Türkiye’nin manevi dinamiklerinden Mehmet Kırkıncı
Hocaefendi, artan suç ve
terör olaylarını önlemenin yolunun insanlara
Allah sevgisini aşılamaktan geçtiğini söyledi. Eğitime gereken önemin verilmesinin sorunların çözümünde önemli bir merhale olacağının altını çizen Kırkıncı Hocaefendi, başta vali ve kaymakamlar olmak üzer
e devleti temsil eden yetkililerin
halkla iç içe olup sohbet etmelerini istedi.
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi olan Kırkıncı Hocaefendi, fertlerin birliğini, devletin dirliğini istemeyen mihrakların kışkırtmasıyla meydana gelen olayların sağduyulu vatandaşları müteessir ettiğini vurguladı. Bu tür olaylara
yabancı olmadığımızı hatırlatan Kırkıncı Hocaefendi, bu gibi durumlarda en önemli adımın teşhisin iyi konulması olduğunu kaydederek, “Terör öyle bir şedid hastalık ki toplumları en zayıf yerinden vurur. Bu yönüyle
doğu illerimizi seçmeleri tesadüfi değildir. Şark’taki fitneyi söndürmek için en evvel Şark’ın fıtratını ve yapısını iyi tespit etmek lazım. Bu fıtratı dikkate almadan
uygulama sahasına konulacak tedbirler temelde yetersiz ve isabetsiz kalmaya mahkumdur.” diyor.
“Şunu bir kere aklımızın köşesine iyice yerleştirmeliyiz, Şark’ı ayakta tutan hamiyet-i diniye’dir.” diyen Kırkıncı Hocaefendi, bu fıtrata muvafık bir cereyan verilmediği takdirde alınacak tedbirlerin geçici olacağını savunuyor. Fitneyi yok etmede manevi birliğe
çağrı dışında her şeyin denendiğinin altını çizen Kırkıncı Hocaefendi şunları söyledi: “Bir de bu denense ne kaybederiz? Şark insanı, söz ve beyandan ziyade fiiliyata bakar. Bu vazifenin başarıyla yürütülmesi için en başta müracaat edilebilecek merci vicdan-ı umumidir. Bilinmelidir ki; Şark insanı merttir, samimidir, hasbidir, dindardır. Taşı, toprağı, suyu ve havası, eti ve kanıyla mukaddesatına bağlıdır. O berrak ruhunu ürperten, rencide eden hadiselerin arkasında kimlerin olduğunu gayet iyi bilir.”
Tarih boyu
bölgede farklı yapıda etnik gruplar barındığı için hep buradan karıştırılmak istendiğine dikkat çeken Kırkıncı Hocaefendi, menfi ve tahripkar cereyanlar karşısında halk ile devletin bütünleşmesinin önemini vurguladı. Halkın devlete gösterdiği teveccüh ve itimat kadar, devletin de halkın hissiyatına inmesinin şart olduğunu belirten Kırkıncı Hocaefendi, fitnenin kol gezdiği zamanlarda en yüksek moral gücünün din ve ahlak olduğuna işaret etti.
Güç kullanarak çözüm üretilemez
Türkiye’nin etnik çatışmalara doğru sürüklendiğine dikkat çeken Kırkıncı Hocaefendi, askeri ve polisiye kuvvetlerin güç kullanarak çözüm aramasının da kalıcı çözüm getirmeyeceğini savunuyor. Kırkıncı Hocaefendi, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Şark’taki din ve mukaddesatına bağlı bir
Kürt kardeşimiz, ‘Ben Türk değilim’ diyebiliyor. Fakat ‘ben
Müslüman değilim’ diyemez. O zaman çözümü burada aramak mantıklı değil mi? Bu değerler manzumesi, birliğimizi ve ittifakımızı tesis etmeye yeter. Şark’ı Garb’la, devleti milletle bağlayacak binlerce bir ve birler vardır. Değil mi ki, ‘Rabbimiz bir, halıkımız bir, dinimiz bir, kıblemiz bir, kitabımız bir, devletimiz vatanımız bir ila ahir...’ O zaman bu kavgalar ne diye? Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Dumlupınar’da, Yemen’de omuz omuza birlikte kardeşçe bu topraklar için mücadele ettik, bu
ülke bölünmesin, kardeşçe yaşayalım diye; ama şimdi bizi birbirimize kırdırmak istiyorlar. Oyuna gelmeyelim.”
‘Müslüman
emniyet insanıdır’
“Müslüman, elinden ve dilinden herkesin emin olduğu kişidir.” diyen Nakşibendi tarikatının önde gelen simalarından Şeyh
Abdurrahman Taği (ks) Hazretleri’nin torunu din alimi Nurettin Mutlu ise bütün Müslümanların kardeş olduğunu, Müslüman’ın kendisine, malına, canına kastetmenin
haram olduğunu ifade ediyor. Mutlu, “Müslüman basiretlidir, oyunlara aldanmaz, biz kardeşiz, dinin yüklediği manevi sorumluluklar var. Affedilmez bir hataya düşmeyelim, herkese sükunet
tavsiye ediyorum.” şeklinde konuşuyor.
Huzur ve güven ortamından istifade edilmesinin herkesin faydasına olduğunu söyleyen Mutlu, bu tür olayların düşmanları sevindirdiğini ve ekonominin zayıflatılmaya çalışıldığını aktarıyor. Mutlu, “Asırlardır bu millet bir ve beraber yaşamış, bu kardeşliği kimse bozamaz.” diye konuşuyor. Bitlis’te yaşayan
emekli imam hatip
Celalettin Farukoğlu ise ‘Müslümanların kardeş olduğunu, kardeşin kardeşe de zarar vermeyeceğini’ anlatıyor. Bölgede saygınlığı ile tanınan emekli imam hatip
Fethullah Ayte de, İslami ilimlerin önemine değinerek, şunları söylüyor: “Allah, Peygamber bilinmez ise insan zorbalık da yapar, kötülük de. Peygamber
Efendimiz (sas) bir hadislerinde; ‘Müslüman’ın Müslüman’a canı, malı, namusu haramdır’ diyor. Bu emre riayet edilse, kesinlikle fitne fesat olmaz.”