Kitaptaki hikâyelerin ortak noktası, İstiklâl Harbi yıllarındaki çocuk kahramanlar ve onların gizli kalmış destanlarını anlatması.
Yazar; son derece mütevazı bir duruş sergilediği kitabında çoğu
vakit kendi varlığını unutturup, kahramanın ağzından konuşmayı, onun gözünden bakmayı
tercih ediyor ve bu tercih okurdaki gerçeklik hissinde çarpan etkisi yapıyor.
Hepsi yiğitlik yarışına girmiş 14 farklı kahraman ve onların yazdığı 14 farklı destanı işleyen çalışma, geçmişteki
küçük bedenlerden geleceğin küçük bedenlerine uzanan bir kutsal
bayrak yarışı gibi düşünülmeli aslında…
Kahramanlık; savaş dönemlerinde ortaya çıkan bir olağanüstü durum gibi görünse de aslında zihnen ve kalben bu duruma hazırlanmayan nesilleri bekleyen sadece mağlubiyet ve zillet olmakta maalesef. İşte bu sebeple geçmiş; sadece kuru bir malumat yığını değil, zihinleri şekillendiren, yürekleri kabartan, gelecek nesilleri vatan sevgisine ısındırıp gaye sahibi yapan bir kutsal kaynak gibi görülmeli belki de…
Osman Alagöz, İstiklâl Harbi’nin o dayanılması güç şartlarında, Antep savunmasında bağ bekçisi Tilki Mehmet’in oğlu minik Şeref’i anlatıyor ‘Tel’ adlı öyküde;
Çanakkale gazisi ağabeyinin yerine, onun evraklarıyla cepheye gidip orada şehit olan 15’lik Ahmet’ten bahsediyor ‘Kulağını Vermeyen Şehit’te…
Ve diğerleri; Tren Rayları, Köprü, İlk Emanet, Sapan Taşı, Güherçile, Ulak…
Birkaç göbek geriye gidildiğinde her birimizin
aile tarihinde benzer acıların yaşandığı o yılları unutmamak adına…
Vatan denilen kavramın dünden yarına taşınacak kutsalları adına…
Hayatlarının tomurcuğa durduğu o ilk yıllarında gözlerini kırpmadan can veren o küçük bedenlerdeki dev yüreklere Fatiha niyetine…
Bütün hikâyeleriyle okunmayı, yüksek sesle okunmayı ve minik yavrulara mutlaka duyurulmayı hak ediyor, Bedenleri Küçük Yürekleri Büyüktü adlı çalışma.
Bedenleri Küçük Yürekleri Büyüktü, Osman Alagöz imzasıyla kitabevinizde…