Özürlü sahabilerin kitabı yazıldı

Peygamberimiz engelli sahabilere pozitif ayrımcılık uygulamıştı.

Özürlü sahabilerin kitabı yazıldı

Bugüne değin sahabilerin hayatına ilişkin birçok kitap okumuş ve onlarla ilgili pek çok kıssa dinlemiş olabilirsiniz. Ancak Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) döneminde yaşayarak O’nu gören ve sohbetlerinde bulunan sahabilerden bir kısmı var ki diğer sahabilerden oldukça farklı. Hatta bir kısmı Peygamberimiz’i ‘görememişler’ bile. Bu sahabilerin diğer sahabilerden fizikî olarak farklılıkları ortopedik ve görme özürlü olmalarına dayanıyor. Prof. Dr. Ali Seyyar, biri hanım olmak üzere 28 engelli sahâbinin hayatını ve Peygamberimiz’in onlara yaklaşım biçimini “Yıldızlar Engel Tanımaz-Bedensel Özürlü Sahâbilerin Hayatı” isimli kitabında bir araya getirdi. “Peygamberimiz’in vefatına yakın en az yüz binin üzerinde sahabi yaşıyordu. Bugün olduğu gibi o dönemde de toplumun %10’u özürlü ise, en az on bin tane özürlü sahabi vardı. Peygamberimiz özürlülere pozitif ayrımcılık uygulayan ilk kişidir” diyen Seyyar, Peygamberimiz’in engelli sahabilerle şakalaştığını, onlara özel bir şefkat ve ilgi gösterdiğini söylüyor. Peygamberimiz’in ve sahabilerin hayatından az bilinen bir kesit daha böylece aydınlanmış oluyor... Yıldızlar engel tanımaz Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) döneminde yaşayarak Allah Rasûlü’nü gören, O’nun mübarek atmosferine girerek sohbetlerinde bulunan iman ehli kimselere sahabi deniyor malumunuz. Birçoğumuz sahabilerin hikâyelerini dinleyerek ve hayat tarzlarını kendimize örnek alarak büyüdük. Peygamberimiz’in güneşinden istifade ederek O’ndan aldıkları manevi feyzle, insanlar içinde Allah’a manen en yakın olma üstünlüğünü elde eden sahabiler için de bir grup var ki, onlardan çoğumuz haberdar bile değiliz. Bu sahabilerin diğer sahabilerden fiziki olarak farklılıkları ortopedik ve görme özürlü olmaları… Sakarya Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Seyyar, bugüne değin pek işlenmeyen bu konuyu Aşiyan Yayınların’dan çıkan “Yıldızlar Engel Tanımaz-Bedensel Özürlü Sahabilerin Hayatı” isimli kitapta topladı. Birisi hanım olmak üzere toplam 28 ortopedik ve görme engelli sahabiyi anlatan kitap, Peygamberimiz’in özel ihtiyaç sahibi insanlara gösterdiği şefkat ve ilginin boyutunu da ortaya koyuyor. Özürlülerle ilgili sosyal politika ve sosyal güvenlik bağlamında akademik araştırmalar yapan Ali Seyyar’ın çalışması, Türkiye’de bakıma muhtaç insanlara kurumsal sosyal ve manevi bakım hizmetlerini akademik ve mesleki bir zeminde sunan ‘Şefkatli Eller Yayınları’nın bir parçası. Seyyar’ın bu yayınevi arasından çıkmış Bakım Terimleri, Sosyal Bakım ve Manevî Bakım isimli üç kitabı var. Çalışmaları sırasında engellilikle baş edebilmede en sağlam stratejileri sahabilerin geliştirdiğini gören Seyyar, din yolunda her türlü sıkıntı ve meşakkate katlanmada öncü olan sahabilerin, hastalıklara ve bedensel özürlerine aktif sabır göstermelerini baz alarak özürlü sahabilerin hayatına eğilmiş. Hz. Muhammed’den özürlülere pozitif ayrımcılık Peygamberimiz’in, özürlü sahabilerine nasıl davranması ve davranmaması gerektiği hususunda yeri geldiğinde Cenab-ı Hak’tan ilahî mesajlar ve hatta ikazlar aldığını söyleyen Prof. Dr. Seyyar, Efendimiz’in özürlü sahabilere özel bir ilgi gösterdiğini kaydediyor. Abese Sûresi’nde geçen görme özürlü Hz. Abdullah İbn-i Ümmü Mektûm olayının Peygamberimiz’in özürlülere davranışı noktasında bugünün tabiriyle pozitif ayrımcılık ilkesine göre yeniden şekillenmiş olduğunu ifade eden Seyyar, şunları söylüyor: “Peygamberimiz ileri gelen müşriklere tebliğde bulunuyordu. Bu esnada Hz. Abdullah, belki de farkına varmadan tam toplantının arasına girer ve Peygamberimiz’den ısrarla nasihat talep eder. Peygamberimiz’in yüzünü hafifçe buruşturması üzerine hemen ihtar ayetleri gelir. Bu ayetlerden sonra Peygamberimiz her zamankinden daha çok özürlülere iltifatta ve ikramda bulunmuş, onlarla şakalaşmış, onların sosyal hayata katılımlarını sağlayan kolaylıklar getirmiş, meslekî anlamda ve istihdam boyutuyla yeni imkânlar sağlamıştır. Mesela Hz. Abdullah’a hem müezzinlik hem de yöneticilik görevi vermiştir. Bacağından sakat olan Hz. Muaz bin Cebel, bizzat Peygamberimiz tarafından Yemen valisi olarak tayin edilmiştir.” Peygamberimiz’in, toplum içinde hiçbir sosyal statüye sahip olmayan ve horlanan özürlüleri, şefkat politikalarıyla bu durumdan kurtardığına dikkat çeken Seyyar, bu sosyal değişimin toplumsal konsensüs ve sosyal dayanışma ile sağlanabileceğini ifade ediyor. Seyyar’ın işaret ettiği gibi Peygamberimiz de bu konuda sosyal pedagojik yöntemler kullanarak, özürlülerin toplumsal rehabilitasyon sürecini hızlandırmıştır. Mesela Efendimiz’in bazı bedenî kusurları olduğu için, toplum içinde bulunmaktan tedirgin olan ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden Zahir isminde bir sahabiye çölden bazı bitkileri toplayıp, Medine pazarında beraberce pazarlamayı önermesi ilginçtir. Pazardaki alışverişlerde Zahir’e yardımcı olan Peygamberimiz etrafına da “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz” diyerek sürekli iltifatlarda bulunmuştur. Kaç bin özürlü sahabî vardı? Kitapta yer alanların dışında birçok özürlü sahabinin varlığını tespit eden Ali Seyyar, verilen bilgilerin yetersiz olduğunu görünce sadece geniş malumat olanları derleyip toplamış. Peki Efendimiz döneminde yaşayan bedensel özürlü sahabinin sayısı ne kadardı? Prof. Dr. Seyyar, şu an hemen hemen her toplumda özürlülerin oranının yüzde 10 olduğunu hesaba katarak, “Peygamberimiz’in vefatına doğru, yüz binin üzerinde sahabi yaşadığına göre, bunlardan en az on bininin özürlü olduğunu tahmin edebiliriz.” diyor. Hayatlarını araştırdığı 27 engelli sahabiden kısa boyu ve ince bacakları ile dikkatleri çeken Hz. Abdullah bin Mesud’un kendisini çok etkilediğini söyleyen Ali Seyyar, kutsal topraklara yaptığı ziyaret esnasında da onu rüyada görme şerefine nail olduğunu zikrediyor. “Hatta bu kitabın yazılması, buna da bağlanabilir. Hayatını incelediğimde ona karşı hayranlığım daha da arttı. O, bünyesinin tüm çelimsizliğine rağmen Kureyş müşriklerinin bulunduğu Kâbe’ye gitmiş ve orada alenî olarak Kur’an okumuştur. Büyük işkence gören İbn-i Mes’ud, iyileşir iyileşmez tüm uyarılara rağmen yine aynı kahramanlığı göstermiştir.” diyen Seyyar, hepimizin çeşitli sebeplerle özürlü olabileceğini, önemli olanın özürlülük imtihanı karşısında nasıl bir tavır göstermemiz gerektiği noktasında düğümlendiğini ortaya koyuyor. Kitabın amacı da bu zaten. Peygamberimiz’in sünnetinden ayrılmayan bedensel özürlü sahabiler hepimiz için iyi bir model. İşte kitapta yer alan somut bir örnek daha: “Son nefesine kadar bedenine giren müzmin bir hastalıkla yatalak ve bakıma muhtaç halde 30 yıl yaşayan Hz. İmran bin Hüseyin, “Nasıl dayanıyorsun bu acılara?” diyen arkadaşına, “Benim için sağlık ve hastalıktan hangisi Allah’ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum.” diyebiliyordu. Bu sabır sayesinde Hz. İmran öyle manevî makamlara erişecekti ki, meleklerin tesbihlerini işitir hâle gelecekti. Melekler de, teselli olsun diye kendisine her gün selam getirecekti. Zihinsel engelli sahabi var mıydı? Prof. Dr. Ali Seyyar, normal şartlarda her toplumda her çeşit özürlü bulunabileceğinden hareketle ‘Zihinsel engelli sahabi var mı?’ sorusunun cevabını da aramış. Bir yandan da böyle düşünmek, acaba sahabilere saygısızlık olur mu kaygılarını da taşımış kalbinde. Sonunda davranış ve şakalarıyla her zaman sorun oluşturan ama yine de Peygamberimiz tarafından kollanan enteresan bir sahabiye rastlamış: Nuayman İbni Amr. Gerisini Seyyar’dan dinleyelim: “Bir keresinde bir bedevi mescidin önüne devesini bırakır. Özel durumu herkesçe malum olan Nuayman’a birkaç sahabi, şöyle bir teklif getirir: “Sen şu deveyi kesiversen de onu yesek! Et yemeyi çok özledik. Nasılsa Resulullah onun bedelini öder”. Nuayman, bu sözlerden hemen etkilenerek deveyi keser. Bedevi dışarı çıkınca kıyameti koparır. Peygamberimiz durumu anlar ve Nuayman’ı bir hendeğin içinde gizlenmiş olarak bulur. Onu hendekten çıkarır ve “Bunu niçin yaptın” yerine “Bu yaptığını sana yaptıran nedir?” der. Nuayman da kendini savunurcasına, “Benim yerimi sana gösterenler var ya, ey Allah’ın Rasulü! İşte onlar bu işi bana yaptırdılar.” der. Peygamberimiz onun yüzündeki tozlarını hem siler hem de tebessüm ederek onun gönlünü alır ve bedevinin devesinin bedelini öder.” Peygamberimiz özürlü sahabilerle şakalaştı mı? “Bedenî kusurları yüzünden çölde yaşamayı seçen Zahir isimli sahabi, Medine pazarında Peygamberimiz’i bir köşede beklerken, Peygamberimiz ona arkadan yaklaşır ve gözlerini kapatarak şakalaşır. Peygamberimiz’in o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını gören etraftaki Müslümanlar, bu ilginç manzarayı seyrederler. Kâinatın efendisi, bunu fırsat bilerek, çevreye yüksek sesle: “Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?” diye şakasını sürdürür. Zahir, “Ey Allah’ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satır alır?” deyince şaka bu andan itibaren biter. Peygamberimiz bütün ciddiyetiyle kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek, şöyle der: “Ya Zahir, and olsun ki Allah ve Allah’ın Rasûlü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz.” Savaşta kolunu kaybeden hanım sahabi kimdi? Nesibe Hanım, Uhud muharebesinde cephe arkası hemşirelik hizmetleri yapan bir sahabiydi. Ama Peygamberimiz’in müşkül durumunu görünce kadın haliyle onu korumaya koşmuş ve müşriklerle çarpışırken birkaç yerinden yara almıştı. Medine’ye döndükten sonra aldığı ağır yaranın tedavisi bir yılda ancak kapatılmış, Peygamberimiz de onu sık sık ziyaret etmiş, ona iltifatta ve özel dualarda bulunmuştur. Nesibe Hanım, Hz. Ebû Bekir zamanında ileri yaşına rağmen Yemame savaşına aktif olarak katılmış, bu kez on iki yerinden yara alarak bir kolunu kaybetmiştir. Ordu Medine’ye döndüğünde, Hz. Ebû Bekir bu kahraman hanımı ziyaret etmiş ve ona beytül maldan maaş ödenmiştir. SALİH ZENGİN - ZAMAN PAZAR
<< Önceki Haber Özürlü sahabilerin kitabı yazıldı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER