çeşitli usulsüzlükler var.
İhale sonrasında yapılan keşif, herhangi bir projeye dayanmıyor.
Tek proje yerine 3 ayrı proje hazırlatılmış ve 369 milyar lira (1998 şartlarında) gereksiz para ödenmiş.
Granit cephe kaplaması için 415 milyar lira maliyete karşılık, 1 trilyon 710 milyar lira ödeme yapılmış.
Bina temelinden alınan örneklere göre, vasıfsız
beton kullanılmış.
Çatılarda akmalar, zeminlerde çökmeler, duvarlarda yarılmalar, temelde su, cephe kaplamalarında yarılmalar görülmüştür.
İnşaatın bazı bölümleri eksik.
İnşaatın kabul tutanağı için 2001 yılında inceleme yapılmış, eksik ve kusurlu işlemler tespit edilmesine rağmen tutanağa yansımamış ve müteahhide verilmiştir.
Bina inşaatı öngörülenden 90 gün sonra tamamlanmış, ancak bu sürede firmaya kesilmesi gereken 23 milyar liralık ceza kesilmemiştir.
Binada izolasyon olmadığı tespit edilmiştir.
‘Fosilleri sudan korumak için üstüne kova koyuyoruz’
"Binanın halini gördükçe içim sızlıyor." diyen MTA Genel Müdürü Mehmet Üzer, müzede temelden çatıya kadar 13 büyük hata tespit edildiğini söylüyor. Üst düzey bir yetkili ise müzenin durumunu şu sözlerle anlatıyor: "Buradaki eserlere değer biçilemez. Dünyada eşi benzeri bulunmayan fosil var. Ne yazık ki eserleri sudan korumak için üzerlerine kova koyuyoruz."
Mağaranın içindeki sarkıtlar değil, tavan akıyor
Toplam 11 bin metrekare kapalı alandan oluşan Tabiat Tarihi Müzesi, 3 katlı ve dışarıdan bakıldığında
dinozoru andıran bir yapıya sahip. Binanın zemin katında uzay olaylarının anlatıldığı bir
plazma ekran,
Güneş Sistemi’ni ve Dünya’yı anlatan dev maketler bulunuyor. Bu kattaki konferans salonu ve
satış bölümü ise inşaat firmasıyla yapılan anlaşmada bulunmasına rağmen inşaat halinde bırakıldı. Binanın ikinci katında etobur dinozor Allosaurus, fillerin ilk temsilcilerinden Mastodon,
Maraş Fili, güncel bir balina iskeleti, Türkiye’de yetişen bitkiler ve hayvanlara ait bölümler yer alıyor. Ayrıca bu katta büyük bir doğal mağara örneği bulunuyor.
Projede, mağaranın daha doğal görünmesi için tavandaki sarkıtlardan su damlaması öngörülüyor. Ancak yapımdaki yanlışlıklar nedeniyle su damlatılamıyor. Buna karşılık binanın tüm tavanından sular damlıyor. İkinci katta 2 bin ayrı mineral ve kayaçla birlikte, süs taşları sergileniyor.