Bugünlerde de yayın dünyası, kişisel
gelişim konulu bir kitabın yol açtığı önemli tartışmalara sahne oluyor. Çünkü Secret (Sır) adlı kitabın vaatleri, geride bıraktığımız
seçim döneminde insanları tebessüm ettiren en ilginç politik vaatleri bile gölgede bırakacak nitelikte. İddiaya göre, hayatta zengin, başarılı hatta güzel veya yakışıklı olmak için yapılması gereken fazla bir şey yok. Sadece istemek yeterli. Secret ya da çekim
yasası sayesinde, istenen şeyler gelip kişiyi buluyor.
Konunun uzmanı kişisel gelişim yazarları, psikiyatrlar hiç kuşkusuz kitabın yazarıyla aynı görüşte değil. İddiaların doğru ve tutarlı bir yanı olmadığını belirtmek dışında, bu tip düşüncelerin arayış içindeki insanlar üzerinde tahripkâr etkilere yol açacağını belirtiyorlar.
Konuyla ilgili kapsamlı değerlendirmelerden birini yayınevimiz yazarlarından Dr.
Muhammed Bozdağ yaptı. Ülkemizin en saygın kişisel gelişim yazarlarından biri olan Bozdağ, Secret’ı Yüzüklerin Efendisi,
Harry Potter gibi büyücülük konulu yapımlara benzetiyor. Fakat bir farkla. Onların bir hayal ve kurgu ürünü olduğu baştan bellidir ve bilinir. Ama söz konusu kitaptaki iddialar hayatın gerçeklerine dair ve tehlikesi de gerçek bir inanca dönüşme ihtimalinin yüksek olmasında.
Bozdağ; kitabın tüm ana fikri, felsefesi ve önerileriyle kendiliğinden veya
doğa tarafından otomatik bir yaratma iddiasına dayandığını ısrarla belirtiyor. Temeldeki bu çıkış noktası yok sayıldığında ise diğer kısımlar tümden boşa çıkıyor, anlamsız kalıyor.
Bozdağ’ın, okuyucuların ısrarlı soruları üzerine, Secret’taki
akıl almaz iddiaları ele aldığı yazısından bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Secret’ın iddiası: “İstediğiniz her şeyi elde edebilir, her şey olabilirsiniz.” “Seçtiğiniz şey ne olursa olsun ona sahip olabilirsiniz, hedefin büyüklüğü hiç önemli değil.” (S.1)
Bozdağ’ın eleştirisi: “Buna inanmak için akılsız olmak gerekir. Bu ülkede bir kişi
cumhurbaşkanı olabilir. Herkes
holding zengini olamaz. Zenginliğin de, makamların da bir sınırı vardır. Kimisi alacak, kimisi satacak, kimisi öğretecek, kimisi öğrenecek, kimisi seçecek, kimisi seçilecek. (…) Herkesin her istediğinin dünyada olması imkânsızdır. Böyle bir sınırsızlık ancak maddi sabitliğin kaldırıldığı, maddi hayatın ruhaniyat ölçüsünde esnetileceğine, göreceli yaratılacağına inandığımız cennette olabilir.
*
Secret’ın iddiası: “Hayatınıza giren her şeyi kendinize çeken siz kendinizsiniz. Bunu zihninizde tuttuğunuz imgelerin erdemiyle, düşüncelerinizle yapıyor, zihninizden geçirdiklerinizi kendinize çekiyorsunuz.” (S.4)
Bozdağ’ın eleştirisi: Hem bu kadar basit değil hem de böylesine genel ve evrensel olamaz. Bu sözlerde korkunç bir genelleme ve mantıksal kavrama kusuru var. Ne yani, birisi
tecavüze uğrasa suçlusu imgeleri mi? Bir çocuk öldürülse, imgelerini mi suçlayacaksınız? Evinize hırsız girse, kör bir kurşuna takılsanız, sokağınızda
bomba patlasa bunları imgelerinizle, hayallerinizle mi davet etmiş oluyorsunuz? Yaşadıklarımızın binde biri bile bu iddiayı doğrulayamaz. (…)
Elbette hayalleriniz duygularınızı, aklınızı, vicdanınızı, rüyalarınızı, sezgisel ilişkilerinizi içeriği yönünde yönlendiriyor. Ama, tüm hayatınızı buna bağlamak veya bu tür hayallerin mutlaka umulduğu biçimde çevrenizi
köle gibi emrinize koşturacağını iddia etmek mantıklı ve gerçekçi olamaz (…)
*
Secret’ın iddiası: “…tüm yaşantınız çekim yasası tarafından şekillendirilirken bu her şeye muktedir yasa düşünceleriniz aracığıyla işliyor. … yaratım sisteminin bir bütün olarak dayandırılabileceği en büyük ve en mutlak yasa… (S.4) Düşüncelerinizle sadece kendi hayatınızı yaratmakla kalmayacak, onlar aracılığıyla dünyanın yaratımına da güçlü biçimde katkıda bulunacaksınız.” (S. 21)
Bozdağ’ın eleştirisi: Mantıksız bir cüretkarlık.
Armut düşünmek gaz çıkarmaya sebep olmaz. Cebimdeki parayı düşünmem ektiğim patateslerin büyüklüğünü etkilemez.
Borsa hayallerimi dinlemez. İnsan düşüncesiyle bu evrende olup bitenler arasında trilyonda bir ilişki var mı? Tüm düşünceleri toplasanız bireysel ihtiyaçlar çevresinde dönen hayaller görürsünüz. Oysa evrende inanılmaz sistemlerle bebekler, meyveler, bitkiler yaratılıyor, mevsimler mevsimleri kovalıyor. Yaratım sistemini zavallı insanın beynine bağlıyorsunuz. Oysa evrende olup bitenlerin katrilyonda biri bile insanların aklından geçememiştir. (…)
*
Secret’ın iddiası: “Kazanılan paranın yüzde doksan altısının dünya nüfusunun yalnızca yüzde biri tarafından kazanılmasının sebebi nedir sizce? Onlar sırrı biliyorlar? S.7 Parayı kendinize çekmek için zenginlik konusuna odaklanın. İstediğiniz kadar paraya şimdiden sahip olduğunuza kendinizi inandırmak zorundasınız. S.98 Parasızlığın tek sebebi paranın düşüncelerle engellenmesidir. S.99 Kendinizi bolluk içerisinde yaşarken düşünün, bereketi kendinize çekeceğinizi göreceksiniz. İşte bu kadar kolay.” (S.12)
Bozdağ’ın eleştirisi: Bu mantık olsa olsa kendini darı sanarak tavuktan çekinen deliye benimsetilebilir. O süper zengin yüzde dörtlük kısım zenginliği öyle hayalle mayalle elde etmediler. Onların bir kısmı gece gündüz çalıştı, akıllı ve mantıklı hareket etti. Onların çoğunluğu da tutucu
azınlık bir ırktandır, genellikle savaşlarla, masumları
gasp ederek, faizle, tefecilikle ulaştılar o servetlere. Demek o grubun sırrını bize
pazarlıyorsunuz. Dünyada kaynaklar sınırlıdır, yeni zenginlik oluşturmanın tek yolu üretmek, dengeli paylaşım sağlamanın tek yolu da hukuk sistemlerinin adil düzenlenmesi ve insanlara fırsat eşitliği verilmesidir. Para kaynaklarının başına oturanlar fakirlerin hayata güçlü tutunmasına izin vermiyor, en büyük sebep bu. Yani biz paramız olduğu yalanına kendimizi inandırırsak kolayca zengin olacağız öyle mi? Hadi bakalım bu kitaptan kaç okuyucu zengin çıkacak? (…)
Secret’ın iddiası: “Siz evrendeki en güçlü mıknatıssınız. İçinizde barındırdığınız manyetik güç yeryüzündeki her şeyden daha güçlü. Bu akıl sır ermez çekim gücünü yayan ise yine sizin düşünceleriniz.” (S.7) “Neden her zaman sizin düşüncelerinizdir. S.30 İnsan kendi evrenini kendisi yaratır.” (S.36)
Bozdağ’ın eleştirisi:
Türkiye’den de aynı şeyleri kopyalayan bir bayan yazar bu tür sözler söylemiş, laf arasında “siz tanrısınız” demişti. Ürperdim...
Bakın şu cümleye: Herhangi bir insan nasıl evrendeki en güçlü mıknatıs olabilir? Ben en güçlüsüysem diğer 7 milyar insan ne?
Evren dediğin yüz milyarlarca galaksi ve trilyonlarca
yıldız. İnsan dediğin evrenin adeta son saniyesinde trene atlayan tırtıldan
küçük bir zerreden yaratılmış aciz ve kırılgan bir canlı. Bu denli bilimden, akıldan, mantıktan, dinden ve insanlık namına her değerden uzak bir safsata nasıl gerçek diye sunulabilir? Demek insan kendi evrenini yaratıyor. Neden bir tane evren var, neden herkes bir tane dünyada yaşıyor? “Herkes ettiğini bulur” deseniz anlayacağım da birinci ve ikinci dünya savaşlarında ölen 60 milyon kadının, çocuğun, hastanın suçu ne? Aziz şehitlerimizin suçu ne? Bize hiç mi haksızlık yapılmıyor, her acımızın suçlusu nasıl biz olabiliyoruz? O zaman ne gerek var hukuka ve adalete? (…)
Secret’ın iddiası: “Kanserle
yoksullukla, savaşla, uyuşturucuyla savaşmak bu tür durumları arttırıyor. s.141 …neye karşı koyarsan o ısrarla olmaya devam eder. Ben bunu istemiyorum diyorsunuz, hoşlanmıyorum duygusu ortaya çıkıyor o da size doğru koşuyor. S.142”
Bozdağ’ın cevabı: İşte bir insanı dondurmanın, bir milleti çökertmenin en sinsi yolu.
Yazar biraz psikoloji öğrenmiş, vesveseyle mücadele etmenin yolunu hayatın kanununa dönüştürmüş. O zaman gelsin savaş, gelsin yoksulluk, gelsin
kanser. Hepsini seviyoruz, hiç biriyle ilgilenmiyoruz, önemsemiyoruz ve kurtulmanın yollarını aramamız gerekmiyor.
Secret’ın iddiası: “Neyi seviyorsanız onu yapın. Seçtiğiniz şey ne olursa olsun doğru olacak. Güç tamamıyla sizindir. s.184”
Bozdağ’ın cevabı: İşte kitabın meyvesi… “Tanrı yoksa her şey meşru” demiş ya bir düşünür. Canınız çalmak istiyor çalın, uyuşturucu istiyor uyuşun, tecavüz istiyor yapın, öldürmek istiyor hızlı davranın. Sevdiğiniz her şey doğrudur, ahlak yoktur, siz asla yanlış bir şeyi sevmezsiniz.