Uzun yıllardır, İzmir'in hocaannesiydi, Refîa
Gülen Hanımefendi. Böyle hitap edilmiş kendisine; yakınları, sevenleri ve ziyaretçileri tarafından. Hocaanne'yi tanıyanlar, duasını alanlar, sohbetine nail olanlar, 28 Haziran 1993 Pazartesi, saat 12.20 sularında, derin bir hüzne boğuldular. Zira; İzmir'in hocaannesi, o gün, 80 yaşında, Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu.
Uzun yıllardır, İzmir'in hocaannesiydi, Refîa Gülen Hanımefendi. Böyle hitap edilmiş kendisine; yakınları, sevenleri ve ziyaretçileri tarafından. Hocaanne'yi tanıyanlar, duasını alanlar, sohbetine nail olanlar, 28 Haziran 1993 Pazartesi, saat 12.20 sularında, derin bir hüzne boğuldular. Zira; İzmir'in hocaannesi, o gün, 80 yaşında, Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu.
Refîa Gülen Hanımefendi,
Erzurum merkeze bağlı, Sığırlı Köyü'nde dünyaya gelmiş.
Annesi Hatice Hanım, babası ise, Seyyid Ahmet Efendi'dir. İkisi kız, sekiz evlat annesi olan Refîa Gülen Hanımefendi, çevresinde, zor şartlar altında dahi, köyün çocuklarına Kur'an öğretmesi ve takvası ile tanınırdı.
Hocaefendi, muhterem validesi için, "Rahle-i tedrisinde oturduğum ilk muallime ve mürşidem" diye iltifat eder. Ayrıca, validesinin, Kur'an hocası olması hususuyla, şu ifadeleri de zikreder:
"Benim ilk Kur'an hocam, vâlidemdir. Kendi anlattığına göre, bana, dört yaşımda Kur'an okumayı öğretmiş. Bir ay içinde de hatmettiğimi söyler. Ben, hatmettiğimi hatırlamıyorum. Ancak bütün köylüye yemek verdiler. Birisi de bana "Senin düğünün oluyor" dedi. Utandım, ağladım. O günden hatırımda kalan sadece bu hatıra var.."
O devirde, Kur'an okutmak
yasak olduğu için, annesi, Hocaefendi'yi gece yarısı uykudan kaldırır ve Kur'an Öğretirmiş. Zaten bütün köyün kadın ve kızlarına da Kur'an'ı O öğretmiş. Babasından gelen bir
terbiye ve Kur'an aşkıyla, en sıkıntılı ve zor zamanlarda dahi Kur'an öğretmekten geri durmamış. Esasen tek başına bir kadının, 15-20 kişinin sofraya oturduğu bir evin bütün işlerini yaptıktan sonra, bir de Kur'an öğretmeye
vakit bulabilmesi, hayret-engiz bir husustur. Hem, o günkü kadına ait işler, sadece ev işleriyle de sınırlı değildir. Davarların sağımını yaptığı gibi, kadınlar
tarla ve bahçede de çalışırlardı. İşte, bir taraftan ceberut bir idarenin baskısı, diğer taraftan kendine ait yapması gereken zor işler; buna rağmen, gündüz, boş vakitlerinde köyün kadın ve kızlarına, geceleri de, evlâdına Kur'an öğretmesi, hakikaten şaşılacak bir gayret ve çalışma örneğidir. Refîa Hocaanne'nin bu örnek davranışı, Kur'an öğretmedeki hassasiyet ve aşkı, ibadetindeki kusursuzluğu ve hayatını hep ızdıraplı geçirmesi, Hocaefendi'ye tesir eden en mühim hususlardandır.
"Çok olsa da elemi, şekvâsı işitilmez,
Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler hiç-olmazları...
Onda ızdırâb bitmez, acılar dinmek bilmez,
Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları."
Refia Hocaanne'nin çileli bir hayatı vardır. Bu çileli hayattan, en yakın şahidi Hocaefendi, şöyle bahseder:
"Ben, bildim bileli annemin hayatı çileli geçmiştir. Bir kere, onun bel ve ayaklarının ağrımadığı hiç bir devreyi hatırlamıyorum. Ayrıca, tifo dahil bir-çok ağır hastalık geçirmiştir. Ve yine bildiğim kadarıyla, belli bir devrede vücudunun tamamını Hz. Eyyûb gibi yara-bere sarmıştı. Bütün bunların yanında, bakım ve görümünü yapması gereken, hayatta kalmış sekiz çocuğun anasıydı. Bütün bunlar da, elbette onu, fiziki olarak yıpratıp sarsmıştı. Hele Alvar Köyü'ne gidince, annem tamamen yalnız kalmıştı. Büyükannem, ablamı yanında alıkoyduğu için, ev işlerinde ona yardım etme yükü bana düşmüştü. Çünkü evin en büyüğü bendim. Yaşım dokuz veya ondu. Bir taraftan hıfzımı tamamlıyor, diğer taraftan da anneme yardım ediyordum. Hamur yoğurur, yemek yapar, bulaşık ve çamaşır yıkamada yardımcı olurdum. Tabii ki, yine de anneme düşen çok iş kalırdı. Bu arada koyun ve ineklerin sağımını da o yapıyordu. Velhâsıl; anamın hayatı, bütünüyle çileydi. İşte bütün bunlara rağmen, bizlerin yetişmesi için de amansız mücadele vermişti. Bu da, bana tesir eden ve hayatımın bazı dönemlerinde yapmam gereken işlerde, beni yönlendiren ve benim için süreklilik arz eden tesirler arasındadır, diyebilirim."
Refia Hocaanne, muallimeliğinin yanı sıra, çevresinde takvası ile bilinirdi. O'nun ibadetlerine düşkünlüğü, çocuklarını yetiştirmede çok etkili oluyordu. Hocaefendi henüz 12 veya 13 yaşlarında iken, annesiyle aralarında geçen bir hatıra, akıllara durgunluk vermektedir. Bu hatırayı da, bir vesile ile, Hocaanne şöyle nakleder:
"12 veya 13 yaşlarındaydı. Bir gün, yatsı namazını kılmadan yatmıştı. "
Namazını kıl, sonra yat" dedim. Bana: "Ana, yorgunum, gece kalkıp kılarım" dedi. Ben: "Bak, ben de çok yorgunum, seni kaldıramam, kıl öyle yat" dedim. Oralı olmadığını görünce de, "Eğer namaz kılmadan yatarsan, sabah senin cenazeni göreyim" dedim. Ben öyle deyince, kalkıp namazını kıldı ve öyle yattı."
Hocaanne'nin babası ve kayınpederi Şamil Ağa da, namaza çok düşkünlerdir. Hocaanne, her ikisini de, hiç uyurken görmediğini, gecenin hangi vaktinde uyanırsa uyansın, onları hep namaz kılarken gördüğünü anlatır/Kayınvalidesi Munise Hanım da, günde, bir öğün yemek yiyen, günlerinin çoğunu oruçlu geçiren; hattâ, 12 sene fasılasız oruç tutmuş olan, muallâ bir şahsiyetti. Yanında birisi Kur'an okuyunca, kucağına su dolardı, öyle ağlardı...
Yine, Hocaefendi'nin, henüz 12 yaşlarında iken namaza düşkünlüğünü ama bu düşkünlüğünde dahi, annesine hürmette ve itaatte kusur etmediğine işaret eden bir hatırayı, Hocaanne şöyle ifade eder:
"Yaşı 12 olduğu günlerden birinde, bekledim bekledim, eve gelmedi. Geldiğinde kızdım. Oğlum nerdeydin, bak seni merak ettim, dedim. Bana: "Ana, dedi, mesciddeydim. 70 rekat namaz kıldım. Oğlum ne namazı kıldın, diye tekrar sordum. "Kaza namazı kıldım" cevabını verdi. Bir gün, geç kaldığı için, ona hakkımı
helal etmeyeceğimi söyledim, beni üzüyorsun, dedim. Hemen elime ayağıma kapandı, "Aman ana, kurbanın olayım, bana hakkını helal et" diye ağladı. Ben de: "Peki helâl ettim, ama bir daha beni üzme" dedim. Olur ana, üzmem, dedi."
Refia Hocaanne'nin, 80 yıllık örnek bir ömrü var; tamamına vâkıf olmamız mümkün olmasa da. Onun hayatı, nurefşan bir hayattı; ama,
vefatıyla bu ışık sönmedi. O, vefatından sonra da, ışık saçmağa devam ediyor...
Bize ışık tutan bu hayat hakkında, bilgimiz çok az olsa da, örnek alacağımız çok şey var. Refia Hocaanne'yi hayırla yâd ediyoruz.
"Bir yâd-ı cemîlsin, kabrin sineler,
Hep hazan yaşadın; ölüm baharın..
Duayla gerilmiş bütün gönüller,
Berzah yamaçlarında bestekârın..."
Ruhun şad olsun Hocaanne. El-Fâtiha
Bu yazı 27
Nisan 2005 tarihli Rehber Yayınları tarafından çıkarılan "Vefâ ve Şefkat Âbidesi Anne" adlı dergide yayınlanmıştır.
tr.fgulen.com