Yıl 1993... Yer
İstanbul’un en güzel semtlerinden Çengelköy. Sımsıcak bir mahalle, gerçek dostluklar, buruk aşklar, hüzün, küskünlük, kızgınlık ve parasızlık... Evet ‘Süper Baba’dan bahsediyoruz. Milyonlarca izleyici, Çengelköy’ü ve en önemlisi İstanbul’un mahalle hayatını bu diziyle tanıdı. Sonra
yerli dizilerin sayısı arttı ve başka dramalar, başka semtleri beyazcam aracılığıyla evlerimize taşıdı. Bu yapımlar, ilham aldıkları mekanlarla adeta İstanbul’u yeniden anlatmaya başladı izleyiciye.
İstanbul’u semt semt ve mahalle mahalle paylaşan dramalar, çekimlerin yapıldığı semtin tanıtımını yapmakla kalmayıp, çoğu zaman bir
kazanç kapısı da oluyor. Kavacık,
Etiler,
Üsküdar,
Ataşehir, Beylerbeyi, Kuzguncuk ve
Anadolu Hisarı gibi çekimlerin yoğunlukta olduğu semtlerde insanlar her sabah “
motor” sesiyle uyanıyor, “stop” sesiyle yatıyorlar.
Oyuncusundan kameramanına, ışıkçısından yönetmenine ve yapımcısından onlarca set işçisine kadar dizi çalışanlarına evsahipliği yapmaktan yorulsalar da bazıları kameraların gölgesinde yaşamaya çoktan alışmış. Öyle ki, bu iş birçok insana ekmek kapısı bile açmış mahallede. Show TV’de ekrana gelen ‘Cemile’nin yapım sorumlusu Ercan Sönmez yaşadıklarını anlatırken, “Gözlerime inanamadım, insanlar bu işin ticaretini yapmaya başladı. İnanılmaz derecede paralar dönüyor.” diyor. Yapımcılar mekan olarak seçtikleri
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları (
TCDD), postaneler ve Emniyet binaları için de bu kurumlara para ödüyor.
Şubat Soğuğu’nun yapımcısı Ahmet Gül,
senaryo gereği bazı devlet binalarını özellikle Emniyet’in
araç ve gereçlerini en çok kullanan yapımcıların başında geliyor.
Haydarpaşa Garı, Çavuşbaşı, Samandıra ve Üsküdar gibi semtlerde çekilen dizinin
küçük sorunlar dışında mekan konusunda bir sıkıntısı şimdilik yok. Mahalle ya da semtteki insanlarla bire bir görüşüyor ve işlerini ilk elden hallediyorlar. Devlet kurumlarına ait bina ve araçların bazılarını yazışmalarla, bazılarını da kiralayarak kullanıyorlar. Bu durumda hem devlet kazanıyor hem de yapımcı işini halletmiş oluyor.
Balat, Kuzguncuk ve Alemdar gibi semtlerde çekimleri devam eden ‘Acı
Hayat’ dizisinin ise Seyrantepe’de kullandığı bir
ofis var.
Dizi sesli çekildiği için sette pek sorun yaşanmıyor. “Yalnızca mekan değiştirirken sorun yaşıyoruz.” diyen dizinin set amiri, çevredeki insanlara sıkıntı vermemek için ekibi çok iyi kullanmak gerektiğine özellikle dikkat çekiyor.
Yapımcılar ne diyor?
‘Parayı veren diziyi çeker’
Avni Kütükoğlu (
Yönetmen) - Mavi Rüya: “Herhangi bir devlet kurumuna gidiyor, şartları soruyor, anlaşabilirsek çekime başlıyoruz. Bazı devlet kurumları da tabuymuş gibi, mekanlarını açmıyorlar. Devletin bazı birimleri esnek, üstelik para da kazanıyorlar. Mesela, bu konuda
yönetim kararı olan TCDD’ye çekim için bedel ödemek zorundasınız. İsterseniz size Haydarpaşa Limanı’nı bile tahsis edebilir. Biz de çekimden önce
protokol yapıyoruz. Emniyet, helikopterini veriyor; ama bir bedel karşılığında. Devlet hastaneleri de il sağlık müdürlüğünden ya da bakanlıktan izin almanız halinde kapılarını size açıyor. Biz de kurumlara zarar vermemek için elimizden geleni yapıyoruz. Para vermediğimiz yerlere de bağışlar yapıyoruz.”
‘İnsanlar çekimlerden bıkmış’
Hakan Danış (Yapım Sorumlusu) - Esir Kalpler: “
Proje ile ilgili bugüne kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Aslına bakarsanız insanlar çekimlerden bıkmış artık. Bir de herkes bu işin ticaretini yapmaya başladı. Çoğu zaman zorlanıyor, sorunları insanlarla
diyalog kurarak halletmeye çalışıyoruz. Zaten onlar da işi öğrenmiş; dizi kaliteli ise olumlu bakıyorlar. Bazen çekim yaparken bazıları çıkıyor, ‘Kaldırın bu malzemeleri, evimize gidemiyoruz.’ diyorlar. Bazıları da bize yardımcı oluyor. Açıkçası siz nasıl davranırsanız, öyle karşılık görüyorsunuz.”
‘Mekânlar İstanbullu için kazanç kapısı’
Ercan Sönmez (Yapım Sorumlusu) - Cemile: “İstanbul’da çekim yapmak eskiden çok kolaymış. İnsanlar, meraktan her gelen kameraya kapısını açarmış. Ancak şimdi durum çok farklı, insanlar bu işin ticaretini yapmaya başladı. İnanılmaz paralar dönüyor. Kim fazla parayı verirse mekanı kapıyor. Ben İstanbul dışındaki çekimleri daha çok seviyorum. Çünkü oradaki insanlarla anlaşmak daha kolay. İstanbul’da aklınıza gelecek her şeyden para istiyorlar. İstanbullu bıkmış. Bir de mekana bir
ekip girdiği zaman en az 45 kişi ile birlikte giriyor. Bu da insanları yıldırıyor sanırım.”
ZAMAN / Cumaertesi