Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, “II.
Abdülhamid’in dış politikası, sadece ihtiyatlı olmak üzerine değildi. Padişah gerektiğinde belli riskleri göze alarak askerî müdahale de bulunuyordu ki bunun en güzel iki örneği de 1897
Osmanlı-
Yunan Harbi ve 1902’deki Taşöz adasına yapılan askerî müdahaledir.” diyor. Süleyman Kızıltoprak’la kitabı ve Abdülhamid’in dış politikasının esaslarını konuştuk.
II. Abdülhamid Han’ın Dış Politikası ve Taşöz Operasyonu adıyla Yitik
Hazine Yayınları tarafından piyasaya sunulan çalışma,
padişahın her hadisede aynı tepkiyi vermediğini, kurtlar sofrasına dönen dünyada, satranç oynar gibi dış politikaya yön verdiğini örneklerle gözler önüne seriyor. Sultan II. Abdülhamid’in Taşöz meselesi özelinde, dış politikada politik ve askerî gücünü nasıl kullandığını inceliyor.
Taşöz Küçük Bir Adanın Ötesi
Alptekin, “Taşöz, çoğumuzun belki adını ilk defa duyduğu, adını önceden duyanların hangi denizde olduğunu dahi bilmedikleri bir
küçük ada. Ancak sıradan bir ada değil,
Mısır Hidivi
Abbas Hilmi Paşa ile Osmanlı’nın ilişkilerinin gerginleştiren, sahip olduğu madenlerle ve stratejik konumu ile
Balkanlar ve Avrupalılar için mühim bir ada.” olarak tanımlıyor.
Yazar, “II. Abdülhamid’in Taşöz meselesini çözme yolunda izlediği
siyaset, yıkılmak üzere olan Osmanlı’nın hayati derecede önem verdiği konularda, kendi kararını kendi başına alma kabiliyetini göstermesi bakımından önemlidir.” diyor.
Taşöz Operasyonu Hadiselerin Büyümesini Durdurdu.
Taşöz adasının yönetimi, asırlarca Mısır’ın elinde olduğunu bu durumun Osmanlı’yı çok da rahatsız etmediğini belirten Süleyman Kızıltoprak, “Ancak Mısır’ın İngilizlerce işgalinin ardından II. Abdülhamid, bu adanın merkezden idare edilmesini ister, çünkü
İngiltere’nin Mısır’daki işgal vesilesiyle Taşöz’de de bir üs kurma ihtimali belirmiştir. Akdeniz’deki en güçlü donanmaya sahip İngiltere, Ege’de en tepe noktada bulunan Taşöz adasına konuşlanarak Yakındoğu’daki gücünü pekiştirmek isteyebilir. Dolayısıyla, Taşöz’e kadar gelen İngiltere, yeni bir
Boğazlar Meselesi de çıkarabilir. Bu çekincelerle dolu senaryolar, padişahı ve Osmanlı devlet adamlarını zaman zaman meşgul etmiştir.” diyor.
II. Abdülhamid’in Politikası Sessiz ve Derinden
II. Abdülhamid bu sıkıntının giderilmesinde aceleci davranmayıp uygun şartların oluşmasını beklediğini, asla Avrupa’nın diğer devletlerini uyandırmadan operasyonu yaptığını vurgulayan Kızıltoprak, “Taşöz, Osmanlı Devleti’nin ömrünün sonuna yaklaşmış olmasına rağmen, mesele çözme kabiliyeti ve II. Abdülhamid’in politik ve askerî müdahalelerinden biri olarak tarihteki yerini alır.” diyor.
Mehmet Ali Paşa Taşöz’ü Neden İster
Süleyman Kızıltoprak, Taşöz adasında sıkıntı çıkmasında Kavala’da Mehmed Ali Paşa’ya ait bir külliyenin kurulmasının etkili olduğunu vurguluyor. Osmanlı
vakıf sistemini anlatan yazar, ardından buradaki vakfın durumu üzerine şunları söylüyor:
“Mehmed Ali Paşa’nın Kavala’da kurduğu cami ve külliyesi için bu adanın gelirinin vakfedilmesi talebini 1813’te Sultan II.
Mahmud kabul etti ve ada Kavala'da tesis olunan hayrata vakfedildi.” Adanın
paşaya
hediye mi edildiği yoksa sadece kurduğa vakfa tahsis mi edildiği tartışmasına değinen yazar, Mehmed Ali Paşa’nın Taşöz’ü bu kadar istemesinin sırrını eserde aralamaya çalıştığını söylüyor.
Paşanın Kavala ve Taşöz tercihini, doğduğu topraklara
vefa borcunu ödemek mi, yoksa siyasal hedeflere ulaşmak için adanın stratejik konumunu kullanmak mı olduğu eserde sorgulanıyor. Taşöz’ün İstanbul’a yakın olması yanında, Rumeli ve
Selanik vilayeti içinde stratejik konumu şüpheleri büsbütün arttırıyor.
Yitik Hazine Yayınları (0.216. 522 11 44)