Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, 10 dakikalık hasbihalinde, “Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırır. Günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler -neûzu billâh- mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler” sözüne işaretlerde bulunarak nasıl büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu vurguladı.
Rasûl-ü Ekrem (S.A.V) Efendimiz’in “Kişinin her duyduğunu söylemesi, ona günah olarak yeter.” buyurduğunu belirten muhterem Hocaefendi, günümüzde insanların çok rahatlıkla su-i zanna ve gıybete girdiklerini, işittikleri her sözü gerçek kabul edip hükümler verdiklerini ve böylece kendi ufuklarını kararttıklarını ifade ederek, bazı medya organlarının öncülük ettiği böyle bir hastalığın bize neler kaybettirdiğine dikkat çekti.
Muhterem Hocaefendi'nin "190. Nağme: Sarp Yokuşlar, Sabır ve Merhamet" başlığıyla paylaşılan sohbeti ve 2 yeni fotoğrafı:
Kıymetli arkadaşlar,
Bu sabahki dersin ilk bölümünde Şuara Sûresi’nin 34-104. ayet-i kerimelerini ve Elmalılı Hamdi Yazır Hazretleri’nin bu ayetlere verdiği mealleri okuyup, mezkur ilahi beyanların tefsirine bir giriş yaptık. İkinci bölümde ise, Ahmet Paşa Divanı’nın özetini dinleyip, Fatih döneminin en büyük şairi sayılan ve daha hayattayken Sultanü’ş-Şuarâ unvanını alan şairin şiirlerinden bazı örnekleri tahlil ettik.
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, ders esnasında Ahmet Paşa Divanı'nı incelerken:
İkindi namazından sonra ise, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, Hazreti Eyyûb’un (aleyhisselâm) kıssasını özetleyerek, Lem’alar’da, “Sabır Kahramanı”nın zâhirî yara ve hastalıklarıyla bizim bâtınî, ruhî ve kalbî hastalıklarımızın kıyaslandığını; “İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazreti Eyyûb’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuzda yaralar açıyor.” dendiğini anlattı. Hazreti Eyyûb aleyhisselâmın, kısacık dünya hayatını tehdit eden yaralarına mukabil, bizim mânevî yaralarımızın, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ettiğini.. ve günahların kalbe işleyip iman nurunu çıkarıncaya kadar onu katılaştırdığını, kapkara hâle getirdiğini Hazreti Üstad’dan naklen vurguladı. “Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırır. Günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler -neûzu billâh- mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler” sözüne işaretlerde bulunarak nasıl büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu vurguladı.
Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in “Kişinin her duyduğunu söylemesi, ona günah olarak yeter.” buyurduğunu belirten muhterem Hocamız, maalesef günümüzde insanların çok rahatlıkla su-i zanna ve gıybete girdiklerini, işittikleri her sözü gerçek kabul edip hükümler verdiklerini ve böylece kendi ufuklarını kararttıklarını ifade ederek, bazı medya organlarının öncülük ettiği böyle bir hastalığın bize neler kaybettirdiğine dikkat çekti.
“Bu günahlarla tartarsa beni Rahman (Deyyân) / Kırılır arsa-i mahşerde arş-ı mizan” beytini hatırlatan muhterem Hocaefendi, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun "İslâm garip olarak başladı (gariplerle temsil edildi), günü gelince yine o gurbete avdet edecektir. Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, îmar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” hadis-i şerifini okuyarak, o gariplerden olabilmek için her zaman kendimizi kontrol etmemiz ve temkinli yaşamamız gerektiğini dile getirdi.
Başlıklarına değindiğimiz hasbihalin 10 dakikalık bölümünü ve sabahki derste çektiğimiz iki fotoğrafı bugünün nağmesi olarak arz ediyoruz.
Muhabbetle…