İnsan, böylesi bir tecrübe için nereye tırmansa iyidir, yedi tepeden birine mi? Olur, niye olmasın; ama 'manzara terasları' olarak ünlenmiş mekânlara da çıkılabilir. Bu yükseltiler, şehrin en geniş ve en güzel göründüğü seyir alanlarıdır. Biz, beş seyir terasına çıktık; ama hiç zahmet olmadı, bilakis böyle bir iş icat ettiğimiz için epey mutlu olduk. İçimiz denizle, maviyle doldu, her defasında başka bir İstanbul uzayıp giderken önümüzde, içimiz şükranla, minnetle doldu. Manzara terasları rehberi "Şehir en güzel nerelerden görünür?" sorusunun cevabını ararken karşımıza Orhan Erdenen'in 'İstanbul'un Manzara Terasları' adlı kitabı çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından yayımlanan kitapta meraklısı için onlarca seyir terası hem tarihi hem tarifiyle keşfedilmeyi bekliyor. RUMELİ HİSAR ÜSTÜ: Otobüs son duraklarından biri, başka hangi şehirde muhteşem bir manzaraya açılır? Hisar'ın tam üstündeki kafede otururken, gözünüzü Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden alamazsınız. Köprünün, iki yaka arasında zarif bir kolye gibi göründüğü, çok yakın; ama sessiz durduğu başka bir açı var mıdır? Kafenin terasında şöyle bir tur atarsanız, Rumelihisarı'ndan Hidiv Kasrı'na ve Anadoluhisarı'na uzanan kuşbakışı bir yolculuğa çıkmış olacaksınız. ULUS PARKI: İstanbul'un trafiğinden, keşmekeşinden bunalıp da 'Gidecem buradan' diyenler (Gidemeyeceklerini kendileri de bilirler ya!) son kez Ulus Parkı'na çıksın ve ne muhteşem bir şehirde yaşadıklarını bir kez daha idrak etsin. Park, Boğaz manzarasının en güzel göründüğü seyir balkonlarından birinin üzerindedir ve Boğaziçi Köprüsü, Selimiye Kışlası, Topkapı Sarayı ve Üsküdar'a doğru ferah bir görüntü sunar. Tepe üzerinde, seyir için halka açık alanlar var; ama çay içmek isteyenler hemen yan taraftaki kafenin 'lüks' dolayısıyla biraz pahalı olduğunu bilmeli. SALACAK BURNU: Burası da bir seyir terası; ama yüksek değil. Üsküdar'da vapurdan inip, sahil boyunca yürüyün, Şemsipaşa Camii'ni ve çay bahçelerini geçip Kızkulesi'nin tam karşısında durun. Sarayburnu ile Salacak arasındaki 'Mukaddes Eşik'tesiniz şimdi, Kızkulesi, bu eşiğin üzerinde, Boğaziçi'nin giriş çizgisini belirler. Buradan bakınca Sarayburnu'nu, Karaköy'ü, Tophane'yi, Dolmabahçe'yi, Beşiktaş'ı ve arkasındaki tepeleri görürsünüz, önünüzde daima balıkçı kayıkları salınır, geriden kocaman gemiler geçer, martılar uçar... Sahil boyu dizilen bahçeli kafelerde kahvaltı yapılabilir. Salacak'ta deniz ve manzara kendini gösterir de atlanmaması gereken, set üstündeki Ayazma Camii'dir. Keyifli bir seyir için vakit bellidir, sabah erken saatler ya da akşamüzeri... MOLLA AŞKI PARKI: Yeni keşfedilmiş bir teras. Fatih Belediyesi, üzerini temizleyip boşaltmasaydı mahrum kalacağımız bir güzellik şimdi İstanbul'un bütün doğusunu önümüze seriyor. Balat-Ayvansaray sırtlarındaki Molla Aşkı Mahallesi'nde bulunan terasta ağaçlar altında çay içme imkânınız var. "Kirazımı şeftalimi, pastamı, böreğimi yanımda götürür keyfime bakarım" diyorsanız terastaki 'acemi' hizmet sizi üzmez. Pek kimseler bilmediği için şimdilik mahalle halkının 'takıldığı' terasa, serin bir esinti ve gözü yormayan bir ışık için akşamüzeri gitmeniz tavsiye olunur. BÜYÜK ÇAMLICA: En bilinen seyir teraslarından biri... Denizle, Boğaziçi Köprüsü'yle gerilerde gökdelen siluetleriyle süslü etkileyici bir seyir balkonu... Galata Köprüsü'nden Rumelihisarı'na, Üsküdar'dan Kandilli'ye, Şişli'ye, Haydarpaşa'dan Adalar'a 340 derecelik bir İstanbul manzarası sunar. Öğle vakitlerinde giderseniz İstanbul sisler ardında görünür. Burada bir ikindi ezanı dinlerken, bütün İstanbul ezanlarını duyduğunuz hissine kapılırsınız ki yanılıyor sayılmazsınız, karşı kıyının ezanı bu kıyının ezanına karışır, İstanbul bu ezanlarla yıkanır. Fotoğraf tutkunları berrak bir görüntü için sabah saatlerinde çıkmalı tepeye, vakti olanlar da çaylarını yudumlarken güneşin denizde nasıl eridiğini görmeli.