Ardından Kur'an-ı Kerim'in boyuna göre seçilen
tahta kutular kadife ile kaplandıktan sonra işlenen
gümüş parçalar yerini alıyor ve böylelikle ortaya gümüş Kur'an-ı Kerim seti çıkıyor.
Ermeni kökenli
Ararat Çatalbaşyan, Kur'an ile gümüş sanatını buluşturuyor, İstanbul'un en eski çarşılarından biri olan Kapalı-çarşı'daki
küçük dükkânında. İlk olarak gümüş tezgâhtarlığıyla başlamış iş hayatına. Ardından da babasının telkinleriyle öğrenmiş gümüş işlemeciliğini. Kur'an-ı Kerim ve rahle üzerine gümüş işleme fikrinin kendisinden çıktığını söyleyen Çatalbaşyan, "El emeği göz nuru derler ya bizim işimiz de tam bu tanımlamaya uyuyor. Önce ham gümüşü alıyoruz. Sonra da
Osmanlı sanatının örneklerini, bazen de kendi tasarımlarımızı işliyoruz. Güzelce vernikledikten sonra kadife zemin üzerine yerleştiriyoruz." diye anlatıyor yaptığı işi. İnsanların daha çok okumak ve
hediye etmek için gümüş işlemeli Kur'an-ı Kerim aldıklarını belirten Çatalbaşyan, kutsal kitap olması sebebiyle işini saygıyla yürüttüğünün
altını çiziyor. "Sonuçta elimizde tuttuğumuz Kur'an-ı Kerim, kutsal bir kitap. Bu yüzden de işimizi elimizden geldiğince saygı ve edeple yapmaya çalışıyoruz. Saygısızlık yaparsak yediğimiz ekmeğe
ihanet etmiş oluruz." diyor. Başka bir ülkede yaşadığı takdirde de gümüş işlemeciliğini o ülkenin kutsal kitabı üzerine yapacağını dile getiriyor.
Gümüşle hayatı iç içe olan Çatalbaşyan, Türkiye'de gümüş işlemeciliğinin son demlerinde olduğunu belirtiyor. Çerçeve ve
sandalye gibi çeşitli ürünlerin üzerine de gümüş işleyen Çatalbaşyan, en ilginç çalışmasını Türkiye'deki Roman bir vatandaş için yapmış. Kasımpaşalı bir Roman, gelinin oturması için altından sandalye işlemiş. Çift, altın hariç, el işçiliği içinse 15 bin TL
ödemiş.