Yitik Hazine Yayınları’nın Balkan Harbi’nin 100. yılına atfen çıkardığı aynı adlı eserden hareketle hazırlanan “Balkanlara Vefa” gecesinde duygu dolu anlar yaşanırken savaşın şimdiye kadar bilinmeyen yüzünü gözler önüne seren fotoğraf sergisi ise geceye damgasını vuran en önemli olay oldu.
Tarih Akademisi Derneği’nce hazırlanan ‘Balkanlara Vefa’ gecesi, dün akşam Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmenevi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Yitik Hazine Yayınları tarafından, 2012 yılında 100. yıl dönümü yaşanan Balkan Harbi’nde hayatını kaybeden binlerce asker ve sivil vatandaşın aziz hatıraları için çıkarılan ‘Unutulmasınlar Diye Balkan Harbi’ isimli kitabın seyrine sadık kalınarak hazırlanan programda tarihimizin en acı hatıralarının yer aldığı dönemin ele alındığı bir sunum yapıldı. Söz konusu kitabın yazarı ve Tarih Akademisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cihat Göktepe, yaptığı sunumda savaş yıllarına ait orijinal bilgiler aktardı.
Sunuculuğunu Hasan Ahmet Gökçe’nin yaptığı vefa gecesine Atatürk ve silah arkadaşlarının aziz hatırası için bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşıyla başlandı. Tarih Akademisi Derneği tanıtım filminin gösteriminin ardından açılış konuşmalarını yapmak üzere derneğin yönetim kurulu üyelerinden Prof. Dr. Mehmet İpşirli söz aldı. Gelmiş geçmiş medeniyetler içerisinde bizlerin çok şanslı olduğumuz gerçeğine vurgu yaparak sözlerine başlayan İpşirli, medeniyetimizin temel direkleri olan ve tarih sahnesinde hep öncü olmuş Selçuklu ve Osmanlı Devletleri’nin siyasal, sosyal ve kültürel anlamda dünya genelinde derin izler bıraktığını söyledi. Tüm dünyanın bu iki devletin yaptıklarını takdirle karşıladığını ancak bizim bunları anlama ve anlatmakta geç kaldığımızı ifade eden İpşirli sözlerine şöyle devam etti: ‘Arşivlerimizde bulunan milyonlarca belge, bu bahsettiğim izlerin delilleri ve kaynaklarıdır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde 200 milyon belge var. Yapmamız gereken tek şey bunları gün yüzüne çıkaracak donanım ve dirayete sahip olmak. Osmanlı, İlayı Kelimetullah için ülkeler fethederken, gittiği yerlerde bürokrasi ve adaletin tesisine de büyük önem verirdi. Kendinden sonrakilere de bu hassasiyetin aktarılması için Hazine-i Evrak Nezaretini kuran Devleti Aliye, kayıt altına aldığı belgelerle medeniyetin ipuçlarını saklama basiretini göstermiştir. Bugün dünyanın dört bir yanından tarihçiler Osmanlı’yı araştırıyor. Ve hatta artık Araplar bile Osmanlı Devleti ile vücut buldukları geçmiş dönemleriyle yüzleşmeye başladılar.’
Osmanlı Tarihini Anlatırken Abartıya İhtiyacımız Yok!
‘Tarihimizi anlatırken bir şeyleri abartmaya, destansı bir kisveye büründürmek için zorlamaya hiç gerek yok. Çünkü tarihimizin buna ihtiyacı yok. Gocunacak bir şeyimizin olduğunu da düşünmüyorum. Elbette Osmanlı da hatalar yaptı; her büyük devlet gibi. Ama biz bunları göğüslemeye hazırız.’
‘Osmanlı bir Balkan, bir Avrupa devletiydi. Selçuklu Sultanları için Anadolu neyse Osmanlı için de Balkanlar odur. Çünkü Osmanlılar Anadolu’yu hazır bulmuşlardı. Pergelin iğneli ayağını oraya yani Anadolu’ya batırdılar ve 50 sene sonra da Rumeli’ye geçtiler.’
‘Macarlar, 150 yıl Osmanlı himayesinde kalmış bir millettir. Osmanlı ile beraber huzur dolu yılların başladığını ifade eden dönemin tanıklarının şöyle dedikleri yazar kitaplarda: Osmanlılar buraya geldikten sonra Hıristiyan kasapla Müslüman kasap, meyhaneciyle bozacı aynı sokakta kendi müşterilerini rahatça kabul edebildiler.’
‘Rumeli’yi unutmamalıyız çünkü bu topraklara ecdadımız büyük emek vermiştir. Batılı devletlerin telkinleri, Rusların Panslavizm politikasıyla birlikte buralara ciddi tahribat yapılmıştır. Her şeye rağmen bu toprakların Osmanlı sevdası asla bitmez. Bosna’ya yaptığım bir seyahatte, Rahmetli Hattat ve aynı zamanda da tarihçi Eşref Amca ile hasbi hal ederken bana şunları söylemişti: ‘Belki de yanlış düşünüyoruz ama Mekke ile Medine’den sonra bizim için İstanbul üçüncü en önemli şehirdir.’ Bu bile Balkanların Osmanlı için Osmanlı’nın da Balkanlar için ne manaya geldiğini ortaya koymada tek başına yeterli bir ipucudur.’
‘Hayal Ettim, Hissettim’ Diyerek Tarih Yazamazsınız!
Balkanlara Vefa programının bir diğer konuşmacısı ise Doç. Dr. Erdoğan Keskinkılıç idi. Derneğin yönetim kurulunda yer alan Keskinkılıç, tarih bilimi diye ortaya çıkarılan bir sürü şeyin olduğunu ama bunların objektiflikleriyle ilgili ciddi sıkıntıların baş gösterdiğini anlattı. ‘Olmuş olanların hangisi tarihtir, tarihi öğrenmek için hangi kaynaklara başvurmalıyız, hangi kitapları okumalıyız ve hangi tarihçileri takip etmeliyiz? Sorularının sıkça sorulduğu, popüler tarihçiliğin ve tarihçilerin revaçta olduğu ve tarihsel olgu ile olayın birbirine karıştırıldığı bir ortamda Tarih Akademisi Derneği’nin çok önemli bir misyon üstleneceğinin altını çizen Keskinkılıç, tarihçiyim diye ortaya çıkan birinin çok iyi bir donanıma sahip olması gerektiğini belirtirken şu örneği verdi: ‘İstanbul’un fethini yazacak bir tarihçinin Bizans, Osmanlı ya da o coğrafyaya yakın olan başka bir devletin dillerinden birine hakim olması gerekir. Ben böyle hissettim, bunları hayal ettim diyerek bir şeyler yazamazsınız. Maalesef bugün hayal ürünü olan pek çok Osmanlı tarihi kitabı var piyasada. İpşirli Hocamın dediği gibi bizim tarihimizin abartılarak övülmesine gerek yok. Her şeyin olduğu gibi tarihin de bir metodolojisi var. Arşiv var, belgeler var. Bunların bir araya gelmesiyle oluşan kültüre sahip olmadan yazılan, çizilen şeyler hikâyeden ibarettir.’
Gecede Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne ve Sultan V. Reşad’ın torunu Osman Osmanoğlu adına birer plaket verildi. Balkan savaşının yaşandığı yıllarda hayatını kaybedenlerin acısını paylaşmak için mevcut rengi olan kırmızı beyazı siyah beyaza çevirdiği ve taraftarıyla birlikte Balkan dramını hep canlı tuttuğu için taltif edilen Beşiktaş Kulübü Genel Sekreteri Metin Albayrak’a plaketi Prof. Dr. Cihat Göktepe tarafından verildi. Yurtdışında olduğu için geceye katılamayan Osman Osmanoğlu’nun plaketini ise onun adına yine Göktepe’den, Yitik Hazine Yayınları Genel Yayın Direktörü Salih Gülen aldı. Gülen plaketi aldıktan sonra Osmanoğlu’nun mesajını okudu.
Plaket töreninden sonra Balkan Harbi’nin kısa filmi izlendi ve akabinde Prof. Dr. Göktepe’nin sunumuyla birlikte program sona erdi.