Yoksa 1988'de yaşanan çok önemli bir olayı öğrenemeyecektim. Meğerse
Kürt kelimesinin ağza alınması bile sakıncalıyken, bu mesele
kart kurt sesleriyle izaha çalışılırken devletimiz bir Kürdoloji enstitüsü kurmaya karar vermiş, çalışmalara başlanmış; ama ne olmuşsa olmuş iş bitirilememiş. Meğerse şu anda
Meclis gündeminde bekleyen TTK yasası çıkar çıkmaz Halaçoğlu kolları sıvayacakmış. Yeni bir engelle karşılaşmazsak pek yakında bizim de bir Kürdoloji enstitümüz olacakmış. Hatta bir
Ermeni araştırmaları enstitüsü de doğmayı bekliyormuş. Hadi bakalım. Biraz da bunları tartışalım...
Düşünce dünyanızı kimler mayaladı?
Düşünce dünyamı etkileyen dedemdir. Okumayı çok seven bir insandı. Yazları Toroslarda yaylaya çıkardık. Dedem bize hikayeler anlatırdı. Sonradan öğrendim ki o hikayelerin hepsi Taberi tarihindenmiş. Biliyorsunuz Taberi tarihi on ciltlik bir
İslam tarihidir. İçindeki hikayeleri arkası yarın gibi anlatırdı. Radyo, televizyon, elektrik yoktu o zaman. Yaylada oda haymesi dediğimiz çardakta bütün erkekler toplanır, sohbetler edilirdi. Yani geçmiş ile ilgili çok şeyler işittim çocukken.
Tarihi belki o yüzden sevmişimdir.
Hangi yazarlardan etkilendiniz büyürken?
Çok kitap okudum. Kafka'yı da, Balzac'ı da, Stendhal'i de okudum. Nilah Atsız'ı da Sepetçioğlu'nu da, Ahmet Arvasi'yi de okudum. Benim öyle birilerinin fikrine yönelik bağım yoktur. Okuduklarımdan kendime bir sentez çıkarmışımdır. "Kıramayacağın zinciri hiç olmazsa kemir" sözü hayat düsturum olmuştur. Hiç yılgınlık göstermem. Sonuna kadar direnirim. Ben aslında
makine mühendisi olmak istemiştim. Bir icatta bulunup insanlığın hizmetine vermeyi düşünüyordum.
Şu anki işinizde de icatta bulunduğunuzu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünüyorum. Yepyeni şeyler ortaya koyuyorsunuz. Hiç bilinmeyen şeyleri tozlu raflardan, depolardan çıkarıyor, insanlığa sunuyorsunuz. Bu da
toplum mühendisliği. İnsanları birilerinin sürekli tahakkümünde bulunmasından kurtarmak istiyorum. İnsanlar kullanılıyorlar çeşitli yerlerde. Doğrular öğretilmeden başka şeylerle yönlendiriliyorlar. Siz doğruları ortaya koymak zorundasınız.
Toplum mühendisliği yaptığınız için belki de bazı tarih vakfı üyeleri istifaya davet ediyorlar sizi.
Aslında bu açıklamayla bilim adamlığı sıfatını yitiriyorlar. Eğer benim konuştuklarımla gazetede yazanlar arasındaki farkı anlamaya çalışsalardı belki
bilim adamı olabilirlerdi. Onların birçoğu zaten tarihçi değil. O mektubu yazanlar arasında hiç
Osmanlı arşivlerine gitmemiş insanlar var. Zaten bunlar Ermeni soykırımını olduğunu söyleyen insanlar. Dolayısıyla bu söyledikleri şey de gayet tabiidir.
İnternet sitemizde hem konuşma metnimin deşifresi var hem de videosu. Onları muhtemelen görmüşlerdir. Ama hâlâ benim bütün Kürtlerin Türk, bütün
Alevi Kürtlerinin Ermeni olduğunu söylediğimi iddia etmelerinden amaçlarının ideolojik olduğu anlaşılıyor. Bunlar zamanında Bilgi Üniversitesi'nde ve diğer yerlerde bizlerle konuşmaya cesaret edemiyorlardı. Bugün istiyorlarsa gelsinler istedikleri televizyonda bu konuları konuşabilirim onlarla. Keşke
Türkiye'de bir Kürdoloji enstitüsü kurulsa burada araştırma yapsak, bölücülere bizi birbirimize düşürenlere karşı ciddi araştırmalarla birleşik hale gelsek. Benim yasam çıkmış olsaydı ben Kürdoloji
masası kuracaktım.
Bu görüşünüzü devletin üst kademesiyle paylaştınız mı?
1988'de MGK'ya böyle bir
teklifte bulunmuştum. Bir Kürdoloji enstitüsü ile Ermeni araştırmaları Enstitüsü kuralım demiştim. Bu konuda bir çalışma da başlatılmıştı.
Teoman Koman, MGK Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler başkanı idi o zaman. Bir ay sonra MİT müsteşarlığına geçti. Ve bu iş kaldı.
Teklif sizden geldi ve Koman da hadi bakalım kur mu dedi?
Ben
Ermeni meselesi ile ilgili olarak oraya davet edilmiştim. O konuları konuşurken bir Kürdoloji enstitüsü de kurup bu mevzuları araştırırsak çok iyi olur dedim. Koman Paşa toplantıda yoktu ama hemen bitiminde beni makamına davet ederek çalışmalara başlamamı istedi.
Çok ilginç O yıllar Kürt realitesi tanınmamış, kart kurt sesleri söylemiyle geçiştiriliyor mesele. Bir yandan da Kürdoloji enstitüsü kurulmasına teşebbüs ediliyordu ha!
Herkes kart kurt diyordu ama yani ama bu işin kart kurtla çözülemeyeceğini herkes biliyordu. Ben araştırmalarımda Kürt kelimesini kullanıyordum o zaman bile ki Kürt kelimesi tabuydu. Ben o toplantıda bunu dile getirdiğimde herkes suratıma çok kötü şekilde baktı.
Teoman Koman'a daha sonra sormadınız mı niye kaldı bu iş diye?
Bazı şeylerin devamlılığı maalesef kişilere bağlıdır bizde. Ben daha sonra cumhurbaşkanımıza da bir
dosya verdim, başbakanlara da verdim. Kanun çıksın, böyle masalar kuralım, uzmanlar yetiştirelim dedim. Herkes
destek verdiğini söylüyor fakat 7 yıldır
kanun çıkmıyor.
Kürdoloji enstitüsü bir üniversitenin bünyesinde olamaz mıydı?
Olabilirdi. 80 üniversitemiz var. Niye kurmuyorlar? Ben herkesi yönlendirecek insan değilim ki.
MGK'ya neden tekrar götürmediniz bunu?
MGK'ya götürsen ne yazar ki? Bunun kararı siyasi iradeden çıkacak. YÖK'ten çıkacak. Geçen hükümet döneminde Sayın Başbakan'la kaç kez görüştüm, kaç defa talimat verdi. Bir an önce hocanın kanununu çıkarın dedi. Ama Türkiye gündeminde başka öncelikler olduğu için çıkmadı. İnşallah bu dönemde çıkarsa
Kafkasya,
Karadeniz,
Balkan,
Ortadoğu,
İran,
Asya masaları kurulacak. Buralarda uzmanlar istihdam edilecek ve bilimsel araştırmalar yapılacak. Ve bunun dışında değişik üniversitelerle enstitülerle ortak projeler yürütülecek.
Diyelim Kürt masasını kurdunuz... DTP'lileri çağırıp katkıda bulunun der misiniz?
Siyasetçilerle
iletişim kurmak benim işim değil. Bütün partilerle görüşmem lazım o zaman. Kararı siyasi irade verir. Ama ben onların güdümünde çalışmam.
Türkiye'deki Kürt nüfusu ilgilenir mi bu masayla, yoksa kuşkuyla mı bakar?
Kuşkuyla bakılmaması için siyasi konsensüs gerekiyor.
Bilim adamlarını önyargılı olarak suçlamasın kimse. Benim Kürt ve Alevi vatandaşlarımız için en
küçük aşağılayıcı bir sözüm yok. Önyargıyla bakıldığı için gördünüz nasıl büyük tartışmalar oldu. Eğer ben bu masayı kuracak olursam, diyecekler ki bu milliyetçi, ırkçı adam Kürtleri Türkleştirmek için bir masa kurdu. DPT'lilerin yerinde olsam, gelir benimle konuşurdum.
Neden davet etmiyorsunuz?
Ben niye davet edeyim? Ben bilim adamıyım. Ben siyasetçilerin ayağına gitmem. Siyasetçiler gelip bana sormak zorunda. Türkiye'de birçok Kürt kökenli olan bilim adamı var. Gelip bizimle çalışabilirler isterlerse.
Kürt masasının araştırma konuları neler olur?
Arkeolojik ve sosyal antropolojik araştırmalar olur, dil ve kültür araştırmaları yapılabilir. Etnografik araştırma yapılabilir. Yani hem sahada hem arşivde çalışılabilir.
Sizin bütün Türk devletlerinin bir birlik halinde toplanması ülkünüz var.
Avrupa'da 30 Yıl harpleri, 100 Yıl harpleri, Birinci Dünya, İkinci Dünya savaşları oldu mu? Bunlar birbirlerini tamamen kırdılar mı? Kırdılar. Katolik, Ortodoks, Protestan, Lutherizm. Bunlar birbirini ayrı bir din olarak görüyor mu? Görüyor. Nasıl birleştiler?
Tarihçiler mi birleştirdi onları?
Hayır. Tespitte bulunuyorum. Birleştirecek ben değilim, siyasetçilerdir. Niye Avrupa tek bir kimlik kazandırmaya çalışıyor kendisine?
Türk devletleri birleşsin demek sizin işiniz mi?
Niye korkuyorsunuz bilim adamının böyle konuşmasından? Yaptığınız araştırmalar okunmuyorsa ne yapacaksınız? Sizler her şeyi söyleyeceksiniz. Ama bilim adamları söyleyemeyecek öyle mi?
Bu politik söylemle araştırmalarınızın amacı ve güvenirliliği sorgulanır hale gelmiyor mu?
Hayır. Politika değil bunlar gerçekler. Bir bilim adamı toplumuyla bütünleşebilmeli. Yönetimle bilgilerini paylaşabilmeli. Neden karşı çıkıyorsunuz buna? Türk birliğinin kurulmasını istemediğiniz için mi?
Eğer düşmanlığa karşı bir mücadele gerekiyorsa Türk birliği yerine adil olmak diye, demokratik olmak diye, farklılıklara saygılı olmak diye bir ölçü koymaya ne dersiniz?
Tabii ki sizin düşünceniz, saygı gösteriyorum. Türk kelimesi gelince herkes bir hassasiyet içine giriyor. Bu toplum bu konuyu bilmiyorsa kim açıklayacak? Bilim adamıyım ben. İstersem Türk birliğine gidilmesini de önerebilirim.
Burası bir devlet kurumu olduğu için mi bu kadar rahatsınız?
Devlet memuru değilim. Kimseden emir almıyorum. Dokuz hükümet değişti. Hiçbir Allah'ın kulu bana en küçük bir
baskı yapmadı. Hiç-bir zaman benim çalışmamı yönlendirmediler.
Bir de Türk milleti kendi özüne dönmeli diyorsunuz. Özün ne olduğuna kim karar verecek?
Millet karar verecek. Japonya'ya gittiğinizde hiçbir
tabelada Japoncanın dışında bir tabela gördünüz mü? Fransa'da Fransızcanın dışında bir tabela? Öze dönmek dilinize, kültürünüze dönmektir. Bizim bir
aile yapımız vardır. Dünyanın en
modern aile yapısıdır. Çünkü sevgi üzerine dayanır.
Acaba? Yoksa şiddet üzerine mi dayanır?
Niye hep kötüleri dikkate alıyorsunuz? Bir bebek doğduğu zaman bilirsiniz nasıl sevinilir. Hep komşular, tanıdık tanımadık gelip bebeği kutlarlar. Akrabamız bile olmasa bir
misafir geldiğinde o çocuk kucağa oturur. Sokağa çıktığınızda başını okşar ah canım benim derler. O çocuk herkese sevgi ile bakmak üzere büyür.
Ondan sonra da efendim gider Hrant Dink'i öldürür!
Her toplumda birtakım yanlış şeyler çıkabilir. Bu ille aile yapımızdan kaynaklanmaz. Daha sonraki tarihlerde annesi babası ayrılmıştır, çocuklar farklı
psikolojik şeylere girebilirler. Çevreden etkiler olabilir vs. Avrupa'da bir dokunun bakayım çocuğun kafasına şöyle bir sokakta. Tacizden mahkemeye çıkıyor musunuz çıkmıyor musunuz?
Bizde de öğretmenden aileye kadar herkes çocuğu ezmez mi, söz daima büyüğün değil midir, bireyselleşmeye izin verir mi yapımız?
O sonradan öyle oldu. Eski Türklerde böyle değildi. Ben tarihçiyim siz sadece kendi hayatınızla ölçüyorsunuz bunu. Bin yıl öncesini ölçüyorum ben. Yapmayın.
Hangi tarihi özümüzü kabul edeceğiz? Dokuz yüz yıl öncesini mi? Bin dokuz yüz yıl öncesini mi?
Öz birikimdir.
Kitaplarda yazmaz. Hissedilir ve yaşanır. Köye gidin. Tanrı misafiri olarak sizi kabul eder. Karnınızı doyurur, yatırır. Bu kötü bir şey mi? Bizim özümüzde çocuk ön planda tutulur. Şu anda yaşadığımız olumsuz örnekler özümüz değil. İran,
Hindistan, Arap kültürünün içimize girdiği şekildir bugün. Onlardan aldıklarımızla kendi özümüzü kaybettik.
Kültürlerin etkileşiminden
doğal ne olabilir? Sizin istediğiniz öze dönmek bir ütopya olmuyor mu?
Hayır. Niye
Göktürk paralarında hatunla hükümdarın resmi vardır? Dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz bunu. Bizim özümüz budur. Bunu beğenmeyebilirsiniz. Beni çok hayalperest bulabilirsiniz. Ama öyle değil. Bakın soykırım nasıl kabul edildi çeşitli ülkelerde. Hayal değil miydi baştan? Ne oldu sonra? O bakımdan kültür yaşadıklarınızdır. Öğretirseniz yaşarsınız. Ben araştırma ile bir şeyler ortaya koyuyorum ve diyorum ki öze dönmelidir.
Kıramayacağım zinciri hiç değilse kemiririm diyorsunuz özetle. Teşekkür ederim hocam.
Dönmeleri potansiyel
tehlike görmek yanlış
Konuşmanızın bant çözümünde canımı sıkan bir kelime var. "Kürt Alevi olarak bilinen birçok insan da maalesef Ermeni dönmeleridir" diyorsunuz. Bu maalesefin anlamı ne?
Maalesefi keşke bu durum meydana gelmemiş olsaydı yani döndüklerini saklamak zorunda kalmasalardı anlamında söyledim. Konuşmamın başından sonuna kadar okuduğunuzda o kelimenin bu anlamda söylendiğini anlarsınız. Sadece o cümleyi okursanız o kelimeyi farklı anlayabilirsiniz. Yani birçok
Müslüman olmuş Ermeni var. Bunlar kayıtlıdır. Müslüman olarak kabul edilmiştir ve toplum içerisine girmiştir. Ama bunlar girememiştir. Onun için maalesef.
Bu toplumda dönmelerin hep eski kimliklerine uygun davranacakları, potansiyel tehlike olduklarını düşünenler var. Sizdeki
algı da bu mu?
Kesinlikle değil. Kozan'da çok yakın tanıdığım Ermeniden dönme bir kişi vardı. Gavuroğlu da derlerdi ona. Adamcağız hiç hoşlanmazdı bundan. Fakat beni çok severdi. Ben de onu çok severdim. Bizim evde yaşadı, bizimkiler baktı ona ihtiyarlığı döneminde. Sonra ben gideceğim dedi ve sonra
vefat etti. Müslüman'dı bu adam. Kimse hor görmezdi. Herkes severdi. Ben onunla beraber yaşadım. Niye hor göreyim onu? Benim nazarımda Hıristiyan olması da bir şey ifade etmez. Kendi inancıdır. Kimin ne kadar iman sahibi olduğunun tek takdirini yapacak olan Allah'tır. Kişiler takdirde bulunuyorlarsa şirk koşuyorlardır.
ZAMAN/NURİYE AKMAN