Hayır için samimiyet yeter

Cenab-ı Hakk’ın rızası ihlas ile elde edilir.

Hayır için samimiyet yeter

İhlas, bir müminin yaptığı işi, Allah emrettiği ve neticesinde Allah’ın rızası bulunduğu için yapması, bunu yaparken de semerelerini Ahiret’te görme düşüncesine bağlı kalması demektir. Bir mümin, pek çok insanın irşadına vesile olmuş ve cihanları fethetmiş olabilir. Ama bütün bunlara rağmen ihlasa ermemiş de olabilir. Zira ihlas, kalbe O’nun hoşnutluğundan başka hiçbir şeyin gelmemesi demektir. Evet, Allah’ın rızasını tahsil etmekten başka maksadı olmayan bir mümin için ihlas çok önemlidir. Bediüzzaman Hazretleri’nin de ifade ettiği gibi Allah’ın indinde, ihlasla yapılan amelin bir zerresi batmanlarla böyle olmayan amelden daha ağır gelir. Meseleye açıklık getirmesi adına, bir kadının Süleymaniye Camii’nde çalışan işçilere hediye ettiği bir tas yoğurdun Süleymaniye Camii’nden daha ağır gelmesi misalini arz etmek istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman cennetmekan hazretleri, Süleymaniye Camii’ni yaptırırken, âlem-i manada, bir kadının hediye ettiği bir tas yoğurdun, o camiden daha ağır geldiğini görür. (Evet, Kanuni’ye göre o camiyi yaptırmak çok basit bir şeydir ve onu bir hamlede yaptırabilir. Fakat fakir bir kadının, orada çalışan işçilere hediye ettiği bir tas yoğurt, kadın için çok önemli bir şeydir.) Gerçi o da ihlaslıdır; ama ihtimal o kadının ihlası daha çaplı ve daha fazla olduğundan yoğurt camiden daha ağır gelir. Evet, tekrar edelim: “Zerre kadar ihlaslı amel, batmanlarla ihlaslı olmayana râcihtir.” “Bir daha kimseye bir şey anlatmayacağım!” Hareketleri ihlas ile süslemek, Kur’an çizgisinde bir hayat yaşamak isteyen herkes için çok önemlidir. İmana ve Kur’an’a hizmet eden her Müslüman, hayatını sürekli ihlas düşüncesiyle örgülemeli ve yaptığı her işte Allah’ın rızasını düşünmelidir. Ne var ki, ihlaslı yapacağım diye az ile meşgul olmak da dûn himmetliktir. İhlaslı olmaya çalışan her mümin: “Ben iman hakikatlerini, Allah’ın bana ihsan ettiği güzellikleri ulaşabildiğim herkese anlatacağım, ama hepsine ihlaslı anlatmaya çalışacağım. Bunlardan bazısı tutabileceği gibi bazısı da tutmayabilir.” düşüncesinde olmalıdır. Yoksa ihlaslı olacağım diye kendini dar bir çerçeveye hapsedip çevreyle irtibatını koparmak, kulluk adına yapılabilecek çok şeyler varken az ile yetinmek bir manada sağdan gelen şeytanın iğfaline uymak demektir. Çünkü sadece tek bir insanın hayatının güzelleşmesi ve insanlık mertebelerinin en üstüne çıkması için uğraşmak, bu kadarla yetinip sadece onunla meşgul olmak ve bundan dolayı ihlaslı olduğunu sanmak -hafizanallah- kim bilir belki de her şeyi kaybetmek demektir. Evet, mümin ihlaslı olmaya çalışmalı, hep ihlas soluklamalı, sürekli O’nu düşünmeli ve daima Allah’tan ihlaslı olmayı dilemeli ama, kâmil imanı yakalamak için de, etrafındaki insanlara, doğru bildiği hakikatleri anlatmalı ve tabii “ihlaslı olamadım” diye endişe etmelidir. Bir de ihlas, müminin netice itibariyle amelinde düşünmesi gerekli olan bir husustur. Yani burada netice değil, yapılan iş ve o işteki samimiyet önemlidir. Mesela bir müminin etrafında insanlar hâlelenmese, o, çevresindeki insanlara tesir edemese, çevre edinemese, hatta yüzüne hiç kimse bakmasa da, davranışlarında hep ihlaslı olmalı ve tesiri verecek olanın Allah olduğunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıdır. Mümin, katiyen “Ben anlattım da tesir etmedi, bu böyle olmuyor, yazıklar olsun bana! Benim samimiyetsizlik ve ihlassızlığımdan dolayı anlattığım hakikatler çevreye tesir etmiyor. İnsanlara bu şekilde hizmet etmek mi? Yazıklar olsun, bir daha ne diye anlatacağım, vazgeçiyorum her şeyden!” gibi sözler sarf etmemelidir. -Hafizanallah- bu sözler içte ihlassız olmanın dışa vuran ifadeleridir. Mümin bu şekilde düşünmenin kendi haddi ve hakkı olmadığını iyice anlamalı, bu konuda şu şekilde mümince bir düşünce sergilemelidir: “Ben ihlaslı anlatamamışım ki, onlara tesir etmemiş. Ben ihlaslı olsaydım, enaniyetten ve benlik düşüncesinden tam olarak sıyrılabilseydim, Rabbim benim sözlerime nüfûz ihsan edecek, hak ve hakikat adına konuştuğum her şey onlara da tesir edecek, onlar da hakka sahip çıkacaklardı. Hem Allah için yaptığım hizmette, benim halkın alkış ve beğenisini istemeye hakkım yoktur ki! Böyle düşünme mecburiyetindeyim.” -İşte bu sözler gerçek ihlası yakalamış olan bir müminin ifadeleridir.- Birine dinî bir hakikati anlattıktan hemen sonra onun tesir edeceğini ve bütün insanların kendisinin etrafında toplanacağını beklemek, samimiyetsizlik ve ihlassızlıktır. Evet, ihlası yakalamış olan mümin, her zaman şöyle düşünmelidir: “Allah’ın izniyle bir ömür boyu iman ve Kur’an yolunda gayret sarf edeceğim. Maziden gelen ruh ve mana değerlerimi bütün gönüllere aşılamaya çalışacağım. Her yana gönlümün ilhamlarını boşaltacak, dalgalarla boğuşacak, dağları göğüsleyecek ve onları kökünden sökmeye çalışacağım. Bütün bunları yaparken de neticenin hâsıl olup olmayacağı ile ilgilenmeyecek ve “Netice Allah’a aittir!” diyeceğim; diyecek ve O’nun lütufları karşısında sürekli: Değildir bu bana layık bende, Bu lütuf ile ihsan nedendir? (M.L.) diye mırıldanacağım.” Bu, şu demektir: “Haddizatında benim gibi bir kimsenin sa’yine bunlar terettüp etmezdi ama, Allah bunu da lütfetti. Neden ettiğini de bilemiyorum, inşallah istidrac değildir, yani O, beni bu lütuflarıyla imtihan edip mahvetmek istemiyordur.” Evet, eğer Allah yolunda elde edilen bir muvaffakiyetin neticesinin bir şahsa veya şahıslara verilmesi gerekiyorsa, Allah yoluna gönül vermiş olan insanlar onu arkadaşlarına vermeli ve şöyle demelidirler: “Arkadaşlar! Sizin bir araya gelmeniz, samimiyet ve hüsn-ü niyetle bu işe omuz vermeniz sayesinde Rabbim bize bu tür lütuflarda bulundu. Rabbim bizi birlik ve beraberlikten ayırmasın!” ÖZETLE 1- İhlas, bir müminin, yaptığı işi sadece Allah emrettiği ve neticesinde Allah'ın rızası bulunduğu için yapması ve semerelerini Ahiret'te beklemesidir. 2- İmana ve Kur'an'a hizmet eden her Müslüman, hayatını sürek-li ihlas düşüncesiyle örgülemeli ve yaptığı her işte Allah'ın rıza- sını düşünmelidir. 3- Bir mümin, çevresindeki insanlara tesir edemese, hatta yüzüne hiç kimse bakmasa da, hep ihlaslı olmalı ve tesirin Allah'tan olduğunu unutmamalıdır.
<< Önceki Haber Hayır için samimiyet yeter Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER