Yüce Yaratıcı bu vesileyle bize bir kere daha kendimizi
kontrol etme,
yenileme ve eksiklerimizi gidererek yola daha hızlı devam etme fırsatı sundu.
Üç aylardan hakkıyla istifade edebilmek için öncelikle bu kutlu zaman diliminin her bir anının kudsiyetine ve bereketine inanmak gerekiyor. Çünkü bu
mübarek dakikalar, saatler, günler ve geceler ancak inanan insanlar için bir anlam ifade eder. Bu aylar, her mü'minin gönlüne, seviyesine göre mutlaka bir şeyler bırakıp gider.
Üç aylar, hepimiz için taze başlangıçların vesilesi olmalıdır. Herkes gerek şahsi, gerek ailevi, gerekse sosyal ilişkileri açısından kendi durumunu gözden geçirmeli ve her anlamda bir yenilenmeye gitmelidir. Üç aylar içerisine serpiştirilen kandiller, yol gösteren işaret taşları gibidir.
Mübarek
üç aylar girer girmez gönüllerimize bütün ihtişamıyla "merhaba" diyen Reğaib kandili, bize her daim iyilik ve güzelliklere rağbet etmeyi fısıldar; hayatımızla alakalı yeni kararlar alma imkânı sunar. Mesela namazlarını bir türlü istediği düzene sokamamış biri için, üç aylık zaman dilimi kaçırılmayacak bir fırsattır. Üç ay boyunca namazlarını düzenli olarak kılmaya karar verip bu disiplinden taviz vermeyen biri, namazdan kopmama adına önemli bir adım atmış sayılır.
Namazlarını aksatmadan kıldığı halde cemaati
ihmal eden biri de bu eksiğini üç ay boyunca gerçekleştireceği sıkı bir takiple giderebilir. Çünkü bilir ki Reğaib'in hemen ardından, en büyük hediyesi namaz olan Miraç kandili gelecektir. Namaza böyle rağbet edilince Mirac'ı farklı bir boyutta yaşama imkânı elde edilir.
Kur'an-ı Kerim
okuma için de aynı husus geçerlidir. Okumayı bilmeyen öğrenmeye, iyi okuyamayan okumasını ilerletmeye, hayatında her gün Kur'an'a yer vermeyen de bu temel eksiğini gidermeye azmetmelidir. İnanan her gönül, seviyesine göre namaz, Kur'an, oruç, evrad u ezkar ve gece ibadeti gibi hususlarda eksiklerini tesbit etmeli ve onları giderme yoluna gitmelidir.
Böyle bir kararlılıktan sonra yavaş yavaş elde edilen kıvamın muhafazası için Beraat kandili ekstradan bahşedilmiş bir lütuf gibidir. Bu kıvamın sahibi, günahlardan
beraatini almaya âmâdedir;
Ramazan-ı şerifi de en güzel şekilde karşılamaya hazırdır.
Bu yoğun
hazırlık döneminin ardından bütün ihtişamıyla Ramazan gelir ki, onun havası bambaşkadır.
Sahuruyla,
iftarıyla,
teravihi ve mukabelesiyle Ramazan bütün bir seneye yetecek feyiz ve bereketiyle gönül semamıza doğar. Geceleyin sahur için uykularının en
tatlı anını bölenler, gündüzleri tuttukları oruç ve okudukları mukabelelerle bir sıçrama daha yaparlar. İftar sevincinin ardından bütün coşkusuyla eda edilen teravih, o günkü kulluk abidesinin tacı olur.
Bir de bütün senenin en kıymetli günü olan
Kadir gecesi vardır ki, o mübarek gece, bereketini ancak bu üç ayı iyi değerlendirenlere ikram eder. Sanki o kutlu gece üç ayın kadrini bilenlere armağan olsun diye Kadir Gecesi olarak isimlendirilmiş ve Kur'an'da
tescil edilmiştir. Kadir gecesi, içi kullukla dolu üç aylar bohçasının üzerine konmuş gül gibidir. O gül ancak içi dolu bohçanın üzerine yakışır. Bu bohçayı ulu dergâha arz edenlere verilen ilk
ödül ise bayramdır.
Üç ayların büyülü atmosferi evimizi, sokağımızı, çarşımızı, pazarımızı ve bütün toplumu sarmalıdır. Evde kandiller bir bayram havasında kutlanmalı, çocuklara hediyeler alınmalı, büyüklerin kandilleri
tebrik edilmelidir. Mümkün olursa çocuklarımıza güzel elbiseler giydirilmeli, o güne özel yemekler, programlar hazırlanmalıdır. Komşularımızla tebrikleşmeler gerçekleştirilmelidir.
Mübarek mekânlar ziyaret edilmeli, büyüklerin duaları alınmalıdır. Bu vesileyle çocuklarımıza camilerimiz, minarelerimiz, mahyalarımız anlatılmalı, Itrî bestesiyle okunan salât ü selamlarımız, tekbirlerimiz yaşatılmalı ve insanın ruhuna işleyen ezanlar dinlettirilmelidir.
Aynı güzellikler iş hayatımıza ve sosyal ilişkilerimize de yansımalıdır. Çünkü bu aylarda vicdanlar teyakkuza geçer, bütün gönüller uyanır, duygular coşar. Üç ayların bu tatlı ve imrendiren sıcaklığı inanan gönüller için gece-gündüz devam eder. Bu zaman diliminde herkes gönül diliyle konuşmaya başlar. Beşeriyetten kaynaklanan tabii sertlikler bir anda yumuşar. Bu vesileyle insanlar, herkesle selamlaşmalıdır. "Kardeşinin yüzüne gülümsemeyi bir iyilik olarak sakın küçümseme!" hadisinden hareketle herkese tebessüm etmeli ve iyi dilekler paylaşılmalıdır.
Sosyal faaliyetler planlanmalı, yemekli-yemeksiz toplu programlar yapılmalı, mübarek beldelere geziler düzenlenmelidir.
Fakir fukaraya gönüller ve sofralar açılmalıdır. Sineler ummanlar gibi geniş olmalı ve el uzatılmayan bir mahzun gönül bile bırakılmamalıdır.
SÜLEYMAN SARGIN - ZAMAN