İlk orucunuzu hatırlıyor musunuz?
Küçük yaştan anneme oruç tutacağım, diye tuttururdum. Annem ferasetiyle bir çözüm bulmuştu. Onlarla beraber oruca başlardım. Öğle ezanı okununca 'senin ezanın okundu' der, karnımı doyururdu. Bu bana çok bilgece geliyor. Yarım gün hem oruç tuttum diye kendimi tatmin etmiş oluyorum, hem dinime ısınıyorum, hem hiç zor değilmiş, diyorum. Tam gün oruçlarım ise yaza rastlamıştı. Yaz tatiliydi. Saat 15.00 suları, çocuklar ille gel top oynayalım diye tutturmuşlardı. Yorulunca müthiş susamıştım. Yerlere yatıyordum artık susuzluktan. Buzdolabını açıyordum serinlemek için. Yaz oruçları hakikaten meşakkatli; ama
Allah kolaylığını veriyor. Bu sene de acaba tutabilir miyim, diye tereddüt ediyordum; çünkü yüksek
tansiyon hastasıyım.
İlaç da alıyorum. Üstelik bizde genetik
kalp damar rahatsızlıkları da var; ama çok
şükür bir gram başım ağrımadan götürüyoruz. Allah
yardım ediyor.
Oruç, çalışma temponuzu nasıl etkiliyor?
Açlık, sesimizi etkilemiyor; çünkü açken daha cıngır cıngır çıkar sesimiz. Tokluk ise diyaframı tıkar, zorlaştırır. Artık susuzluğa götürecek şeyler yapmıyorum. İşimiz rahat; çünkü konserler
akşamları oluyor. Geçen akşam bir konser vardı 24.00'te bitti. Sahura kadar oturduk. Uyanmamız öğlen 1-2'yi buluyor. Orucun yarısını uyuyarak geçiriyoruz, Allah kabul etsin. Ama ben öğretmen olduğum zaman da tutardım.
Sabah 9.00'da derse girerdim. Öğlen olunca herkes karşımda yemeğini yerdi. Biz oruç tutmayanlarla daha çok bir aradayız sanat camiası olarak. Tutana da tutmayana da saygım var; ama oruç tutuyor ya nasıl dalgın, performansı düşük, şeklinde düşünülmesin diye hep aynı davranmaya çalışıyorum. Beynin gücüne inanıyorum. Yemeğimi akşam şu saatte yiyeceğim diye karar verdikten sonra insanın kendine güveni geliyor. Allah güç veriyor. Öğlen vakti, şimdi ne güzel
karpuz yenirdi, derseniz olmuyor tabii. Zor iş yapanlara da Allah yardım etsin.
Ramazan'a özel âdetleriniz var mı?
Benim için en güzel
iftar evimde, ailemle yaptığım zaman oluyor. Çünkü davetler, konserler derken eve az fırsat buluyoruz. Hele de
misafir varsa daha güzel olur. 'İftarı yalnız yapan zarardadır' diye bir söz biliyorum.
Oruç tutmak ruh halinizi nasıl değiştiriyor?
Orucu, telefonları
şarja bırakmaya benzetiyorum. Her sene Ramazan'da şarj olduğumuzu, 11 ay harcayacağımız enerjiyi biriktirdiğimizi hissediyorum. Ramazan, bir
hesap dönemi, ne yapıp ettiğimizi görme, bu dünyaya kendimizi çok mu kaptırmışız diye düşünme zamanı benim için. Diğer vakitleri de Ramazan gibi yaşamaya çalışıyoruz; ama Ramazan'ın havası bir başka. Oruç tutanın da tutmayanın da bu ayın farklı havasını hissettiğine inanıyorum. Başka bir atmosfere, gökkuşağının altına girmişiz gibi bir şey bu. Belki
Müslüman olduğumuz için bize öyle geliyor.
Sosyal hayatta Ramazan neşesine dair neler gözlemliyorsunuz?
Her birimiz Müslüman olarak İslam'ı temsil ettiğimizi düşünerek hareket etmemiz lazım.
Cami deyince bir arkadaşımın aklına
ayak kokusu geliyor. Ama haklı. Peygamberimiz 'Camiye güzel kokularla gelin, soğan
sarımsak yiyince gelmeyin.' diyor. Fertler olarak bu sorumluluğu taşımamız lazım. Yaptığımız her şeyde insanlar '
helal olsun bu Müslümanlar işlerini güzel yapıyor' diyebilsin. Bu sorumluluğu taşımamız lazım. Ramazan çadırlarının biraz daha kaliteli olması gerek. Güzel organizasyonlar yapan
yerel yönetimler de var. Zekâtı, fitresi,
kumanya paketleri, çadırlarda verilen iftar yemekleriyle Ramazan zenginle fakirin barışmasını sağlıyor. Ama çadırlara yemeği kimin verdiğinin yazılması hoş değil. Bakıyorum televizyonlar nur içerisinde oldu. Etrafımız öyle.
Gönül istiyor ki Ramazan bitince de küt diye düşmeyelim. En doğrusu Ramazan'ı hayatımıza yaymak. İnsanları boş bırakmamak lazım. 11 ay boş kalınca sonra Oruç Baba Türbesi'nde oruç açmaya gidiyorlar. Bu cehalette hepimizin suçu var.
ZAMAN