“Tek
Türkiye“ o
bölgedeki, halkımızın gerçek, tertemiz, samimi yüzüdür, sözüdür ve özüdür. “
Tek Türkiye“
PKK`nın,
Hizbullah ve yandaşlarının bunların uzantılarının bugüne kadar yapılmamış deşifresidir. “Tek Türkiye” fedakar insanların herşeye rağmen oradaki insanımızla omuz omuza olduğunun en büyük emaresidir. “Tek Türkiye” askerimizin o bölgede yaşayan insanımızla kaynaşmasının belgesidir. “Tek Türkiye” o bölgede
koyun postuna bürünmüş nice hainlerin ihbarcısıdır.
Amerika`nın kalbi
New York`ta atıyor. Hatta dünya ekonomisinin ve
finans dünyasının nabzı yine New York`ta atıyor. Dünya
siyaset oyunları ile idare ediliyor. Zaten siyaset de idare etmek demektir. Ancak, siyaset para ile yönlendirildiğinden ötürü, dünya paranın üzerinde dönüp duruyor. Dolayısıyla paranın merkezi deyince akla ilk gelen New York oluyor. Her ne kadar dünyanın
ekonomik nabzı New York`ta atsa da, bir anlamda, biraz perde arkası olsa da, dünyanın politik kalbi, siyasi nabzı Türkiye`de atıyor. Bu tez bazı kimselere biraz mübalağa gelebilir. Ancak, Türkiye`ye sadece bugünü itibariyle bakarsanız, Türkiye`nin dününü ve yarınını görmemezlikten gelirseniz bu kanaat doğru olur. Dolayısıyla Türkiye`nin uzun bir tarihi, zengin bir kültürü, derin bir yapısı, güçlü bağları bütün bu ve benzeri değerleri içinde barındıran kırılmaz, yıkılmaz, sarsılmaz, silinmez ve dünya da hiçbir devlet ve milletin sahip olmadığı ve olamayacağı bir kredisi vardır. Ve bununla beraber Türkiye`nin stratejik, jeopolitik, coğrafik konumu ise bu kredinin üzerinde ap ayrı bir kredidir. Meseleye bu zaviyeden baktığınızda ise Türkiye`nin dünya için ne anlama geldiğini daha iyi anlamış olursunuz. Türkiye bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu bu bölgede, başta Amerika için,
Avrupa, Çin,
Rusya, ve
Orta Doğu için ve özllikle Amerika, Avrupa ve Rusya`nın bu bölgede planladıkları projeler ve bu projeleri hayata geçirmek için geliştirdikleri stratejileri adına ne kadar önem arzettiği açık ve nettir. İşte bundan dolayıdır ki,“Tek Türkiye“ nin önemi her geçen gün ayrı bir derinlik arzetmektedir. Bu hamur çok su götüreceğinden dolayı ben esas meseleme döneyim efendim...“Tek Türkiye“...
Samanyolu
Televizyonu son yıllarda yaptığı dizilerle göz dolduruyor. “
Şubat Soğuğu” ve “Yağmurdan Sonra” dizileriyle Türkiye`nin yakın geçmişi ve günümüz Türkiye`sinde cereyan eden hadiseleri farklı bir uslupla işlemişti. Ve son olarak “Tek Türkiye” ile Türkiye`de özellikle
Güney Doğu`da olmuş ve olan hadiselere ışık tutuyor. Bunun ötesinde bu bölgede yıllardır dönen dolapların sahnedeki figüranları olan PKK ve Hizbullah`ın nasıl ortaya çıktığını anlatıyor ve anlatacak. Güney Doğu meselesi yılların bir derdi ve problemi olarak devam ediyor. PKK problemi hakkında çok şeyler söylendi, yazıldı, çizildi, bu bölgede
olağanüstü hal ilan edildi, yetmedi
sınır ötesi operasyonlara başvuruldu. Evet Güney Doğu`da bir
takım problemler vardı, hala var ve devam ediyor. İnsanımız topyekün
doğusuyla batısıyla Güney Doğu`da ciddi sorunların olduğunu biliyordu. Ancak bu bilgiler sadece teorik bilgiden ibaretti. Bu mesele, yürek dağlayan bu dert bugüne kadar bu denli net, dengeli, tutarlı ve derin mesajlı hiç ele alınmamıştı.
Samanyolu Tv birçok televizyon kanalına Türkiye`nin birliği, dirliği ve bütünlüğü adına usul, uslup ve adab öğretiyor. Türkiye`nin asırlık mesele ve dertlerine derman oluyor. Yıkılan değerlerimizin, yok olmaya yüz tutmuş tarihimizin, üzeri
yosun tutmuş kültürümüzün, bizi biz yapan dilimizin, olmazsa olmaz dinimizin hasılı topyekün atalarımızdan bize tevarüs eden eşi menendi olmayan mirasımızın gerçek
aynası ve parlak bir yüzü olarak Türkiye`nin gerçek sesi ve soluğu olarak “Tek Türkiye”nin en bariz örneğini sergiliyor.
Samanyolu dizilerinde yıllardır kendi değerlerini kaybeden halkımız kendini buluyor. Evet bu ifadenin altını çizmek istiyorum, bu ve benzeri dizilerde halkımız kendi kaybettiği değerlerle doyuyor ve bundan ötürü de samanyolunun içinde barındırdığı yıldızlar gün geçtikçe daha da parlıyor parıldıyor. Daha önceki dizileri ve hal-i hazırdaki dizilerinin satır aralarında, görüntü şeritlerinde okunan iki kelime var. “Tek Türkiye”.
“Tek Türkiye” dizisini bütün Türkiye ve yurtdışında yaşayan Türkiyeliler heyecanla ve atlatmadan takip ediyor. Bugüne kadar
ekranlara bu denli nakış nakış işlenmemişti bu mesele. Güney Doğu`da
yaşam nasıldır? İnsanlar ne yer ne içerler? Orada yaşayan bizim insanımız hangi
baskı ve zulümlerle karşı karşıyadır? O bölgenin geleceği olan
genç dimağlar hangi zehirli ve kirli hesapların ağındadır? Bu işin önünde, arkasında, ve içinde kimler vardır ve amaçları nedir? Ne isterler bu insanlardan ve bu topraklardan? Mesele gerçekten kürt meselesi midir? Yoksa bu bölgede en geçerli akçe kürt meselesi olduğu için midir. Yok hayır,“Tek Türkiyeyi“ “Çok Türkiye“ yapmanın yolu bu bölge ve halkından geçiyor.
Evet “Tek Türkiye” bütün Türkiye`ye tek yürek tek
ağız ve tek
kalp olma mesajını vermektedir. Türkiye`nin baş belası olan
terör meselesini kare kare ilk defa ekranlara taşımanın adıdır. “Tek Türkiye“, bütün dünyaya bu sırlı bölgede kurulan tezgahın ve bu tezgahta sergilenen oyunun perde arkasının kareleridir. “Tek Türkiye“ o bölgedeki, halkımızın gerçek, tertemiz, samimi yüzüdür, sözüdür ve özüdür. “Tek Türkiye“ PKK`nın, Hizbullah ve yandaşlarının bunların uzantılarının bugüne kadar yapılmamış deşifresidir. “Tek Türkiye” fedakar insanların herşeye rağmen oradaki insanımızla omuz omuza olduğunun en büyük emaresidir. “Tek Türkiye” askerimizin o bölgede yaşayan insanımızla kaynaşmasının belgesidir. “Tek Türkiye” o bölgede koyun postuna bürünmüş nice hainlerin ihbarcısıdır.
“Tek Türkiye”nin “Çok Türkiye” olamayacağını bir hikaye ile özetleyelim. Vücut uzuvları birgün kendi aralarında toplantı yaparlar. Hepsi
mide için çalıştıklarından şikayetçidirler. Onlara göre mide hiçbir iş yapmıyor ve onlar olmadan da hiçbir şey yapamazdı. Toplantı sonunda organlar bundan böyle midenin isteklerini yerine getirmeyecek ve mideye karşı boykot uygulayacaklardı. Göz, ben bundan böyle görmeyeceğim, eller, tutmayacağını, ağız yemeyeceğini, dişler çiğnemeyeceğini söyler, ayak adım atmayacağını haykırır. Hasılı topyekün bütün uzuvlar dediklerini yaptı ve mideyi boş bıraktılar. Ancak aradan çok bir
vakit geçmeden, gözler bulanmaya, eller titremeye, ağız kurumaya, ayaklar dermansız, dil uzamaya başlar. Dolayısıyla mide onlarsız hayatını sürdüremediği gibi onlar da midesiz yaşayamayacaktı. Ve sonra bütün uzuvlar tekrar toplanır ve derler ki, bizler aslında mideye çalışmakla birbirimize çalışıyormuşuz. Şayet biz bu birlikteliği devam ettirmezsek ve herkes üzerine düşen vazifeyi yapmazsa yaşamamız imkansızdır. Hasılı, demek ki herkes birbiri için çalışıyormuş. Evet kıssadan hisse, Türkiye mide gibidir. Herkes mideye çalışmakla, esasen kendilerine çalıştıklarını bilmelidirler.
Bütün bunlar bir tarafa, Türkiye gerçekten cumhuriyet tarihinden bu yana ilk defa “Tek Türkiye” olma yolunda bu kadar emin adımlarla ilerlemektedir. İlk defa bu denli bir birliktelik, kardeşlik ve muhabbetle şahlandı Türkiyem. Bu anlamda Samanyolu televizyonu işin lafazanlığından ziyade işin icrasını yaptı ve yapıyor. İşte bütün bu adımlar Samanyolu televizyonunu geleceğe taşıyor. Çünkü samanyolu gerçek Türkiye`yi kucaklıyor, kucaklaştırıyor ve hepsinden öte aynı ekran ve frekans karşısında buluşturuyor. Tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.
Halid Şener - HABERX.COM