Peygamberimizin bayram günü
Ramazan Bayramı bir sevinç günüdür. Bir ay boyu tutulan orucun toplu
iftarının yaşandığı bir sevinçtir.
Ramazan'ı
ibadet ve dua ile geçirenler, bugün bağışlanmanın, affın ve rahmet ermenin sevincini yaşarlar.
İslam tarihinde Ramazan ve Kurban bayramları ilk olarak Hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlandı. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmıştı. Bu ayı oruçla geçirenler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutladılar.
Bu sebeple bu bayrama
Ramazan Bayramı dendi. "Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır" buyuran Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), Ramazan ve Kurban bayramlarına namazla başlardı. Bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak niteleyen Peygamberimiz (S.A.V), Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmayı yasakladı. Bu açıdan bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutmuşsak, bugün de Onun rızasına uyarak orucumuzu açıyoruz ve gerçek
nimet Sahibinin O olduğunu anlıyoruz.
Orucunu
tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber
Efendimiz (S.A.V), Ramazan Bayramı'na da tatlı yiyerek başlardı. Bayram sabahında
hurma gibi tatlı bir
yiyecek yemeden evlerinden ayrılmazlardı. Bayramlar saadet asrında neş'e içinde yaşanırdı.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) bayram sabahında namazgâha çıkardı. Kendi hanımlarının da diğer sahabi hanımlarla birlikte namazgâha çıkmalarını isterdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırdı. Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimiz (S.A.V) bir hutbe okurdu.
Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma
müjdesini insanlara melekler veriyor. Sa'd bin Evs anlatıyor: Peygamberimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor:
"Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler: "Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz.! O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.
"Bayram namazını kıldıktan sonra bir davetçi şöyle seslenir: "Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir."
Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olan meşru çerçevedeki oyun ve eğlencelere müsaade edilirdi. Bu konuda Hazret-i Aişe (r.a.) şu bilgiyi veriyor: "Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla
gösteriler yaparken rakseder gibi oynuyorlardı. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm (S.A.V) beni çağırdı. Başımı onun omuzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vaz geçen ben oluncaya kadar."
Bayramların gerçek neşesi ve kalıcı ziyneti
tekbirlerdir. Getirilen her tekbir ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır.
Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır. "Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz." buyuran Peygamberimiz (S.A.V) ümmetini bu zikre
teşvik ediyordu. Bayramınız kutlu, yuvanız mutlu ve geleceğiniz umutlu olsun.
MEHMET PAKSU - BUGÜN