Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, bir kişinin ödeme imkânı olduğu halde zamanında borcunu ödememesinin caiz olmadığına hükmetti. Parası olduğu halde zamanında borcunu ödemeyenin azabı hak ettiğine dikkat çeken Kurul, borçlunun her hangi bir şart koşmadan borcunu vadesinden önce ödemesi caiz olduğu gibi, alacaklının da herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ödemenin erken yapılmasından dolayı alacağından bir miktar indirim yapmasının caiz olduğunu açıkladı.
Bir vatandaşın, "Ödeme imkanı olduğu halde zamanında borcunu ödemeyen kişiye her hangi bir ceza-i müeyyide uygulanabilir mi?" sorusunu cevaplandıran Din İşleri Yüksek Kurulu, ödeme imkanı olduğu halde zamanında borcunu ödemeyen borçlunun manen sorumlu olduğunu ve ahiret azabını hak edeceğini açıkladı. Peygamber Efendimiz'in (sas) 'Zengin kişinin borcunu ödemeyi uzatması zulümdür.' Hadis-i şerifine işaret eden kurul, "Hukuki açıdan ise; kişinin zimmetinde bir borç sabit olur ve onu ödemeye yanaşmazsa, bu kişi yetkili makamlar tarafından ödemeye zorlanabileceği gibi, gerekli görülmesi halinde hapsedilir. Fakihler bu tür bir cezanın uygulanmasını, Hz. Peygamber (sas) konuyla ilgili hadislerine dayandırmışlardır.
Borçlunun borcunu geciktirmesi nedeniyle -paranın değer kaybetmesi gibi bir sebeple- alacaklı zarara uğrarsa borçluya bu zarar tazmin ettirilir. Ancak borçlunun mali sıkıntı içinde olduğunu ispat etmesi halinde yetkili makamlar borcunu ödeyebilmesi için kendisine belli bir süre tanır. Bu durum ise, alacaklının yasal hakkını istemesine engel teşkil etmez." açıklamasına yer verdi.
ZAMANINDAN ÖNCE BORCUNU ÖDEYENE İNDİRİM YAPILABİLİR
Din İşleri Yüksek Kurulu, "Borçlunun, borcunu vadesinden önce ödemesi karşılığında, alacaklının alacağından indirim yapması, caiz midir?" sorusunu da cevaplandırdı. Borçlunun her hangi bir şart koşmadan borcunu vadesinden önce ödemesinin caiz olduğu gibi alacaklının da herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ödemenin erken yapılmasından dolayı alacağından bir miktar indirim yapmasının caiz olduğunu hatırlattı. Satıcının alacağının tamamından vazgeçebileceği gibi, indirim de yapabileceğine dikkat çekilen kurul açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Bu, müşteri lehine bir ikram olup, faiz kapsamına girmez. Ancak alım satım akdinde taraflar, vadeli satılan malın bedelinin, vade dolmadan ödenmesi halinde fiyatta indirim yapılmasını şart koşarlarsa; içlerinde Hanefiler’in de bulunduğu ulemanın çoğunluğuna göre bu akit fasit olur. Fasit akid de faizli muamele hükmündedir. Alacaklı, vadesi gelmiş olan bir alacağı için, borçluya, alacağının belirli bir kısmını tayin ettiği süre içerisinde ödemesi durumunda kalanından ibra edeceğini söyler, borçlu da o süre içerisinde öderse bu caiz olur ve alacağının kalan kısmından ibra etmiş sayılır. Vadesi dolmamış borçlarda alacaklının borçluya, borcun bir kısmını vade dolmadan önce ödemesi şartıyla kalan kısmının düşürülmesi için yapılan bir sulh sözleşmesi Hanefi alimlerine göre caiz değildir. Çünkü vade para karşılığında satılmış olur. Bu da faize girer. Mecmeu’l-fıkhi’l-İslami (İslam Fıkıh Akademisi) 1998 yılında aldığı 64 no’lu kararında; daha önceden şart koşulmuş olmaması ve araya üçüncü bir şahsın girmemesi kaydıyla, ister alacaklının ister borçlunun talebi ile olsun, vadeli borcu peşine döndürme karşılığında borçtan indirim yapmanın caiz olduğuna karar vermiştir."
CİHAN