İngiltere'nin
Liverpool kentinde bir çöpçü, içecek kutularını sokağa atan gençlere söyleniyordu: "İki sene sonra kültür başkenti olacağız, hâlâ çöp tenekesi kullanmayı öğrenemediniz".
Bir ay önce
tanık olduğum bu
manzara, 2008 yılında
Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan Liverpool'un çalışmalarına verdiği ciddiyeti ortaya koyuyor.
AB Konseyi
pazartesi günü,
İstanbul'un 2010 yılında Avrupa
Kültür Başkenti olması kararını onayladı. Bu karar,
Macaristan'ın Peç ve
Almanya'nın Essen kentiyle Kültür Başkenti unvanını paylaşacak İstanbul için büyük bir
maliyet ve hummalı bir çalışmanın başlaması anlamına geliyor.
Liverpool gibi kültür başkentlerinin yaptığı çalışmalara bakıldığında finansal açıdan İstanbul'un işinin hiç de kolay olmadığı görülüyor. 2008'e tüm şehir halkı kenetlenmiş biçimde hazırlanan Liverpool'un yaptığı iki çalışmanın maliyeti bile bunu ortaya koyuyor. Avrupa'daki en kapsamlı yol tadilatı olarak adlandırılan
Paradise Street çalışması için Liverpool, tam 800 milyon pound (yaklaşık 2.4 milyar YTL) harcadı. Bu çalışmada 4 bin 400'ü sürekli olmak üzere 7 bin 700 kişi istihdam eden Liverpool'un, King's Dock limanı çevresinin tadilatı ve konferans merkezi için de 300 milyon pound'luk (yaklaşık 900 milyon YTL) bir yatırım yapılması gerekti.
8 ana
sponsor
Bu iki büyük yatırım dışında, şehrin bütün müzeleri, caddeleri ve kültür merkezleri halen tadilattan geçiriliyor. Tabii Liverpool şehir yönetiminin bu yükü tek başına kaldırması mümkün değil. İleriye dönük bir yatırım olarak bakılan Kültür Başkenti projesi için özel sektörden 8 tane ortak bulunuyor. Alliance & Leicester Commercial
Bank,
United Utilities, NWDA ve İngiltere'nin en büyük hukuk bürolarından Hill Dickinson gibi ana sponsorlar 2008 Kültür Başkenti için dev yatırımlar yaptı.
Şehir yönetimi, kentlerin ticari ürünler gibi bir
marka değerinin bulunduğu, Liverpool'un da tıpkı
New York gibi kendi markasını oluşturması gerektiği inancıyla yola çıkmış. Bu çerçevede en büyük yatırımlardan biri de kentte yapılan uluslararası festivaller olmuş. Bu tip organizasyonlar sayesinde belediye 450 bin nüfuslu Liverpool'u yılda 9 milyon turist çeken bir cazibe merkezi haline getirmeyi başarmış.
İstanbul'u yılda 5 milyon turistin ziyaret ettiği göz önüne alınırsa bu rakam hayli düşündürücü. Üstelik İstanbul'la kıyaslanamayacak kadar
küçük olan Liverpool'un çok fazla orijinal kültürel yapılarının olmadığını da belirtmek gerek.
Maliyetin ilk
firesi
2010 Kültür Başkenti İstanbul ise yapılacak harcamaların çerçevesi çizilmeden ilk firesini verdi.
Turistik Otelciler, İşletmeciler ve
Yatırımcılar Birliği (TUROB), İstanbul'un
tanıtımında yalnız kaldıklarını iddia ederek, 2010 yılı için verdikleri desteği geri çektiklerini açıkladı. TUROB Başkanı Timur Bayındır, İstanbul’un tanıtımı konusunda Belediye ile ortak çalışırken yalnız kaldıklarını söyledikten sonra ekliyor: "Tanıtım için ayrılacak 150-200 bin euro ile tüm dünyada ses getirmek mümkün”. Oysa Liverpool pratiği işin o kadar da kolay olmadığını kanıtlıyor.
Beatles ve
futbol
Liverpool'un turizm için en çok pazarladığı marka Liverpool futbol kulübü ve Beatles.
Müzeler ve kültür merkezleri ise ikincil öneme sahip. Buna rağmen, Kültür Başkenti olmak şehir açısından büyük önem taşıyor. Öyle ki bunu kentin her yerinde okumak mümkün. 2008 için yapılan logolar hemen her işyerinde ve kentin en yüksek binalarında göz alıcı şekilde teşhir ediliyor. Ama bu logoların İstanbul'da herhangi bir organizasyon için yollara dizilen yüzlerce
bayrak gibi çirkin bir görüntü oluşturmadığı da belirtilmeli.
Liverpool'un iki futbol takımının
renkleri, Liverpool'un kırmızısı ve Everton'un mavisi karıştırılarak, "mor" renk kentin yeni simgesi olarak belirlenmiş. 08 logolarının çoğunluğu da bu yüzden mor renkte.
Beatles ise şehrin en önemli geçim kaynağı. Şehrin ara sokaklarında Beatles'ın doğduğu yer olarak bilinen küçük bir
cafe, Cavern Pub, her yıl binlerce kişiyi Liverpool'a çekiyor.
Özetle Liverpool, özel sektörü büyük yatırımlar yapmaya ikna edip, sanatı, sporu ve kültürü harmanlayarak
Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanmış. İstanbul'a kıyasla çok küçük olan Liverpool'un
hazırlık aşamasındaki sorunlarının da "küçük" olduğunu düşünmek mümkün. Avrupa'nın en büyük yol tamiratını yapan Liverpool'da
trafik sorunu olmadığını hatırlatmakta fayda var. Saray ve müze sayısının İstanbul'la kıyaslanamayacak kadar az olduğu kentte sadece tiyatroların bakımı için 1 milyon (3 milyon YTL) poundun üzerinde bir harcama yapıldı. Özetle İstanbul'un işi hiç de kolay değil. İlk dakikadan fire verilen 2010 Kültür Başkenti için maliyetleri karşılayacak ciddi bir program yapılmazsa,
rüya kabusa dönüşebilir.
Tabii son bir noktaya daha değinmek gerekir.
Avrupa Birliği Komisyonu'nun resmi gazetesinde 2010 yılı için Kültür Başkentleri olarak Macaristan ve Almanya gösterilirken, Türkiye'nin adı geçmiyor. Bu durum bir
unutkanlık değilse, 2010'un maliyetini boşuna tartışmaya gerek yok.
REFERANS