Efendimiz (sas) Hazretleri redde uğramayacak dualardan üçünü şöyle sıralar:
-Ana babanın çocukları hakkındaki duası.
-Misafirin ev sahibi hakkındaki duası.
-Zulme uğrayan adamın zalim hakkındaki duası.
İşte bu üç duaya dikkat etmeli, bu duaların bedduaya dönüşmesine sebep olacak tutum ve tavırlardan önemle kaçınmalıdır. Çünkü redde uğramayan bu üç dua, kitapların tarifine göre namludan çıkan kurşun gibi hedefine varır, muhatabını bulur.
Özellikle zulme maruz kalan adamın yaptığı duadan ciddi şekilde korkulmalıdır.
Çünkü mazlumun yıkık gönülle yaptığı duasının Rabb'imizin manevi huzuruna engelle karşılaşmadan çıkacağı hadislerle haber verilmiştir.
Bu sebeple irşat kitapları mazlumun redde uğramayan dualarından örnekler verirler, ibret almamız için ikazlarda bulunurlar. İsterseniz ibret alınacak böyle bir beddua olayını birlikte okuyalım zalim ve mazlumların çoğaldığı devrimizde.
Horasan'ın meşhur valisi Abdullah bin Tahir, muhterem bir insandır. Ancak yönetime geçince ister istemez hatalar da yapar, öfkesine mağlup olarak zulüm de işler. Nitekim bir gece şehirde asayişi bozan başıboş kimseleri toparlayıp valinin huzuruna çıkarmak üzere önlerine katarak götüren bekçiler, bir ara sokakta işinden evine giden Heratlı masum bir demirciyi de suçlulardan biri diyerek yakalayıp valinin huzuruna çıkarırlar. Geceleri halkı rahatsız eden suçlulara olan kızgınlığı sebebiyle getirilenleri
sorgulama gereği duymayan vali derhal emrini verir:
- Bunların hepsini de atın zindana. Akılları başlarına gelinceye kadar kalsınlar
hapishane mahzenlerinde!..
Böylece bütün gün çoluk çocuk rızkı için çalışmaktan yorularak geç
vakit evine dönmekte olan Heratlı demirci de suçlular arasında zindanı boylamaktan kurtulamaz.
Mazlum adam büyük bir teessür içinde hapishanede abdestini alıp namaza durur, gözyaşları içinde kıldığı namazının arkasından el açıp duasını yaparken:
-Rabb'im der, beni evimde uyutmayanları sen de evlerinde uyutma.
Sabahlara kadar evlerini başlarına salla!.
O sıralarda yatağına yeni uzanmış olan vali ise daha gözlerini kapar kapamaz müthiş bir sarsıntı ile evin sallandığını hissederek fırlar. Bakar ki deprem filan yok. Şükürler olsun, rüyaymış, diyerek tekrar uzanır. Ne var ki yine gözünü kapar kapamaz aynı sarsıntı başlar. Yine fırlayıp kalkarak sağa sola bakar.. derken sabahlara kadar mazlum demirci zindanda nasıl uyuyamazsa onu zindana atma emrini veren zalim vali de evinde öyle uyuyamaz, ev başına yıkılacak gibi sallanıp durur.
Ancak insaflı vali, sabah olunca bunda bir hikmet olabilir, birine bir zulüm mü yaptım acaba, diyerek hapishane müdürünü çağırtıp sorar.
-Bu gece sabaha kadar evimde uyuyamadım, ev başıma yıkılacak gibi sallanıp durdu. Bir mazlumun bedduasını mı aldım acaba? der.
Müdür bey kendisinin de hapishanede işittiği bir mahpusun duasını anlatır.
-Rabb'im beni evimde uyutmayanları sen de evlerinde uyutma, sabaha kadar evlerini başlarına salla, diye dua eden bir demirci var hapishanede, der.
-Hemen o demirciyi çıkarıp getirin buraya, diyen Abdullah bin Tahir, huzuruna getirttiği demircinin işinden evine giderken yoldan çevrilip suçlular arasına karıştırıldığını öğrenince, özür dileyerek demirciyi serbest bırakırken tembihini de şöyle yapar:
-Bundan sonra başına böyle bir haksız iş gelirse hemen beni ara!
Demircinin bu teklife cevabı valiye gözyaşları döktürecek derinlikte olur. Der ki:
-Seni neden arayacağım? İşlemediğim suçtan dolayı beni zindana atan zalim sen değil misin? Ben seni değil, beni senin zulmünden kurtaranı arar, müracaatımı yine O'na yaparım. Zira O, mazlumun duasını hemen kabul ederek evini sabahlara kadar başına sallamasaydı sen yine beni huzuruna çağırmayacaktın, ben de hapishane mahzeninde inlemeye devam edecektim!
Horasan valisinin bu söze cevabı, pırıl pırıl
gözyaşı dökmekten ibaret kalır.
AHMED ŞAHİN - ZAMAN