Tunagür'den kalan hoş seda

Dün ilmi ile âmil bir âlimi, yaşayan bir tarihi, bir İstanbul efendisini ebediyete uğurladık.

Tunagür'den kalan hoş seda

Dopdolu bir hayat yaşayan, kendisini İslam’a ve Müslümanlara adayan bu zat, Sultan Abdülhamid Han’ın saray katiplerinden aslen Siirtli bir babanın evladı olarak 1924’te İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya geldi. Yedi yaşında oğluna Kur’an’ı hatmettiren bu dini bütün baba aynı yılda vefat etti. Yetim kalan evladına, ömür boyu rehberlik edecek en kıymetli mirası bırakarak ayrıldı. Cenab-ı Allah onun yetimini, Dürr-i Yetim sırrına mazhar etti. O Eşsiz İnciye (aleyhissalatü vesselam) sahip çıktığı gibi, O’nun ümmetinden bu yetimi de himaye etti. Meyvesi bol, gölgesi geniş bir ağaç kılıp nesilleri ondan istifade ettirdi. Kabataş Erkek Lisesi’nde aralarında Celalettin Ökten, Nihat Sami, Faruk Nafiz gibi zevatın bulunduğu hocalardan okuduktan sonra Ankara’da Kadastro Yüksekokulu’ndan mezun oldu. İstanbul’da kadastro memurluğuna başlamakla beraber, asıl gayesi olan dinî ilimleri öğrenmeye başladı. Allah, ona Hüsrev Hoca gibi dirayetli, ihlas ve dinî salabet sahibi bir hoca nasip etti. Klasik tarzda ondan ilim öğrenme yoluna girerek en yakın talebelerinden biri oldu. 1947’de İzmir’de dokuz ay subay olarak yaptığı askerlik hizmetinden sonra da sürdürdüğü tahsilini, hocasının vefat ettiği 1953’e kadar devam ettirdi. Örnek bir sadakatle bağlı olduğu hocasından sonra, kendi deyişiyle İstanbul ona zindan kesildi. Müftülük imtihanına giren sekiz kişiden kazanan tek hoca olarak 1957’de Ezine müftülüğüne tayin edildi. O zaman sakal bırakan genç nadir olduğundan olmalı, halk ona “Kara Sakallı Müftü” lakabını taktı. Orada iken devlet bursu ile iki yıl ihtisas yapacağı Bağdat Üniversitesi’ne gitti. Dönüşünden sonra Hasan Basri Çantay Hoca’nın teşviki ile onun memleketi olan Balıkesir müftülüğüne tayin edildi. Kitleleri vaazları ile derinden etkiliyordu Bu sıra dışı hocanın verdiği vaazlar, şehirde büyük dalgalanmalar meydana getirdi. Paşa Camii’ne sığmayan cemaat, 52 camiden naklen dinleme imkanı veren ses düzenini kurdurdu. 1961 darbe yönetimi onu Edirne’ye gönderdi. Bu kabil zulümlerin arkasında, onu muhtaç yerlere hizmet götürmekle görevlendiren İlahî takdir elini görmek gerekir. Oradaki dinî hayatta da ciddi bir canlanmaya vesile olan “Kara Sakallı Hoca”yı, darbenin artçı etkilerini taşıyan hükümet, 1963’te tenzilen İzmir vaizliğine gönderdi. Fakat bu sürgünler, hep lütuflara vesile oldu. İzmir’de de, zaten daha önce irtibatta olduğu Kestanepazarı Öğrenci Yurdu gibi önemli bir kurumun müdürlüğünü deruhte etti. 1966’da Diyanet İşleri başkan vekilliğine tayini çıktı. Ayrılması gerektiğinde bu müesseseyi emanet edeceği tek aday vardı. O da Edirne’de kabiliyetlerini keşfettiği Fethullah Gülen adlı genç hoca idi. Onun İzmir vaizliğine tayinini sağlayarak, asıl önem verdiği yurt müdürlüğü görevini ona bıraktı. Böylece kendisi gibi onun da hizmetlerinde büyük bir açılıma vesile oldu. Elli yıla yakın süren karşılıklı vefaları, her ikisinin de hayatlarını çok semeredar etti. Yaşar Tunagür, İstanbul’da yetişmenin bütün avantajlarını çok iyi değerlendirmesinin yanı sıra, yurtdışı temasları ve dostlukları da çok hayırlara zemin hazırladı. Cevval zekası, geniş bilgisi, ihlası, cesareti, etkili hitabeti, gönlünde yaşadığı dinî heyecanı etrafına da intikal ettirme gücü, hazırcevaplığı ile girdiği her muhiti, mıknatıs gibi kendisine cezbederdi. Öyle ki onbinlerce kişinin dün cenaze namazında kendisini son yolculuğuna uğurlamak için biraraya toplanması halkımızın kendisine hizmet edenlere karşı gösterdiği derin sevginin en bariz göstergesiydi. Bunlardan başka kılık kıyafetinde, hayatının bütün yönlerinde de kalite ve estetiğe çok önem verirdi. Umur-i hariciyesinin düzgünlüğü ile de gerçekten sıradışı bir beyefendi idi. Bunları teferruat sayarak bu hususlarda mütevazı davranmazdı. Zira bir din alimi olarak dinin izzetini ilmi ve ameli ile koruduğu kadar, hayat kalitesi ile de kendisini saydırırdı. Mesela mütevazı bir evde oturma yerine Ankara’nın en lüks ve saygın semti olan Çankaya’da mutena bir ev kiraladığını görürüz. Çünkü onun hedefi, o muhitlerde yaşayan ve toplumda etkin olan insanlara bir şeyler anlatmaktı. Daha önce ikamet ettiği şehirlerde olduğu gibi Ankara’da da hadis dersleri başlattı. Ülkemizin teknokrat ve bürokratlarından otuz kadar şahsiyet o perşembe derslerine katılırdı. Özal kardeşler, Esad Coşan, Muammer Dolmacı gibi birçok zevat müdavimler arasında idi. Yaşar Tunagür hocanın, 60’lı yılların başında Seyyid Kutub’un “İslam’da Sosyal Adalet” adlı önemli kitabını dilimize kazandırarak İslam’ın çağdaş yorumunu aydınlara ulaştırma gayesine hizmet ettiğini, İslam dünyasından tercüme çığırında da öncülük ettiğini görüyoruz. Onun belki de en önemli özelliği İslam’ı, en mükemmel nümunesini kendisinde aks ettiren Sahabe neslinin anlayış ve yaşayışıyla anlatmaya gösterdiği ihtimam idi. Dinî ve tasavvufî hizmet gruplarına dost olmakla beraber, onlardan herhangi birine intisab etmedi. Hüsrev Hoca’dan aldığı eğitimin bariz bir emaresi olarak, zahiri şer’i ölçüleri kullanmada tereddüt göstermez, bu hususlarda kimseden çekinmez, hatır gönül dinlemezdi. Sevdiğim bir tarafı da şu idi: Fetvası olan fıkhi meselelerde, takva adına işi sıkı tutma taraftarı değildi. Böyle davranmanın, fitnenin yayıldığı, dinî salabetin zayıfladığı zamanımızda, Müslümanların ekserisini dinden uzaklaştırdığını söyler, ruhsatlarla amel etme yolunu göstererek insanları din çerçevesinde tutmaya ihtimam gösterirdi. Sırf dine bağlılıkları sebebiyle bazı devlet dairelerinde görevlerine son verilen onlarca liyakatli insanı kadroya tayin ettiğini yakından bilenlerdenim. Kalitesine kanaat getirdiği insanlar için risk almaktan çekinmez, ilgilileri onlar hakkında ikna etmeye çalışırdı. İzmir’den bazı arkadaşları bir seferinde Ankara’ya giderek Fethullah Gülen Hoca’yı şikayet edince hemen celallenip şöyle demiştir: “Eğer böyle bir hoca efendiyi gücendirip uzaklaşmasına sebep olursanız, iyi bilin ki Allah o Kestanepazarı Camii’nin kubbesini başınıza yıkar!” “Bir zaman sonra İzmir’e gittim. Bu arada hoca Kestanepazarı Yurdu’ndan ayrılmış. Camiye gidince, kapalı olduğunu hayretle gördüm. Tamirata alınması sebebiyle bir yıl kapalı kaldı”. Böylece intak-ı Hak’la, söylediğinin çıktığını ima ediyordu. Hayır işlerinde durmaksızın koşturdu Yaşar Hoca’nın inkılapçı tarafına bir misal vereyim: Ülkemizde kıraat ilminin zevale yüz tuttuğunu görerek bunu önleyecek bir gayret göstermek gerektiğini düşünür. Kalan bir iki üstaddan biri, Of’ta M. Rüştü Aşıkkutlu Hocaefendi’dir. Hizmet içi kurslar resmiyet gereği, Ankara gibi merkezî bir yerde yapılırdı. Kendisine her türlü imkanın sağlanacağını söyleyerek Ankara’ya teşrif etmesini istirham eder. Fakat o, annesine bakma zaruretinden ötürü gelmesinin mümkün olmadığını, ama Of’ta olursa hiçbir karşılık beklemeksizin meccanen hizmete hazır olduğunu kesin bir dille söyler. Başka çare kalmayınca bu kursun Of’ta yapılması kararını alıp icra eder. O kursa katılan çok sayıda hocanın, üç ayda, bir senelik bir netice aldıklarını söylediklerini bizzat kendisinden dinlemiştim. Aşıkkutlu Hocaefendi’nin, daha sonra Ankara ve İstanbul’da ders verdiğini görüyoruz. Anlaşılan başlangıç böyle olmuş, sonra mazereti zail olmuştur. Yaşar Tunagür Hoca’mızın uful etmesiyle yakın çevresi ve onu tanıyan bütün Müslümanlar hüzünlüdür. Elli yıllık refiki Fethullah Gülen Hocaefendi’ye, değerli refikasına ve evlatlarına taziyetlerimi sunar, sabr-ı cemil dilerim. Fakat dopdolu bir hayat geçirmesi ve etrafında vesile olduğu binlerce hayırlar, yetişmelerinde rol oynadığı binlerce hoca, hizmetlerine devam edeceklerdir. Diyanet İşleri başkan vekilliğinde bulunduğu 1966-71 döneminde, teşkilata daha bir saygınlık kazandırdığı, çok kimse tarafından ifade edilmektedir. Emekli olduktan sonra da hayatının son günlerine kadar TV, radyo, ev sohbetleriyle verimli hizmetlerini sürdürmüştür. Vefatından on iki saat önceki konuşmamızda heyecan ve neşesinden hiçbir şey kaybetmeksizin, bir iki gün sonra hastaneden çıkmayı umduğunu belirtmişti. Ülkemizde İslamî gelişmede büyük bir payı olan bu hocamızı Cenab-ı Allah rahmetine gark eylesin. Kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe kılsın. Kendisine hayru’l-halef olacak hocalardan ümmeti mahrum bırakmasın. ZAMAN
<< Önceki Haber Tunagür'den kalan hoş seda Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER