Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin geçtiğimiz günlerde Herkul.org'da yayınlanan 'yolsuzluk' isimli sohbetinde yaptığı dua, -kendisinin bugünkü sohbetinde tekraren açıklamasına rağmen- bazıları tarafından ısrarla anlaşılamıyor(!)
Beddua olarak kampanyaya dönüştürülmeye çalışılan bu dua, aslında İslam hukukunda Mübahele ve Mülaane olarak yer almakta.
Söz konusu konuyla ilgili olarak Samanyolu Haber'e konuşan İlahiyatçı Ali Demirel, İslam tarihinden örneklerle açıkladı.
İşte İlahiyatçı Ali Demirel'in konuşmasından satır başları;
"Hocaefendi'nin geçtiğimiz günlerde yaptığı dua aslında bir Mübaheledir. Konuyu şu şekilde bir örnek üzerinden izah edelim:
-Eşler hariç, iki farklı taraf arasında bir durum söz konusu olduğunda iki tarafta kendisinin haklı olduğunu düşünüyorsa, elde sağlam delil olduktan sonra, ki burası sözün bittiği yerdir, bir tarafın meseleyi Cenab-ı Hakka teslim etmesidir. Yani bu beddua değildir, meseleyi bu şekilde sonuca bağlamasıdır."
-"Efendimiz döneminde Necran Hristiyanları, kendi aralarında Efendimizin (sas) peygamber olup olmadığı hakkında konuşuyorlar ve Mekke’ye Efendimiz (sas)’in yanına gidiyorlar. Daha sonra Peygamber Efendimiz (sas) kendisinin peygamber olduğunu ayetlerle açıklayarak izah ediyor. Hristiyanlar kendi içlerinde nefislerine uyarak doğruyu bilmelerine rağmen kararsız kalıyorlar. Efendimiz (sas) en sonunda, sözün bittiği yerde kendisinin haklı olduğunu ifade adına bir eline Hz. Hasan’ı, kucağına Hz. Hüseyin’i ve yakınına ise Fatma validemiz ile Hz. Ali efendimizi alarak; ‘Şayet ben peygamber değilsem, ben şayet bu ahir zaman içindeki son peygamber değilsem ve anlattıklarım doğru değilse; Cenab-ı Hakk'ın laneti benim üzerime olsun, ocağım batsın, ocağım yerle bir olsun. Ama şayet ben peygamber isem, eğer siz benim peygamber olmadığımı söylüyorsanız, o zaman aynı duayı var mısınız size de yapalım.’ diyor. Burada bir hodri meydan bulunuyor. Bu hadiseye Mübahele deniyor. Geçmişte iki tarafın haklı olduğunu iddia ettiği durumlarda Mübahele meselesinin uygulandığını görüyoruz".
MÜLAANE NEDİR?
"Mülaaneyi ise şu örnek üzerinden açıklayabiliriz:
-Efendimiz'in (sas) yanına bir şahıs geliyor. Bu şahıs, eşini uygunsuz vaziyette yakaladığını söylüyor. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sas) bu durum karşısında; ‘madem böyle bir durum varsa bize şahit getir diyor. Şahıs şahit getiremeyeceğini çünkü o anda bu hadiseyi gördüğünde yanımda kimse olmadığını söylüyor. Efendimiz ise ‘bak sana iftira cezası uygularız’ şeklinde bir ifade kullandıktan sonra bir ayet nazil oluyor. Nur suresi 6. ve 9. ayet-i kerimede Allah (cc) bu durumu ifade ediyor;
Böylesi durumlarda koca, dört defa üst üste ben ‘eşimi uygunsuz vaziyette yakaladım’ şeklinde yemin ediyor. Beşincide ise ‘eğer ben haksızsam Allah’ın laneti üzerime olsun’ diyor. Benzeri bir ifadeyi eşi de kullanıyor. Bu hadiseye İslam hukukunda Mülaane deniyor."
"LANETİN SAĞANAK SAĞANAK YAĞDIĞINI GÖRDÜM"
-"İbn-i Hacer bu mesele ile ilgili şöyle demiştir: ‘Ben böylesi hadiselere şahit oldum. Bir sene geçmeden haksız tarafın üzerine Cenab-ı Hakkın lanetinin sağanak sağanak yağdığını gördüm.’ demiştir."
-"Hocaefendi’nin konuşmalarını bu çerçevede çok iyi anlamamız lazım. Ortada bir beddua söz konusu değil. Çünkü bu her iki taraf içinde geçerli bir durum. Burada bedduadan ziyade meseleyi Cenab-ı Hakka havale etme söz konusudur. Allah bunun neticesinde konuyu ahirete de bırakmaksızın o kişilerin hayatları süresince haksız tarafın başına musibetler gelmesi ile haklıyı haksızı ortaya çıkaracaktır. "
SAMANYOLUHABER.COM