Osmanlı Padişahları arasında tahta en zor şartlarda çıkan isimdi Abdülhamid-i Sâni Hazretleri. Büyük Cihan Harbine doğru giden dünyada Osmanlı’yı kan deryasında boğmayı hedefleyenler, Devlet-i Âliye’nin topraklarını kendi aralarında paylaşacak zemini de hazırlıyorlardı. İçte ve dışta çok yönlü bir ihanet çemberi oluşturulmuş, Osmanlı mefkûresi sonu görünmeyen karanlık bir koridora itilmişti. Bir yıl içinde önce Sultan Abdülaziz askerî müdahale ile tahttan indirilerek şehit edilmiş, ardından Sultan 5. Murat tahta geçirilmiş ve 93 günlük tahammülünün ardından da 31 Ağustos 1876 yılında Abdülhamit Han tahta çıkmıştı.
Yitik Hazine Yayınları tarafından yayınlanan ve Murat Duman imzasını taşıyan HAKANIN HATIRASI isimli kitap, bu dönemin bilinmeyenlerini, Sultan’ın mâiyetindekilerin hatıraları eşliğinde bugüne aktarıyor. Her türlü yozlaşmanın ve ayrılık taleplerinin ayyuka çıktığı bir dönemde ‘İttihad-ı İslâm’ (İslâm Birliği) fikrini esas alarak asırlık çınarı 33 sene boyunca eşi görülmemiş bir maharetle ayakta tutan Sultan’ın yalnızlık hikâyesini anlatıyor HAKANIN HATIRASI.
Kitabın sayfalarını çevirdikçe ciğer delen bir kaderin bilinmeyenleri ile yol almaya başlıyorsunuz. Dünyanın en hararetli zamanlarında Osmanlı sınırlarını muhafaza etmekle kalmayıp, Osmanlı onurunu da muhafaza eden Sultan’a kendi evlatları tarafından revâ görülenleri okudukça içiniz ürperecek.
O, Osmanlı’yı eski günlerinde olduğu gibi dünya politikasında etkin bir role büründürmüştü. Japonya’dan İrlanda’ya kadar büyük bir coğrafyada bugün bile yeni yeni ortaya çıkan hizmetleri olmuştu. Dönemin konjonktürü gereği birçok hizmetinin yanı sıra niyetlerini dahi gizlemek durumunda kalmıştı.
Amcası ve ağabeyine yapılanlardan dolayı sürekli kuşkucu bir hâl vardı üzerinde. O günlerde kurduğu muhteşem istihbarat teşkilatıyla uçan kuştan haberi oluyordu. Devrindeki Paşalar, kendisinden çok daha lüks yaşıyordu. Meclis-i Mebûsan’ı kendisi açmış, meşrutiyeti getirmek istemiş ama meclisin devleti ateşe sürüklediğini görünce kapatmıştı. Amacına ulaşamayanlar bu kez basını kullanarak onu istibdat yanlısı ve şeriat düşmanı gibi göstermeye kalkmışlardı. İttihat ve Terakkicilerin bu karalama kampanyası, ne acıdır ki Elmalılı Hamdi Yazır ve Mehmet Akif Ersoy gibi birçok ismi dahi etkisi altına almıştı. Öyle ki sultanın hal’ fetvasının birinci nüshasını Elmalılı Hamdi Yazır yazmış, bu olaya karıştığı için hayatı boyunca pişmanlığını ifade etmişti.
Sonunda hal’ edilerek kendisinden önce tahttan ayrılanların aksine İstanbul dışına Selanik’e sürgüne gönderildi. Sürgünde de rahat bırakılmadı. Muhafız kumandanı tarafından suikasta uğradı, Osmanlı ordusunun komutanları tarafından ‘ya paranı, ya canını!’ tehditlerine maruz kaldı. Ama o ne vatan evlâdına silah çektirdi, ne de vatanına hizmet etmekten geri durdu. 33 senede yaptığı eğitim hamlesiyle yetiştirdiği bir nesil Çanakkale’de tarih yazdı, tarih oldu. Çanakkale Savaşları’nın başladığı kendisine iletilince o, ‘Eyvah! Gitti gözbebeklerim!’ deyiverdi.
Her ne kadar Sultan Vahdettin Osmanlı Devleti’nin resmî Son Padişahı olsa da o tahtı bıraktığı gün tükenmişti Osmanlı rüyası. Bu tükenişin nasıl bir bitiş olduğunu görmek isteyenler için HAKANIN HATIRASI gün yüzüne çıktı.
Hakanın Hatırası, Murat Duman, Yitik Hazine Yayınları, 260 sayfa