Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, kendisine çok tesir eden ilahi kelamlardan biri olan, vuslatı müjdeleyen Kasas Sûresi’nin 85. ayet-i kerimesi ile ilgili sohbeti yayınlandı.
Herkul.org internet sitesinde yapılan paylaşımda ayrıca, 3 tane de yeni fotoğraf aktarıldı.
Hocaefendi'nin, sohbet esnasında odasındaki tabloyu hatırlatıp, tabloda kullanılan hattın güzelliğine, vatana dönüşü işaret edecek şekilde yapılmış olduğuna ve tecrid sanatının derinliğini gösteren bir ince işlemeye dikkat çektiği ifade edildi. Hocaefendi'nin, dersten sonra da odasındaki o tabloyu gösterdiği belirtildi.
İşte Hocaefendi'nin "235. Nağme: Vuslatı Müjdeleyen Ayet ve Kur’an’a Karşı Kalb Saffeti" başlığıyla paylaşılan en son sohbeti ve o fotoğraflar:
Ses kaydını indirmek için Tıklayın!
1. Muhterem Hocaefendi, Kasas Sûresi'nin 85. ayet-i kerimesini ihtiva eden tabloyu gösterirken:
2. Muhterem Hocamızın odasında bulunan ve Kasas Sûresi'nin 85. ayet-i kerimesini ihtiva eden tablo:
3. Muhterem Hocaefendi odasındaki çalışma masasının ve Kasas Sûresi'nin 85. ayet-i kerimesini ihtiva eden tablonun önünde hat sanatındaki tecrid derinliğini anlatırken:
Sevgili dostlar,
Dâussıla (vatan hasreti) her kalb sahibini inletecek bir acıdır ve hemen herkeste var olan bu hissi gönülden söküp atmak mümkün değildir. Nitekim, İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz bile hicret esnasında Sevr sultanlığından ayrılıp yola revân olacağı an yaşlı gözlerle son bir kere daha doğup büyüdüğü topraklara bakmış ve “Ey Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı -vallahi- senden ayrılmazdım.” buyurmuşlardır.
Bazı rivayetlere göre, Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz’in o mahzun hali devam ettiği bir sırada bir teselli ve inşirah vesilesi olarak Kasas Sûresi’nin 85. ayet-i kerimesi nâzil olmuştur:
“Kur’ânı sana indirip onu okumanı, tebliğ etmeni ve muhtevasına göre hareket etmeni farz kılan Allah, elbette seni varılacak yere döndürecektir.
De ki: Kimin hidâyet getirdiğini, kimin besbelli sapıklık içinde olduğunu Rabbim pek iyi bilmektedir.”
Bu ayetle alakalı iki tevcih söz konusudur: Birincisi: Bu ayet, Peygamber Efendimiz’e, vukuunu şeb-i arûs gibi beklediği öbür âlem ve likâullah misillü en mahbup şeyleri hatırlatmış; yurdundan yuvasından, tasavvurlar üstü mahbubiyeti haiz Kâbe’sinden ayrılmanın hüznüyle buruklaştığı bir sırada, O’na yüce fıtratına göre en büyük bir bişaret sayılan hususî fakat mahiyeti idrak edilemeyecek kadar aşkın, içinde “likâullah” ve “rıdvânullah” olan o en son karargâhı vaad etmiş ve böylece O’nun hüznünü sevince çevirmiştir.
Diğeri; Allah (celle celâluhu) Kasas sûresinin başından bu âyete gelinceye kadar, Hazreti Musa ve onun hayatındaki dikkat çekici noktaları anlatıp tarihî tekerrürler devr-i dâimini nazara verdikten sonra Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) için de bunların mukadder olduğunu hatırlatarak bir sünnetullah vurgulaması yapmıştır. Demek ki hicret yolunda indirilen bu âyet ile Kur’ân, Mekke’den çıkartıldığından dolayı çok üzgün olan Rasûl-ü Ekrem’in gönlüne huzur üfleyerek, oraya dokuz-on yıl sonra yeniden döneceği müjdesini vermiştir. Bu tevcih daha güçlüdür ve aynı zamanda gaybî bir haber olması itibarıyla dava-yı nübüvvete de delâlet etmektedir. Nitekim, mevsimi gelince Mekke fethedilmiş, hasımlar zillete uğramış; İnsanlığın İftihar Tablosu da aziz arkadaşlarıyla tasavvurlar üstü bir muvaffakiyetle yeniden o şanı yüce “meâd”a avdet etmiştir.
Arkadaşlar,
İşte bu sabahki tefsir dersinde Kasas Sûresi’ni bitirip Ankebût Sûresi’ne geçtik, dolayısıyla yukarıdaki ayet-i kerimeyi de okuyup hakkındaki yorumlar üzerinde durduk.
Zikrettiğimiz ayet, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye çok tesir eden ilahi beyanlardan birisidir; zira hicretlere, sürgünlere ve çilelere maruz kalan nice Hak dostu, Peygamber Efendimize, Mekke’ye ve sonunda likâullaha vuslatı müjdeleyen bu ayeti zılliyet planında kendi haklarında da bir dua saymışlardır.
Bu ayetin daüssılanın sona ereceği bişareti verdiğini bilen, bu hususta tefeülde bulunan kıymetli bir insan onun yazılı olduğu bir tablo hediye getirmiş, muhterem Hocamız da o tabloyu kendi odasına astırmıştı. Bu sabahki derste o ayete sıra gelince, Hocamız odasındaki tabloyu hatırlattı; kullanılan hattın güzelliğine, vatana dönüşü işaret edecek şekilde yapılmış olduğuna ve tecrid sanatının derinliğini gösteren bir ince işlemeye dikkat çekti. Dersten sonra da birkaçımızı odasına çağırıp o tabloyu gösterdi.
İşte bu nağmede hem muhterem Hocaefendi’nin mezkur ayet ve tabloyla alakalı sözlerini, hem odasındaki o tabloyu gösterirken çektiğimiz üç fotoğrafı ve hem de kaşla göz arasında ancak 10 saniye kadarını kaydetmeye muvaffak olabildiğimiz kısacık bir görüntüyü paylaşacağız. Video şeklinde sunduğumuz dosyaya üç resim, kısacık görüntü ve derse ait 08:53 dakikalık sesli bölümü beraberce yerleştirdiğimizi belirtelim.
Ayrıca, bu kaydın son kısmında muhterem Hocaefendi’nin Kur’an-ı Kerim’den istifade edebilmek için lazım olan “kalb saffeti”ni ve onun iki ayrı yanını anlattığını da ilave edelim.
Hürmetle…