Müzelerin ‘hali pür melali’yle ilgili bugüne kadar pek çok şey yazıldı. Bu haberler sayesinde skandallar ortaya çıktı; kusuru görülen müze çalışanları ve dışarıdaki işbirlikçileri cezaya çarptırıldı. Ancak, yetkililerin bugüne kadar söz verdiği çözüm önerileri ne yazık ki gerçekleşmedi. Hırsızlık olayları, paha biçilmez eserlerin sahtesiyle değiştirilmesi tabii ki çok vahim bir durum. Ancak ortaya çıkan bu tablo, buzdağının görünen yüzü. Bunun bir de görünmeyen yüzü var. Orada neler mi oluyor dersiniz? İşte
personel sorunları, çağın gerisinde kalmış koruma sistemleri, sağlıksız şartlarda korunan eserleri ve
işletme problemleriyle müzelerin içler acısı hali.
Personel sorunu had safhada
Türkiye’de 100’e yakın müze var. Bunlara bağlı 90 birimle birlikte bu rakam 190’a ulaşıyor. Toplam eser sayısının 3 milyonu bulduğu müzelerde sadece 1.585 personel görev yapıyor. Yani bir uzman, yaklaşık 20 bin eserin koruması, bakımı ve bu eserlerle ilgili bilimsel çalışma yapmaktan sorumlu. Yaşanan skandalların en büyük sebebi personel yetersizliği. Halen boş bulunan 716 kişilik uzman kadrosu için
Maliye Bakanlığı’ndan izin bekleniyor. Amerika’daki Metropolitan Müzesi’nde 1500 uzman çalıştığı göz önüne alınırsa Türkiye’deki durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Müzelere 1998-2005 yılları arasında 67 kişi alınmış. Son altı ayda ise çoğu
arkeolog olmak üzere 212 personel atanmış.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü
Orhan Düzgün, önümüzdeki ay 80 arkeolog daha alacaklarını söylüyor.
Güvenlik büyük problem
Müzelerin çoğunda 2005 yılına kadar
alarm ve
kamera yoktu. Çoğu yerde güvenliği sadece bir bekçi sağlıyordu. Bugün, 78 müzede alarm ve kamera sistemi bulunuyor. Bunların 53’ü son altı ay içerisinde kurulmuş.
Envanterler sağlıklı değil
Üç milyon olarak belirtilen toplam eser sayısının ne kadar doğru olduğu bilinmiyor; çünkü hangi müzede sayım yapılsa yüzlerce eksik, bir o kadar eserin de özelliğini kaybettiği ortaya çıkıyor. Kültür ve
Turizm Bakanlığı, bütün müzelerde mevcut eserlerin sağlıklı bir şekilde sayımı için çalışma başlattı. 32 müzeye
müfettiş gönderdi.
Kahramanmaraş Müzesi’nden basına yansıyan gelişmeler, bu sayım çalışmaları sırasında ortaya çıkarıldı. Bu tür olayların önüne geçebilmek için müzelerin eski ve yeni envanterleri karşılaştırılarak yeniden sayım yapılması gerekiyor. Bu sayımlar, müzelerin elemanları tarafından değil, genel müdürlükçe görevlendirilecek uzmanlar tarafından yapılmalı.
Eserlere ait bilgiler dijital ortama aktarılmalı.
Çağdaş müzecilik yapılmıyor
Türkiye’deki müzeler çağdaş müzecilik anlayışıyla yönetilmiyor. Yaygın kanaat, eserlerin korunarak saklanması. Korumadan anlaşılan ise ‘eserleri depoya kilitlemek’ten ibaret. Oysa Batı’daki müzecilik anlayışı eserlerin sergilenmesi üzerine kurulu.
Müzeler işletilemiyor
Dünyanın önemli müzeleri büyük birer işletme gibi çalışıyor.
Avrupa ve Amerika’da müzeler
bilet gelirleri kadar müzede açtıkları işletmelerden de para kazanıyor. Restoranlar, müze afişleri, tişört,
kalem, defter, eserlerin fotoğraflarının yer aldığı kartpostallar gibi ürünler, önemli gelir kaynağı. Türkiye’de ise ‘müze işletmeciliği’ diye bir kavram yok. Geçtiğimiz yıl 18 milyon 500 bine yakın turistin ziyaret ettiği müzeler, sadec
e bilet gelirleriyle ayakta duruyor. Müze ve ören yerlerinin işletme hantallığı, devlette büyük gelir kayıplarına sebep olurken müzelerin çevresine kurulan özel işletmeler turizmin kaymağını yiyor. Çağdaş bir
yönetim için bakanlığın başta
Topkapı Sarayı olmak üzere üç müzede başlattığı
başkanlık sisteminin yaygınlaştırılması gerekir. Bakanlık olayların üzerine cesaretle gidiyor, yatırımlar yapıyor. Bu kararlılık, işletme sisteminde de gösterilirse müzeler kurtulur.