Kaleme aldığı
Balkan, Şehadetname, Kar Bozgunu
romanlarıyla büyük ses getiren
Halide Alptekin son romanı Hâce’de bir aşkın hikâyesini anlatıyor. Ancak bu aşk bildiğimiz türden değil. “Ayrılık Çesmesi’nden “Haremeyn”e ulaşan bir sevdanın romanı. “Hâce” okuyucularını IV. Murad zamanında, 1630’larda, bir hac yolculuğuna çıkarıyor.
Osmanlı'nın kutsal topraklara saygısını, Peygamber aşkını ve O'nun soyundan olanlara gösterilen hürmeti bu eser vesilesiyle görmek mümkün.
Surre Alayı İlk Defa Bir Romana Konu oldu
Surre, kelime anlamı ile içine para konulan akçe kesesi demektir. Peygamber
Efendimiz in sas Kusva adlı devesini temsilen süslenen Surre devesi ve yanında yol alan sancak-ı şerif devesi en önde yol alır, arkalarında bulunan develer ise kutsal topraklara gönderilen feraşiyet ve zevrak mektuplarını hususi çantalarla taşırlardı. Osmanlı’nın Hicaz hizmetini, yola çıkacak Mahmil-i Şerif ile beraber gönderilen surre paraları, Kâbe’nin her sene değiştirilen örtüsü Kisve-i Şerif ve
Arafat vakfesinde okunan
sultanın hutbesi temsil ediyordu. Surre alayı, Osmanlı Devleti'nde her yıl recep ayının on beşinde Hicaz'a gitmek üzere törenle yola çıkarılan ve padişahların armağanlarını taşıyan kervandır. Surre alayının gideceği yere emin olarak ulaşmasını sağlayan kişiye de Surre
Emini denirdi. Çelebi Mehmed’le başlayan bu ulvi gelenek, sonraki Osmanlı Sultanları tarafından da
Mekke ve
Medine fakirlerine her yıl mutlaka ulaştırılırdı. Halide Alptekin, ajansımıza yaptığı açıklamada “Öncelikle bu eserde Hac farizasının heyecanını, Osmanlı devrinde bu yolculuğun zor şartlara rağmen ne kadar büyük bir ihtimamla gerçekleştiğini okuyucularım ile paylaşmak istedim. 2010 yılında bu yolculuğu anlamaya ne kadar muhtaç olduğumuzu düşündüm. Bu heyecanı günümüze taşımak için de kolları sıvadım. Bu minvalde yazılmış bir eser olmayışı beni daha da şevklendirdi. ‘dedi.
Surre Devesi Süsleniyor- Mahmili Şerif Desturdan Sonra Yola Çıkıyor
Alptekin, Hâce romanının asıl konusunun Surre Alaylarının niteliği olmasına rağmen gidenlerin aşk ve heyecanı konusuna bir başlık açmayı düşündüğünü ve tarihi hakikatleri bu doğrultuda irdelemeye çalıştığını belirtiyor: “Bu alayda
yolculuk edenlerin başlarından geçenleri anlattım. Surre alayı yolcularının yolculuğun başlangıcından sonuna dek süren serüvenleri hakkında yazdığım bu eserde -
Üsküdar Ayrılık Çeşmesi’nden hareket ederek Anadolu’yu baştanbaşa geçen, han ve kervansaraylarının yanı başında konaklayan, heyecanlı ve maceralı bir yolculuk yapan kervanı okuyucularım ile paylaşmak istedim. Her satırında aşkı ve sevgiyi vurgulamaya çalışarak Anadolu’dan sonra
Hama,
Humus, Şam, Medine, Mekke, kısaca zorlu çöl
fırtınalarına bu engin sevgiyle göğüs gerdiklerini dile getirmeye çalıştım.” dedi.
Yalnız Gidiş 6 Ay Sürüyor
“Günümüzde 3,5 saat süren ve konforlu
uçak yolculuğu ile gidilen Haremeyn’e, Surre-i Hümayun 6 ay gibi bir sürede varıyor. Üstelik
susuzluk, yağmur, fırtına, ne zaman nereden çıkacağı belli olmayan bedevi korkusu ile bu yolculuğu tamamlıyorlar.” diyen Alptekin, bu eser ile yolculuğun zahmetini gözler önüne seriyor. Zahmetin rahmete dönüştüğünün en güzel göstergesi de karşılıklı hediyeleşmelerle, dualarla yaşanan huşuda gizli olduğunu vurgulayan yazar, ‘Beytullah’a sarılmak, ağlamak içimizi dökmek için fırsat kollayacak, mahşeri kalabalığın bir an yok olacağını, yolun bize açılacağını zannederek, gözümüz Kâbe’nin etrafında, en yüce makama hâlimizi arz etmek için sabırsızlanacağız.’nidalarıyla karakterlerini seslendiriyordu.
Sultan Süleyman Döneminde Kırk Altı Defa Surre Gönderildi
Halide Alptekin; “Devlet-i Aliyye’nin büyüklüğü bu kervan sayesinde bir daha ortaya çıkmakta, çünkü kilometrelerce uzayan bir kervanı Surre Emini’nin başkanlığında, topları, tüfekleri, askerleriyle urbandan korumak, binlerce kilometre yol aldırmak, yedirip içirmek, fakir hacıların her türlü ihtiyacını karşılamak, Haremeyn’e götürülen para sandıklarını ve hediyelerini muhafaza etmek ancak Devlet-i Aliyye’nin harcıydı.” dedi. Özellikle Kanuni dönemine
parmak basan Alptekin, zamanın hükümdarı IV. Murad Han’ın “Ecdadımdan Kanuni dönemindeki surrenin ihtişamına benim kervanımı da dâhil et.” diye Yüce Yaradan’a niyazda bulunduğunu ifade etti.
Hâce Bir Yüzbaşı
Hâce kelimesinin Farsçada hoca anlamına geldiğini söyleyen Alptekin, romanın esas kahramanı Yüzbaşı Salim Bey’in kervana hâce olduğunu, verdiği kıymetli bilgiler ve okuduğu şiirler ile onarlı aydınlattığını anlatıyor.
Şiirlerle Zenginleşen Bir Roman
Eserde Yüzbaşı Salim Bey’in ağzından verilen şiirlerin tamamı Halide Alptekin’e ait. Eser bu yönüyle Türk edebiyatında nadir rastlanılan çalışmalardan biri olarak göze çarpıyor.
Mısralar kimin zaman hasreti, kimi zaman da tarihi olayları anlatıyor. Şiirlerin romana ayrı bir tat ve
okuma lezzeti kattığı açıkça hissediliyor.
Bir Kere Daha Yoldayız
Yıllarca Mekke ve Medine'ye gönderilen hediyelerin bir kısmı, Hicaz Osmanlı'nın elinden çıktıktan sonra savaşta yağmalanmaması için Fahrettin Paşa tarafından geri getirilmiş. Paşa'nın zimmet
defteri ve Surre Emini'nin tuttuğu seyahatnameler de surre geleneğini tüm ayrıntısıyla anlatıyor. Hicaz ile
İstanbul arasında 528 yıl boyunca sürmüş bu görkemli surre geleneği bu eserle ilk defa bir roman olarak okuyucuyla buluşuyor. “Bir kere daha yoldayız.” diyen Halide Alptekin, “Yola çıkmak, yolu bulmak, yolda sabırla yürümenin aşkıyla kaleme aldığım bir eser oldu, dilerim ki okuyanlar da kendi içlerinde bir yolculuğa çıkacaktır.” diyor.
Surre alayının yolculuğunu akıcı ve heyecanlı bir üslupla kaleme alan eserde Osmanlı’nın Yüzbaşısının mukaddes emanetlere nasıl sahip çıktığına, ahalinin zengini ve fakiri ile bu yola baş koyduğuna, padişahından, devlet felsefesi, orduya kadar kutlu ahengi içlerinde duyan yolcuların ruh ve düşünce dünyasına yer veriliyor. Yitik
Hazine Yayınları 0216 522 11 44