Ali Rıza Askari'nin sırlarıyla birlikte ortadan kaybolması CIA'nın gerçekleştirdiği "mükemmel" bir
operasyon olarak nitelendirildi. Ancak
Osmanlı İmparatorluğu 438 yıl önce yine bir
İranlı üst düzey yöneticiye karşı daha mükemmel bir operasyon düzenlemişti. 1569'da hacca giden Safevi Veziri
Masum Sultan, Osmanlı topraklarında imparatorluk aleyhine faaliyet gösterince, gizlice yok edilmişti.
Osmanlı İmparatorluğu'nun en çekindiği düşmanları
Avrupa yerine İran'daki Türk devletleriydi. Fatih döneminde İran'da hüküm süren Akkoyunlular çetin bir mücadele sonucunda devre dışı bırakılmıştı. 16. yüzyılın başlarında ise İran'da daha ciddi bir
rakip ortaya çıktı. Bu, Anadolu'dan giden
Türkmen aşiretlerinin kurduğu Safevi Devleti'ydi. Her ne kadar
Yavuz Sultan Selim zamanında Çaldıran Muharebesi'yle Safeviler'e büyük bir
darbe vurulduysa da İran hiçbir zaman pes etmeyerek Osmanlılar için her zaman tehlikeli bir düşman oldu. Osmanlı İmparatorluğu, 1517'de İslamiyet'in kutsal topraklarını sınırlarına katınca, hac ibadetini yerine getirmek isteyen Müslümanlar, Osmanlı padişahının koruyuculuğu altında Arabistan'a gelmeye başladılar. Dünyanın her tarafından hacılar Osmanlı topraklarına gelirlerdi, ancak Osmanlı yönetimi İran'dan gelen hacıları diğerlerinden farklı bir gözlebakardı. İranlı hacılar, Osmanlı topraklarındaki şah taraftarlarıyla ilişkiye geçmemeleri için takip edilirlerdi. İranlılar'ın hac yolculuğu Mekke'den sonra Necef'te Hazreti Ali'nin, Kerbela'da Hazreti Hüseyin'in mezarlarının ziyareti ile tamamlanırdı.
HACCIN ŞÜPHELİ MİSAFİRİ
İranlı hacılar, zaman zaman Osmanlı topraklarında imparatorluk aleyhinde faaliyetler yapsalar da hukukları korunur, haksızlığa uğramalarına izin verilmezdi. Hac Emiri Asaf Paşa, 1694'te İranlı hacılara eziyet edip, haksız yere paralarına aldığı için idam edilmişti. Ancak Osmanlı aleyhine faaliyet gösteren İranlılar ise gizlice ortadan kaldırılırlardı. Rahmetli Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu "Osmanlı-İran Siyasi Münâsebetleri", Zeynep Dramalı da "Tarihi Tersten Okumak" isimli kitaplarında 1569'da hacca gitmek için Osmanlı topraklarına giren, ancak imparatorluk aleyhine faaliyet gösterin İranlı bir vezirin nasıl ortadan kaldırıldığını anlatırlar. Osmanlı padişahının koruyuculuğu altında gerçekleşen hac organizasyonunun aksaması padişahların hükümranlığının sorgulanması anlamına geldiği için haccın problemsiz gerçekleşmesine azami dikkat gösterilirdi. Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu İkinci Selim'in hükümdarlığı sırasında, 1569 yılındaki haccın öncekilerden bir farklılığı vardı. Safevi Devleti'nin veziri Masum Sultan da o sene hacca gidecekti. Bu yüzden imparatorlukta büyük bir hareketlilik vardı. İstanbul'dan
Diyarbakır'a,
Halep'e, Şam'a, Van'a ve Erzurum'a, fermanlar gönderilerek vezirin karşılanması için gerekli
hazırlıklar yapılması ve Masum Sultan'ın imparatorluk içindeki Safevi taraftarlarıyla görüşüp,
propaganda yapmasının önüne geçilmesi emredildi. Daha önce İkinci Selim'in
tahta çıkışını kutlamak üzere Safevi Şahı tarafından İstanbul'a gönderilen elçi,
sultana Vezir Masum Sultan'ın hacca gitmesi için izin istediğini belirten bir
mektup da getirmişti. Osmanlı hükümeti, bu durumu hoş karşılamasa da hacca gitmek isteyen bir kişiyi engelledi konumuna düşmemek için gerekli izni verdi. Ancak hemen imparatorluğun hac güzergâhındaki eyaletlerine emirler gönderilerek gerekli tedbirler alındı.
İRANLI VEZİRİN ŞÜPHELİ YOLCULUĞU
Osmanlı yönetimi, Safevi vezirine her türlü kolaylığı sağlamak için harekete geçmişti. Ancak ortada
şüpheli bir durum vardı. Safevi veziri hac mevsiminden yedi ay önce yola çıkmıştı. Niyeti sadece hac değil, Osmanlı topraklarındaki, Türkmenler'le bağlantı kurmak mıydı? Masum Sultan'ın bu şüpheli durumu konusunda geçeceği yol üzerindeki bölgelerin idarecileri olan Van, Diyarbakır ve Halep beylerbeylerine,
Aralık 1568 Aralık'ında yazılan emirde "Masum Sultan'ın
erken gelmesinin şüpheli bir durum olduğu, bu yüzden de
Urfa veya Birecik'te alıkonulup, hac mevsimi gelince 10 gün önce Şam'a ulaştırılması" emri yer alıyordu. Ayrıca Safevi veziri Van'a vardığında yanına refakatçi olarak Osmanlı askeri verilecekti
ASKERİN HAZIR OLSUN
Masum Sultan'ın hac yolculuğu sırasında üzerinde durulan bir durum da vezirin şahsında İran'ın gözünü korkutmaktı. Vezirin geçtiği yerlerdeki Osmanlı askerleri
silah ve teçhizatları mükemmel ve baştan aşağı silahlı olarak Safeviler'e görüneceklerdi. Osmanlı askerlerini bu şekilde gören vezirin gözünün korkması ve serhadlerdeki askerlerin daima savaşa hazır olduğunu görmesi isteniyordu. İran'a gönderilen casuslar vasıtasıyla Masum Sultan, Osmanlı topraklarına daha adımını atmadan izlenmeye başlanmıştı. Safevi veziri Osmanlı topraklarına girdikten sonra iyi bir şekilde karşılandı ve gözetim altında hac yolculuğuna başladı. Ancak Masum Sultan'ın hac yolculuğu sırasında Osmanlı İmparatorluğu aleyhine faaliyetler içerisinde olduğu haberleri İstanbul'a geldi. Vezir, Osmanlı topraklarındaki Safevi taraftarlarıyla görüşmekteydi. Masum Sultan, Şah Tahmasb'dan hizmetlerine karşılık gerekli muameleyi görmediği için İran'daki görevlerinden
istifa ederek kalabalık bir maiyetle hac yolculuğuna çıkmıştı. Bu hareketinin arkasında hac ibadetinin yanı sıra İran'da kendisine yeterli ilgi gösterilmediği için yeni bir hareket başlatmak arzusu vardı. Hacca gitmek bahanesiyle İran'dan ayrılarak, Anadolu'daki Türkmenler ile irtibat kurup, onların başına geçmeyi planlamıştı. Ancak bu düşüncesi vezirin sonunu getirdi. Safevi Veziri, Şam'a vardığında Osmanlı yönetimi harekete geçti. Şam Beylerbeyisi Derviş Paşa'ya bir fermân gönderilerek, iki devlet arasındaki antlaşmalara riayet etmeyen Masum Sultan'ın sessizce ortadan kaldırılması emredildi. Şam
beylerbeyi, kendisine verilen emir üzerine 200 adamını Arap eşkıyası kılığına sokarak, Safevi kervanını bir saldırı yaptırdı.
Saldırı sonucunda Masum Sultan öldürülüp, kervanın malları da yağmalandı. Hacca gidenlere devamlı olarak bedevi eşkıyaların saldırıları olduğu için böyle bir yol izlenmişti. Bunu, hadisenin diplomatik bir ustalıkla kapatılması takip etti. Masum Sultan'ın eşkıyalar tarafından öldürüldüğünü anlatmak ve özür dilemek için İran Şahı'na elçi gönderildi. İran Şahı Tahmasb ise bu olaya rağmen Osmanlı elçisine iyi davranıp, geri gönderdi. Osmanlı, kendi başına dert olacak bir misafiri mükemmel bir operasyonla devre dışı bırakmıştı.
Van Beylerbeyi'ne emir: Hâlen yüce katıma mektup gönderip, "İran tarafından elçilikle gelen Şahkulu, Vezir Masum Sultan için, hacca gitmeye niyet edip, bu konuda iznimi talep eylemeğin emr-i şerifim verilip, hâlâ 23
Ekim günü Kazvin'den çıkıp Van'a gelmesi yakın olduğunu ve adı geçen vezire verilen izin emrimin suretinin da sana geldiğini bildirmişsin. Her ne demiş isen malum olmuştur. Şimdi, henüz hac zamanı uzak olmağın bu kadar erken gelmesine sebep nedir? Buyurdum ki: Masum Sultan geldiğinde hac zamanından erken geldiği için Urfa veyahut Birecik'te alıkoyup, hac zamanı olunca 10 gün önce Şam'a gönderesin. Bu konuda basiretli davranıp, vezir Van'a gelmeden askerlerine gereği gibi tembih ve
nasihat eyleyesin ki, silah ve teçhizatları mükemmel ve baştan aşağı silahlı olsunlar. Masum Sultan'ı böyle askerlerle karşılayasın. Adamlarını ve diğer askerleri silah ve zırhlarla donatasın ki, adı geçen vezirin gözü korksun. Serhadlerde
zafer zafere koşan askerimizin daima mevcut ve hazır olduğunu bilsin. Bu konu çok mühimdir. Bu konuya gereği gibi göz
kulak olup, gayret edip, çalışasın. 16 Aralık 1568.
OSMANLI BiLGiNLERi
Bir Osmanlı aydını olan Taşköprülüzâde
Ahmed, yazdığı eserlerle Osmanlı tarihinde ayrı bir yer tutar. Miftâhü's-Sa'âde isimli eserinde ilimleri, eş-Şakaiku'n-Numâniyye isimli eserinde ise Osmanlı bilim adamlarını anlatır. Bu kitaplar Osmanlı bilim tarihi açısından vazgeçilmez eserlerdir. Taşköprülüzâde gözleri körken yazdığı eseri Şakaiku'n- Numâniyye'de ilk on Osmanlı padişahı döneminde yaşamış 502 Osmanlı aydın ve âliminin biyografilerini anlatır. Şakaiku'n-Numâniyye'nin kelime manası "gelincik çiçeğidir". Gelincik çiçeğinin simgesel anlamı ölümsüzlük uykusudur. Taşköprülüzâde, kitabına koyduğu bu manalı isimle biyografilerini kaleme aldığı yazarların, kırlarda açan gelincik tarlası gibi, her yıl yeniden doğarak ölümsüz bir uykuya yattıklarına işaret eder. Yazarın,
Arapça kaleme aldığı bu eseri çok ilgi görmüş ve hemen Türkçe'ye çevirisi yapılmış, ardından da esere zeyiller yazılmıştır. Osmanlı ilim dünyasını anlamak için vazgeçilmez bir eser olan Şakaiku'n- Numâniyye geçtiğimiz günlerde muharrem Tan tarafından Arapça'dan çevirilerek lüks bir baskıyla İz yayıncılığın 500. kitabı olarak yayınlandı. Osmanlı Bilginleri ismiyle yayınlanan eser, içine konulan Nakkaş Ahmed'in Osmanlı âlimlerini tasvir ettiği minyatürlerle de zenginleştirilmiş. Yayınladığı eserlerle kültür dünyamızı zenginleştiren İz yayıncılığı
tebrik ediyor ve daha önemli eserler vermelerini temenni ediyorum.
Bugün