Hz. Âişe ezvâc-ı tâhirât diye bilinen Efendimizin hanımları içinde müstesna bir yer tutar.
İslam’ın ilk yıllarında Hz. Hatice gibi bir kadını
Allah Resûlü’ne eş kılan
ilahi takdir,
Medine döneminde de Hz. Âişe gibi müdakkik, ufuklu, basiretli ve firasetli bir kadını O’na nasip etmiştir.
Hz. Âişe, Efendimize bir eş olmanın yanında aynı zamanda iyi bir talebe de olmuştur. O, Hz. Cebrâîl’in Allah Resûlü aracılığıyla
selam gönderdiği ender kişilerden bir tanesidir. Kadınlık âlemi ilahi hakikatleri çoğu zaman onun vesilesiyle öğrenmiştir. Hayatı boyunca Efendimize bir eş olmanın hakkını yerine getiren bu annemiz, Allah Resûlü fani dünyaya gözlerini yumduktan sonra da çizgisini hiç değiştirmemiş son nefesine kadar Resûlullah’a sadakatten taviz vermemiştir.
Bilginin en saf kaynağından öğrendiği ilmi kendisiyle sınırlandırmamış, onu başkalarıyla paylaşmış ve ilim sahasında hem bayanlardan hem de erkeklerden koca koca insanlar yetiştirmiştir. Tıp ilmine varıncaya kadar pek çok konuda söz söyleme ve fikir beyan etme gücüne sahip olan bu annemiz İslam Tarihinin köşe taşlarından ve sahabenin önde gelen münevver kadınlarından bir tanesidir.