Topkapı Sarayı, 550 yıllık tarihinde ne zaferlere ne hezimetlere ne ihtilallere sahne oldu.
Osmanlı’nın idare merkezi olan saray, bugün müze olarak
hizmet veriyor.
İstanbul’un en mutena köşesine kurulan binaları, vitrinlerinde, depolarında barındırdığı hazineleri ile emsalsiz bir kültür varlığı olan sarayı asıl önemli kılan amil ise bu eserlere şekil veren geleneği ve her taşına sinmiş hatıraları. Halen Topkapı Sarayı
Müzesi başkanlığını yürüten Prof. Dr.
İlber Ortaylı’nın kaleme aldığı ‘Mekânlar ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı’ isimli kitap, Topkapı Sarayı’nın büyülü dünyasında yolculuğa çıkarıyor.
Bank Asya’nın sponsorluğunda
Kaynak Yayınları tarafından hazırlanan kitaptaki tarih yolculuğuna özel olarak çekilmiş fotoğraflar eşlik ediyor. İşte o yolculuktan birkaç köşe başı...
Babüssaade: Fatih’ten İkinci
Mahmud devrine kadar Osmanlı’nın idare merkezi olan Topkapı Sarayı, aynı zamanda bir eğitim mekânıydı. İç içe avlulardan meydana gelen sarayın Babüssaade adını taşıyan kapısından ilerisi Enderun adını alırdı. Padişahın özel mekânı olan Enderun’a çok özel şahıslar dışında giriş mümkün değildi. Devşirme usulüyle saraya alınan Enderun halkı burada hem mükemmel bir eğitim alır, hem de hizmet görürdü. Padişah evinin kapısı olan Babüssaade aynı zamanda bayram, cülus, Sancak-ı Şerif ihracı gibi gösterişli törenlerin mekânıydı.
I.
Abdülhamid Odası: Harem’de
padişahların ikametine tahsis edilen Hünkar Dairesi, iç içe odalardan ve koridorlardan oluşur. Değişik padişahların adıyla anılan odaların her birinin birer hikâyesi vardır; I. Abdülhamid Has Odası’nda olduğu gibi. Abdülhamid, Özi Kalesi’nin Rusların eline düştüğü ve Müslümanların zulüm gördüğü haberini bu odada aldığında üzüntüden
felç geçirdi ve ertesi gün yine aynı mekânda hayata gözlerini yumdu.
Hırka-i Saadet Çeşmesi: Fatih tarafından yaptırılan Has Oda, padişahların saraydaki makam odasıydı.
Mısır’ın fethinden sonra
Mukaddes Emanetler’e de ev sahipliği yapan Has Oda’da sarayın yüksek rütbeli kırk ağası hizmet ederdi. Hırka-i Saadet Dairesi’ndeki cülus merasimi ile
tahta çıkan padişahların cenazeleri de dairenin duvarındaki çeşmede yıkanırdı.
Kafesli Pencere: Haftanın belirli günlerinde Kubbealtı’nda toplanan Divan-ı Hümayun’a sadrazam
başkanlık ederdi. Toplantılar, Divan üyelerinin
Ayasofya’da sabah namazını kılmalarından sonra başlardı. Yedi iklim dört bucağı ilgilendiren kararların alındığı Divan toplantılarını padişah, Adalet Kulesi’nin Kubbealtı’na açılan kafesli penceresinden izlerdi.
Arz Odası: Divan’da kararlaştırılan hususların sadrazam tarafından padişaha arz edildiği Arz Odası, aynı zamanda sarayın elçi kabul salonuydu. Yabancı ülkelerin elçileri, çoğunlukla ulufe dağıtımına denk getirilen günlerde cihan hükümdarının huzuruna burada çıkardı.
Mihrişah Sultan Odası: Bilinenin aksine köklü bir eğitim müessesesi olan Harem’de yetişen
genç cariyeler, belli bir yaşa geldikten sonra saray dışından evlendirilirdi. Evlenmeyenler ise buradaki hizmetlerine devam eder ve rütbe alırlardı. Sarayın tamamında olduğu gibi
protokol sisteminin en yüksek seviyede uygulandığı Harem’de hakimiyet, valide
sultana aitti. Mihrişah Valide Sultan adına yaptırılan daire, cumbalarıyla eski Türk evlerinin özelliklerini taşır.
Cevri Kalfa Dairesi: Üçüncü Selim’in şehid edildiği ihtilalde asiler, o zaman şehzade olan 2. Mahmud’u da öldürmek istediler. Ancak şehzade Harem’in ikinci katından dama çıkarılarak kurtarıldı. Bu sırada Cevri Kalfa isimli cariye, gözlerine mangaldan kızgın kül atarak asilerin merdivenden çıkmalarını engelledi.
Sultanahmet’teki Cevri Kalfa Mektebi de 2. Mahmud tarafından bu kahraman kadın adına yaptırıldı.
ZAMAN