Filmde vatanlarından ayrılan üç öğretmenin öyküsü tamamen yaşanmış hikayelerden yola çıkılarak beyaz perdeye yansıtılıyor.
Öğretmenlerin öyküsünün anlatıldığı ilk sinema filmi olan “SELAM”, 29 Mart’ta izleyicisiyle buluşuyor. 2013 yılının en iddialı filmlerinden biri olarak gösterilen Selam, 3 ayrı kıtada ve 4 farklı ülkede çekilen ilk Türk filmi. Yapımcılığını Sabri Koç’un, konsept danışmanlığını Haluk Örgün’ün, yönetmenliğini ise Levent Demirkale’nin üstlendiği filmin senaryosunu Necati Şahin kaleme aldı. Başrollerinde Yunus Emre Yıldırımer, Burçin Abdullah ve Hasan Nihat Sütçü gibi ünlü oyuncuların yer aldığı film, dünyada kimsenin gitmek istemeyeceği, savaşların, açlığın ve fakirliğin yaşandığı ülkelere gözlerini kırpmadan giden fedakar öğretmenleri konu alıyor. Çekimleri Asya, Afrika ve Avrupa’da gerçekleştirilen “Selam”, aynı zamanda 35 yıl aradan sonra Afganistan’da çekilen ilk film.
Yaşanmış hikayelerden yola çıkılarak çekilen filmin dağıtımı Warner Bros tarafından yapılacak. Hazırlıkları 2 yıl süren ve çekimleri dört ayda tamamlanan film için 50 kişilik teknik ekip ve 2 ton teknik malzeme Senegal, Afganistan ve Bosna Hersek’e taşınmış. Filmde yer alan aksiyon sahnelerinin gerçeğe uygun yansıtılabilmesi için de çok sayıda görsel efekt kullanılmış. Filmde ayrıca Türk kolejlerinde okuyan Bosnalı, Afgan ve Senegalli öğrenciler de rol alıyor.
LEVENT DEMİRKALE: Selam, iyi insanların filmi
Selam filmini sizden dinleyebilir miyiz?
Senaryoyu okuduğumda çok etkilendim. Selam için en yalın ifadeyle iyi insanların filmi diyebiliriz. Çekimler 3 kıtada 4 farklı ülkede yapıldı. Yerel oyuncular ve çocuk oyuncularla çalıştık. Çok beğenileceğini düşünüyorum.
Senegal, Afganistan, Bosna, Türkiye gibi çok farklı ülkelerde çekim yaptınız. Ne tür zorluklarla karşılaştınız?
Her şeyden önce 50 kişilik ekip ve ekipmanı çekim yaptığımız ülkelere götürmek büyük bir problemdi. Senaryonun ülke dillerine, zaman zaman da yerel dillere çevrilmesi ve oyunculara ezberletilmesinin zorluğu da vardı. Senegal ve Bosna’dan çok Afganistan çekimleri zorladı bizi. Bölgede sinema prodüksiyon hizmeti olmadığı için yardımcı oyuncu ve mekan bulmakta zorluk çektik. Ülkenin güvenlik sorunlarından dolayı mekan değişikliklerinde arabalarımızın sıklıkla durdurulması zaman kaybına neden oluyordu. İklim değişiklikleri, hijyenik koşulların elverişsiz olması gibi nedenlerden dolayı ben dahil ekibin büyük bir bölümü dizanteri oldu.
HALUK ÖRGÜN: Selam fedakar anadolu insanının dünyaya açılış hikayesi
Selam film projesi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Selam, fedakar Anadolu insanın dünyaya açılış hikayesini konu alıyor. Filmi yapma düşüncemiz oluştuktan sonra hızlıca çalışmalara başladık. Çekim hazırlıkları 2010
yılında hikayelerin toplanması ve senaryo çalışması ile başladı. Senaryodaki konuların hepsi yaşanmış hikayeler. 2011 yılında Türkiye, Senegal, Afganistan ve Bosna Hersek’te çekilmesine karar verdik. Ardından filmin temelini atabilmek adına Türkçe Derneği’nin de yakın ilgi ve yardımlarıyla ilk olarak adı geçen ülkeleri ziyaret ettik.
YUNUS EMRE YILDIRIMER: Harun öğretmenler insanlığın unutulan değerlerini hatırlatıyor
Projede sizi en çok etkileyen ne oldu?
Oyuncu olarak farklı bir ülkede oynamayı ve yaşanmış hikayelerin konu alındığı filmlerde yer almayı çok istiyordum. Proje de Senegal’de çekilecekti ve oradaki oyuncularla oynamak ve aynı zamanda hikayenin konusunu oluşturan öğretmenlerin hayatı ilgimi çekti. Türk okullarındaki emeği biliyordum ama bu kadar geniş bir hikaye olduğunu bilmiyordum. Rolünüz için nasıl bir ön hazırlık yaptınız Rolüm icabı Fransızca konuşmam gerekiyordu, bu nedenle Galatasaray Lisesi’nden bir arkadaşımla Fransızca çalışmaya başladım. Senegal’e gittiğimizde benim öğrendiğim Fransızca’nın buradaki bölge halkının kullandığı dile hiç benzemediğini gördüm. 4 gün boyunca kendimi yurda kapattım ve Fransızca rollerimi en baştan ezberledim. Hatta nasıl bir strese girdiysem son repliğimi söyleyemedim.
Filmdeki rolünüzden, Harun öğretmenden biraz bahsetmek ister misiniz?
Aslında burada Harun öğretmeni değil de, Harun öğretmenleri anlatmak gerekir. Ben harunu tek bir öğretmen olarak göremiyorum. Çünkü baktığınızda Harun öğretmen birçok öğretmeni temsil ediyor. Bu öğretmenlerin tek bir sevdası var hizmet aşkı… Her biri eğitime gönül vermiş, hiç bilmedikleri ülkelere gidip hayatlarını devam ettirmiş insanlar. Harun Hoca’da, görevi için Senegal’e giden, fedakarlık, sabır, inanç ve hizmet sevdalısı biri, diğer tüm fedakar öğretmenler gibi doğruları anlatmak için bu ülkelere giden öğretmenlerden.
Senegal’deki çekimler sırasında sizi en çok duygulandıran kısım hangi kısım?
Çekimlerden arta kalan zamanlarda çocuklarla basket oynadım. Farklı renklerdeydik ama aynı dili birbirimize anlatabildik. Diğer çocuklardan farklı olarak utangaç ve çok konuşmayan İbrahim isimli bir çocuk vardı. Aslında soğuk biri değildi ama rengi, dili, ırkı bizimle aynı olmadığı için bizden çekiniyordu. Çekimler bitip yurda döneceğimiz zaman İbrahim hepimize sarıldı ve ağladı, orada çok duygulandık.
BURÇİN ABDULLAH: Bu hikayede aşk da var, fedakarlık da
Hikayeyi okuduğunuzda neler hissettiniz?
Hikayenin gerçek oluşu ve daha önce işlenmemiş bir konu olması beni çok etkiledi. Ve senaryoyu okuduğumda gördüm ki bu hikayede her şey var; aşk, hasret, aksiyon, fedakarlık… Yeri geldiğinde insanlar ağlıyor, yeri geldiğinde ise gülüyor, mutlu oluyor.
Filmdeki rolünüzden, Zehra öğretmenden bahsedebilir miyiz?
Zehra öğretmen çok fedakar, yaptığı işi benimsemiş biri. Zor durumda olan insanlara bir şey öğretmek için çabalıyor. Bunun uğruna sevdasını geride bırakıp, tehlikeli bir ülkede vazifesini yerine getirmeye çalışıyor. Bu işe gönül koymuş bir insan. Hiçbir şahsi beklentisi yok. Dünyevi olan her şeyi aşmış bir insan, güçlü, ayakları yere basan, akıllı ve zeki, aynı zamanda da temiz kalbi ve ruhu bu özellikleriyle birleşiyor.
Çekimler boyunca çocuklarla iç içeydiniz. Onlarla nasıl bir diyalog kurdunuz?
Çocukları normalde de çok severim. Afganistan’da da çocuklarla sürekli iç içeydim. Dünyalar güzeli iki meleğim oldu orada. Özellikle Mustafa benim esas öğrencimdi. Türkçe’yi çok iyi konuşamıyor ama çok yetenekli bir çocuk.
POLİSLER ARAÇLARIMIZI ÇEVİRDİ
Afganistana ilk gittiğinizde neler yaşadınız?
Zor şartlarda çekim yaptık. Çoğu zaman çekim yerine gidemediğimiz oldu. Birçok kez polisler araçlarımızı çevirdi. Kimi zaman ekipmanlarımıza el konuldu. Bazen de tam çekime başlayacağımız sırada kum fırtınası oluyordu. Bir de Ramazan’da çekim yaptığımız için günboyu sıcakta olmak bizi zorladı. Herkes dizanteri oldu. Etrafta sürekli eli silahlı askerler, tanklar, bir yanda iç çatışma... Korkmadım dersem yalan söylemiş olurum. İnsanlık şartları altında yaşıyor olsalar da yine de herkesin gözlerinde bir umut vardı.
Kariyerinizde selamın yeri nedir?
Çok önemli bir yerde. Sinema filmi olarak ilk başrolüm. Bu yüzden de benim gözbebeğim. Bu film bana çok şey kattı, her şeyden önce şükretmeyi öğretti. Türkiye’de doğup büyüdüğüm için tekrar tekrar şükrettim.
HASAN NİHAT SÜTÇÜ: Selam, gerçek kahramanların perdeye yansıması
Filmdeki rolünüzden, Adem öğretmenden bahsedebilir misiniz?
Adem öğretmen umutlarını hayallerini bir bavula doldurup yola çıkan, hizmet sevdalısı bir öğretmen. O’nu birkaç kelimeye sığdırmak zor aslında. Hizmet uğruna kendi yarınlarını bir çekmeceye kaldırıp belki de bir daha açamayacağını bile bile yola çıkan bir sevdalı. Tek gayesi hak rızası olan ve gittiği ülkede okul açmak, nesle sahip çıkmak olan biri. Sevda hikayesi onunki.
Ekipteki çocuk oyuncularla aranız nasıldı?
Türk okulunda okuyan çocuklarla öyle bir hale geldik ki, hepsi zamanla bana öğretmenim demeye başladı. Farklı kimliklerde hemhal olmuş iki ailenin çocukları Almir ve Sasha, Adem öğretmenin öğrencilerinden yalnızca ikisiydi. Almir ve Sasha ile çekimlerin dışında da beraber zaman geçirdik. O çocukları ömrümün sonuna kadar unutamam.
Filmin çekimleri sırasında sizi duygulandıran sahneler oldu mu?
Daha senaryoyu ilk okumamda “bu nasıl bir şey böyle” demekten kendimi alamadım açıkçası. Okurken bile gözlerimin dolduğunu, boğazımın düğümlendiğini hatırlıyorum. Sadece Adem öğretmenin değil Zehra ve Harun öğretmenin hikayeleri de başlı başına bir duygu seline kaptırdı beni. En çok da Adem öğretmenin öğrencileri için yaptığı fedakarlık etkiledi beni.
BU RÖPORTAJ KEHKEŞAN'DAN ALINMIŞTIR