Suriyeli ilim adamı Prof. Dr. M. Vehbe ez-Zuhaylî,
Müslümanların pratik hayatta Peygamber Efendimiz'in (sas)
sünnetine ihtiyacı olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Said
Ramazan el Buti ise cehaletten kaynaklanan ihtilafları kabul etmenin mümkün olmadığının altını çizdi.
Yeni Ümit ve
Hira dergilerinin düzenlediği ve
İslam dünyasının önemli ilim adamlarını bir araya getiren
Peygamber Yolu Uluslararası
Sempozyumu dün yapılan oturumlarla sona erdi.
Fırat Kültür Merkezi'nde düzenlenen sempozyumda iki gün boyunca ilim ve fikir adamları, Peygamber Efendimiz'in (sas) farklı din ve kültürdeki insanlarla münasebetini, tevhid inancını, Kur'an-sünnet bütünlüğünü,
Ehl-i Beyt sevgisi ile kadın-erkek ilişkilerinde nikahın yeri ve önemini ve fert-devlet ilişkileri gibi konuları ele aldı. Sempozyumun ikinci günü Suriyeli ilim adamları Prof. Said Ramazan el Buti ve Prof. Vehbe ez Zuhayli'nin konuşmalarıyla başladı. Sempozyumu ümmete bir
çağrı olarak niteleyen Zuhayli, "Bu tür çalışmalar ve sunulan tebliğler İslam dünyasına ikaz oluyor, bazı şeyleri tekrar hatırlatmış oluyor." dedi. Sempozyumun son gününde Suriyeli alimler Prof. Said Ramazan el Buti, Prof. Vehbe ez Zuhayli ile Prof. Dr.
Hamdi Döndüren,
Ali Bulaç, Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran, Prof. Dr. Abdulhakim Yüce söz aldı.
Prof. M. Vehbe ez Zuhayli, "Sempozyumu düzenleyenlerin amacı sünneti ve Kur'an'ı hayatımıza esas kılmak. Bunun için çalışıyorlar. Bunlar burada olduğu gibi dünyanın dört bir yanına da sesleniyorlar: İslam
kalplerde sabittir, sarsılamaz. Medeniyet, tarih, kültür ve yeryüzü hepsi şahittir ki
Anadolu İslam'ın toprağıdır, başka bir seçenek yoktur." diye konuştu. Sünnet-i seniye ile Kur'an arasındaki bağı ele alan Zuhayli, bazı insanların sünneti kökünden sökmeye çalıştığını söyledi. Sünnetin de Kur'an gibi
Allah tarafından koruma altında olduğunu dile getiren Zuhayli, Kur'an'da 10 ayetin Efendimiz'in ameliyle amel etmeyi emrettiğini belirtti. Müslümanların pratik hayatta sünnete ihtiyacı olduğunu kaydeden Zuhayli, "Sünneti inkar edenler dinin ayrıntısından sıyrılmak için bu tür iddiaları ortaya atıyorlar." diye konuştu.
Prof. Dr. Said Ramazan el Buti ise sünnetin ehemmiyetine değindi. Alimlerin kendi arasında Efendimiz'in sünnetine ittiba etmekte hemfikir olduklarını, bidatten kaçınmakta ihtilaf bulunmadığını belirten el Buti, İslam'ın temel prensipleri dışındaki tartışmaların güzel ihtilaflar olduğunu vurguladı. El Buti, "Ama cehaletten kaynaklanan ihtilafı kabul etmek çok zor. Alimler arasında ilmî delillere dayanmayan şeyler söyleniyor. Mesela 'Peygamber Efendimiz'in yapmadığı her şey bidat' diyenler var. Onlara göre; Peygamber Efendimiz'in giymediği elbiseler giyilemez, etmediği dualar edilemez, namaz kılmadığı saatte namaz kılınamaz. Bunları nasıl kabul edebiliriz." diye konuştu. Bidatte ortak paydanın dinde bulunmayan şeyi dine sokmamak olduğunu dile getiren Buti, günümüzde cahaletten kaynaklanan sapmaların olduğunu aktardı.
MÜSLÜMAN, ASAYİŞİ BOZAN OLMAZ
Sempozyumda İslam Mezhepleri
Tarihi Araştırmacısı Doç. Dr. İlyas Üzüm de Ehl-i Beyt sevgisi konusunda tebliğ sundu. İslâm tarihinde en çok istismar edilen kavramlardan birisinin Ehl-i Beyt olduğunu ifade eden Üzüm, Ehl-i Beyt'in ehemmiyetinin Kur'an ve hadislerle ortaya konduğunu vurguladı.
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr.
Hamza Aktan, Müslümanların devlet yapısı içerisinde
asayişi bozacak faaliyetler içerisinde yer almadıklarını anlattı.
Mekke döneminde Müslümanların müşrik çoğunluğun
baskı ve işkencelerine maruz kaldığını hatırlatan Aktan, "Müslümanlar bu dönemde öldürmeye kadar varan işkencelere tahammül ediyorlar, inançlarından taviz vermiyorlardı. Hz. Rasulullah müşriklere karşı güç kullanmak bir yana onlar aleyhine beddua etme talebini dahi kabul etmemiştir." şeklinde konuştu. "Diledikleri inanca sahip olmak ve inançlarının gereğini yerine getirmek fertlerin devletten talep edebilecekleri tabii haklarıdır." diyen Aktan, fertlerin d
e devlete karşı, toplumun huzur ve sükununu bozacak davranışlarda bulunmamaları ve asayiş problemi çıkarmama yükümlülükleri olduğunu söyledi.
Zuhayli: Sünnet olmadan Kur'an tatbik olmaz
Dimeşk Üniversitesi Şeriat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Vehbe ez-Zuhayli, sempozyumun ümmete bir çağrı olduğunu söyledi. Sempozyumun
Türkiye'de olmasının önemine değinen Zuhayli, "Çünkü Türkiye İslam dünyası için özel bir konuma sahip. Bu tür çalışmalar ve sunulan tebliğler İslam dünyasına ikaz oluyor, bazı şeyleri tekrar hatırlatılmış oluyor." dedi. İslam'ın hoşgörü ve
diyalog dini olduğunu belirten Zuhayli şunları söyledi: "Peygamberimizin (sas) sünneti olmadan Kur'an'ı tatbik mümkün değildir. Bizim derdimiz, İslam'a has merhameti bütün insanlığa nasıl taşıyacağımız olmalıdır. Dünyada İslam'ın imajını bozmaya yönelik çalışmalar var. Bizim bu çalışmalara karşı ciddi bir duruş sergilememiz lazım. Türkiye ve Suriye tek kalp gibidir. Son dönemde iki
ülke arasında gerçekleşen yakınlaşma çok önemli.
'Ekseninden kaymış düşünceler esasa geldi'
Fas Krallığı Alimler Akademisi Genel Direktörü Prof. Dr.
Ahmed Abbadî, sempozyumda çok önemli soruların gündeme getirildiğini söyledi. Abbadî, "Sempozyum boyunca Peygamber Efendimiz'in (sas) ufkunun ne kadar geniş olduğunu gördük." dedi. Prof. Abbadî, sempozyumun, ekseninden kaymış birçok düşünceyi esas noktasına getirdiğine dikkat çekti. Abbadî şunları söyledi: "Ortaya konan görüşler duygusal değil, bilimseldi. Bu programın Türkiye'de olması tuhaf değil. Türkiye öteden beri bu konularda öncülük yapmaktadır. Bu sancağı taşımaktadır. Bu toprakların bereketi çok fazla. Türkiye bundan payını alıyor."