Yitik
Hazine Yayınları, Medeni
Yargılama Hukuku'nun
model kurumu olan
Osmanlı Mahkemesini, tarihin tozlu raflarından çıkararak günümüzün hukuk dünyasıyla buluşturuyor. Dr.
Abdullah Demir'in kaleminden çıkan ‘
Osmanlı Mahkemesi' isimli akademik çalışma, bugüne kadar çok defa tartışılan fakat yetersiz malûmatların darlığında kısır yorumlara muhatap kalan Osmanlı Adalet Teşkilatı'nın tarihine ışık tutmanın yanı sıra, devrin en hızlı ve isabetli kararlarına
imza atan mekanizmasını objektif ve açıklayıcı bir yaklaşımla irdeliyor.
Derinlemesine analizler, dönemin
uygulamalarını ele alan ilmi araştırma ve değerlendirmelerle Osmanlı tarihine farklı bir pencereden bakmayı başaran eser,
adaletin uygulama sahası olan
mahkemeleri; görev, işleyiş ve etkinlik gibi farklı başlıklarda ele alıyor.
Eser; karar aşamaları ve uygulamaları ile günümüzde de
yerli ve
yabancı birçok hukukçunun dikkatini çeken Şer'iye mahkemelerinin hukuk davalarında takip ettiği yargılama usûllerini ortaya koyan ve bu uygulamaların tercümanlığını yapan kapsamlı bir çalışma.
Kitapta geçen her görev, usul ve yöntem bugünün sistemi ve hukuk terminolojisi ile net ve anlaşılır bir dille izah ediliyor. Özellikle Şer'iye sicillerinden hareketle Osmanlı mahkemelerinin anlatılması kitabın okurları için Osmanlı coğrafyasında bulunan
ülke ve milletlerin genel tarihi, şehir tarihi, iktisat tarihi, hukuk tarihi, tıp tarihi, diplomasi tarihi, yer ve kişi adları gibi alanlarda da önemli malumatlar sunuyor.
Yaşadığımız çağda, özellikle hukuk alanında yaşanan tıkanıklıkların açılmasına yönelik, uygulanabilir pek çok çözüm yolu bulunabilecek bu eser, yeryüzünde ‘adalet' kavramını kendi varlığında mücessem hale getiren
Osmanlı Devleti'nin, muhakeme gücünü farklı açılardan ele alıyor. Eser aynı zamanda popüler ve güncel konulara açıklık getiren soruları ve çözüm yollarını da ihtiva ediyor.
Osmanlı Mahkemeleri fıkıh, kelâm ve hadis gibi İslâmi ilimlerden nasıl faydalanırdı?
Osmanlı Mahkemelerinde yargı bağımsızlığı nasıl sağlanıyordu? Padişah'ın konumu neydi? Padişah yargıyı nasıl denetler ve dengelerdi? Osmanlı'da hâkimleri denetleyen bir kurum var mıydı? Kadı'nın karar vermekte zorlandığı davalar nerede karara bağlanırdı? Mahkemelerde doğabilecek usûlsüzlüklere karşı ne gibi önlemler alınmıştı? Mahkeme görevlileri nasıl denetlenirdi? Osmanlı'da idam var mıydı ve nasıl uygulanırdı? Yönetici ve
halk arasındaki davalarda eşitlik ilkesi nasıl sağlanırdı? Şer'i ve örfi hukuku temel alan Osmanlı mahkemelerinde diğer dinlere mensup tebânın durumu nasıldı? Şahitlerin güvenliği ve güvenirliliği konularında ne gibi önlemler alınırdı? İkrar, neden şahitlikten daha önemli idi?
Osmanlı Adliye Teşkilatı ve Mahkeme Görevleri, Davalar, Deliller, Yargılama Kararları, Davalardaki Özel Durumlar ve Kanun Yolları gibi ana başlıkların, alt başlıklarla geniş bir perspektifte değerlendirildiği ‘Medeni Yargılama Hukuku Osmanlı Mahkemesi', özellikle hukuk tarihi açısından Osmanlıyı yeniden keşfetmek isteyenler için önemli bir kaynak eser.
Dünyanın En Hızlı ve Adaletli Sistemi: Osmanlı Mahkemeleri
Yargı, günümüzün en tartışmalı alanlarından biri. Yargıtay'da rüşvet davasından tutun da kişiden kişiye ayrım yapan davalara kadar yargının türlü çelişkileri zamanla toplumun hukuka olan güvenini zedeleyebiliyor. Böyle bir dönemde
Yitik Hazine Yayınları çok ilginç bir kitabı piyasaya sundu.
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Dr. Abdullah Demir'in kaleme aldığı “Osmanlı Mahkemesi” isimli kitap, günümüzün yargı sorunlarına pek çok çözüm önerisi sunuyor. Eseri kaleme alan Abdullah Demir, kitabı yazmasında Osmanlı medeni yargılama hukukunun ilginç özelliklerinin büyük rolü olduğunu söylüyor.
Yabancılar Osmanlı Yargısına Hayrandı
Günümüzde hemen hemen her fırsatta Türkiye'deki yargı problemlerini gündeme taşıyan zaman zaman bazı davalara müdahil olan
Avrupa devletlerinin bir zamanlar Osmanlı adaletine hayran olduğunu söyleyen Abdullah Demir, “Osmanlı mahkemesinin görevlileri, işleyiş tarzı ve adalet dağıtmadaki etkinliği yerli-yabancı çok kimsenin alakasını çekmiştir. Geçmişte seyahatname yazarları Osmanlı mahkemesinin sade ve çabuk bir şekilde adaletli karar vermesinden övgüyle bahsetmişler;
İngiltere gibi bazı Avrupa ülkeleri Osmanlı adalet teşkilatını incelemek üzere
heyetler göndermişler, Osmanlı ülkesine gelen bir kısım yabancı devlet adamları hukuk ve idare sistemini gözlemleme imkânı bulmuş ve kendi ülkelerinde benzer yapılar kurmuşlardır.” diyor.
Dünyanın En Hızlı Mahkemeleri
Osmanlı Mahkemesi kitabında yerli ve yabancı araştırmacıların, şer'iye sicillerinde yaptıkları incelemeler neticesinde davaların genellikle bir-iki celsede karara bağlandığı sonucuna ulaştıklarını anlatan Abdullah Demir, “16 ila 18. yüzyıllar arasında Osmanlı ülkesinde bulunan Avrupalı gezginlerin ‘Dünyada sulh ve ceza mahkemelerinin bu derece hızla sonuçlandığı başka bir ülke yoktur, zira burada en büyük davalar ancak üç veya dört gün sürmektedir.' dediklerini aktararak günümüz yargısının ciddi bir sorununu da gündeme getirmiş oluyor. Kitapta geciken adalet, adalet değildir felsefesiyle hareket eden mahkemelerin zaman kaybına tahammüllerinin olmadığını bürokratik engelleri büyük ölçüde ortadan kaldırarak hızlı yargılamayı nasıl yaptıkları, bu yargılama sırasında olabilecek muhtemel haksızlıklara karşı nasıl tedbirler aldıklarını detaylı bir şekilde anlatılıyor.
İngilizler Kendilerine Osmanlı Mahkeme Teşkilatını Örnek Aldı
Abdullah Demir, İngilizler kendilerine Osmanlı mahkeme teşkilatını örnek aldığını söylerken konuya şu şekilde açıklık getiriyor: “Osmanlı mahkemesinin hızlı ve az masraflı çalışma sistemi, dönemin diğer hukuk sistemlerinden çok daha ileri seviyededir. Batılı meşhur bilim adamlarından Joseph Schacht, bu hususu vurgulamak için ‘Osmanlı İmparatorluğu'nda on altıncı yüzyılda hukuk nizamı, sadece birlik arz etmesi bakımından bile olsa, çağdaş Avrupa'da hâkim olan hukuk düzeninden çok üstündü.' demektedir. Bu sebeple bazı Avrupa devletleri Osmanlı yargı sistemini incelemek ve kendi yargı sistemlerini buna göre düzenlemek için bazı teşebbüslerde bulunmuştur. Sözgelimi İngiltere Kralı VII. Henry, İngiliz mahkeme teşkilatında yapacağı reforma örnek olması için Osmanlı yargı sistemini incelemek üzere Kanuni döneminde Osmanlı ülkesine bir heyet göndermiştir.
Avukata İhtiyaç Olmayan Mahkemeler
Dr. Abdullah Demir, Osmanlı mahkemelerinin geceleri de görev yaptığını vurgulayarak bu konuda şu bilgileri veriyor: “Geceleri görev yapan kadılara “gece naibi” adı verilmektedir. Şer'iye sicillerinde yer alan “nısfü'l-leyle karib zamanda”, “ba'de'l-ışa” gibi tabirler, geceleri de yargılama işlemleri yapılabildiğini göstermektedir. Gece yapılan yargılama işlemleri, daha ziyade
hırsızlık, adam öldürme, kaçak kölenin yakalanması gibi aciliyeti olan hâllere ilişkindir. Muhakemenin bu şekilde bütün güne yayılması, adil ve zamanında yargılama açısından çok önemlidir.”
Demir, Avrupalı gezginlerin hatıralarında rastladıkları Osmanlı mahkemesinin ilginç bir yanı olarak avukata ihtiyaç duyulmamasını vurguluyor. Pek çok seyyahın mahkemelerde din ayrımı yapılmadığını ve herhangi bir avukata ihtiyaç duyulmadan herkesin derdini hâkime kolaylıkla anlatabildiğini Osmanlı Mahkemesi kitabından öğreniyoruz.
Yargı Rüşvete Bulaşırsa
Osmanlı Mahkemesi kitabında bir ilginç bilgi de rüşvet alan yargı mensuplarıyla alakalı. Kitapta
Yıldırım Bayezid döneminde maaşları az olduğu için rüşvet ve irtikâba bulaşan kadılar hakkında
padişahın kadıları Yenişehir'de bir eve konularak yakılmalarını emrettiği anlatılıyor. Kadıların kurtarılmasının öyküsü de son derece ilginç. Yıldırım Bayezid, celalli bir padişah olduğu için devlet adamlarından hiç kimse kadıları affetmesini söyleme cesareti gösterememiş. Veziriazam Çandarlızade Ali Paşa, sarayda zaman zaman şaklabanlık yapan maskarayı çağırmış ve durumu padişaha anlatmasını istemiş, maskara padişahın huzuruna çıkarak
Bizans'a elçi olarak gitmek için izin istemiş. Padişah niçin Bizans'a gideceğini sorunca maskara, Bizans imparatorundan kırk elli tane keşiş isteyeceğini söylemiş. Yıldırım keşişlerini ne yapacağını sorunca maskara, yakılacak kadıların yerine kadılık yaptıracağını belirtmiş. Bunun üzerine padişah Veziriazam Ali Paşa'yı çağırmış ve kadıların niçin rüşvet aldıklarını sormuş. Ali Paşa, kadıların maaşları az olduğu için bu yola saptıklarını söyleyince padişah bunlara uygun
ücret verilmesini emretmiş ve böylece kadılar yakılmaktan kurtulmuş.
Magandaların Şahitliği Kabul Edilmez
Abdullah Demir, Osmanlı Mahkemesi kitabında görgü ve ahlak kurallarına aykırı davranışlarda bulunmayı alışkanlık haline getiren kişilerin şahitliği kabul edilmeyeceğini de şu sözlerle vurguluyor: “Mesela, çarşı-pazarda iç çamaşırı ile gezen, ayaklarını uzatarak oturan, yollarda insanların gözleri önünde bir şeyler yiyen, bir lokma gibi basit şeyleri çalan, ahlaksız kimselerle sohbet eden, insanlarla alay eden, aşırı şekilde
şaka ve latife eden, çarşı-pazarda nara atan kişiler, bu hareketlerini alışkanlık haline getirmişlerse şahitlikleri kabul edilmez.”