Artık vermeniz gerekiyor, zira kimi cahillerin hâlâ hakkındaki “
Kızıl Sultan” teranesini devam ettirdiği II.
Abdülhamid, kendisinden
yardım isteyen Papa’nın çağrısını geri çevirmemiş ve İstanbul’dan Roma’ya hem para, hem de kilisenin süslemesinde kullanılmak üzere malzemeler göndermişti.
İşte diyaloğun
Osmanlıcası:
Hatırlayacaksınız: Sultan Abdülhamid’in
Kadıköy, Yeldeğirmeni’nde Hemdat İsrael
Sinagogu’nun yapımına müsaade etmek bir yana, Rumların saldırısına karşı özel koruması altına aldığını ve bu sayede inşa edilebildiğini daha önce yazmıştım. Aynı şekilde
İstiklal Caddesi’nden Tünel’e giderken sol kolda merdivenle inilen Santa
Maria Draperis
Kilisesi’nin inşasına katkıları sebebiyle giriş kısmına yine Sultan Abdülhamid’in adının yazılı olduğu bir kitabe konulduğunu da biliyoruz.
Abdülhamid Han’ın “Osmanlı memleketleri”nde (“Memâlik-i Osmâniye”) yaşayan gayrimüslimlere ait çeşitli dinî binaların yapım ve tamirine aynî ve nakdî yardımlar gönderdiği de, kayıtlara geçmiş durumda. Ancak Osmanlı sınırları içinde bulunmayan, üstelik
Vatikan’ın göbeğindeki bir kilisede Abdülhamid’in katkısını görmek yine de şaşırtıcıdır.
Karışık şeyler okuduğumu bilen bilir. Bunun bir faydasını da şu anda okumakta olduğunuz yazıda gördüğümü söylemem lazım. Zira bu hususa dikkatimi çeken, masonların çıkardığı bir dergideki yazı oldu. Celil Layıktez, 1995 yılında (1) Roma’ya yaptığı bir bayram tatili
seyahatinden söz ediyor. Daha önce “Muhterem Üstadı
Ziya Umur”dan Vatikan’daki San Gioacchino in Prati Kilisesi’nin özelliğini işitmiş olan yazarımız, seyahat sırasında gidip kiliseyi bulmuş ve Redentorista tarikatına mensup Başrahibi Padre Benito Bissacco ile görüşmüştür.
Layıktez’in Başrahip’ten aldığı bilgilere göre, kilisenin temeli 1
Ekim 1891’de atılmış ve 1898 yılında da ibadete açılmıştır. Başrahip Bissacco’nun II. Abdülhamid’in kiliseye katkısını belirten sözleri ise şöyle: “Sultan Abdülhamid’in yardımı aynî ve nakdî olmuş. Aynî olarak kilise içi süslemelerde ve …dış kapıların yapımında kullanılan
Lübnan sedir ağaçlarını yollamış.”
Buna göre, Papa, kilisenin inşasına mali
destek sağlamak için dünyadaki devlet başkanlarından yardım istemiştir. Oluşturulan fona, Sultan Abdülhamid’in de aralarında olduğu 24 devlet başkanı
cevap vermiş ve katkıda bulunan ülkelerin isimleri, giriş kısmında tavana yakın lento üzerine
mermer mozaiklerle yazılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ismi de buraya Latin alfabesiyle “Memalik-i
Osmaniye” şeklinde yazılmıştır.
Buna şaşırmamak lazım, çünkü Halife-Sultan, toprakları üzerinde yaşayan Katoliklerin de koruyucusuydu. Tabii bu kilisenin yapımına katkıda bulunmak suretiyle müthiş denge politikasına yeni bir aktörü dahil ediyor, Papalığa yakın
mesajlar göndererek
Avrupa’da aleyhimize esen havaya karşı bir
propaganda fırsatı yakalamak da istiyordu. Nitekim Papalık ile ilişkisini sıcak tutmak amacıyla başka hamlelerde de bulunduğunu görüyoruz.
Mesela
Sandıklı yöresinde bulunan Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait bazı mermerlerin
Müze-i Hümayun aracılığıyla Papa’ya gönderilmesini emrettiğini
Hazine-i Evrâk kayıtlarından ayrıntılarıyla öğrenme imkânına sahibiz (bkz. 1310 (1884) tarihli 1724 numaralı hususî irade). II. Abdülhamid bununla da yetinmeyerek Vatikan’a Roma’dan ayrı bir elçi tayinini arzu etmiş ve arzusu üzerine
Atina Büyükelçisi Asım Bey’in bu göreve atanması için harekete geçilmiştir (bkz.
Başbakanlık Arşivi, 1314/1315 (1888-1889) tarihli 1138 ve 1219 sayılı belgeler). (2)
Sultan Abdülhamid’in yurtiçindeki sinagog ve havra inşaatlarına gösterdiği ihtimamın asıl sebebi, nasıl kendisine
vergi veren
Müslüman veya gayrimüslim teb’asının dinî ihtiyaçlarını gözetmek gibi bir “imparatorluk” tavrı ise, Vatikan’daki San Gioacchino in Prati Kilisesi’ne yaptığı yardım da, ne sözümona “kardinal” olduğundan, ne de Katolikliğe yakınlık duyduğundandır. Asıl amacı, emperyalizmle milliyetçiliğin el ele vererek kırmaya azmettikleri Memâlik-i Osmaniye platosunun bütünlüğünü korumaktı. Bunu da Katolik dünyasının dinî lideri Papa’yla
diyalog kurarak başaracağına inanıyordu.
Sultan Abdülhamid, gönderdiği “Biz buradayız” mesajının, Vatikan çayırlarında (“prati” ‘çayır’ demektir) bir hoşgörü rüzgârı gibi esmesi gerektiğine inanmıştı. Tabii böylece Avrupa kamuoyuna hoşgörünün en geniş ölçüde yaşandığı “ada”nın sesini de duyurmuş oluyordu.
Velhasıl, Osmanlı hoşgörüsü, II. Abdülhamid eliyle Vatikan çayırlarına kadar uzanmıştı. Geleceğe paha biçilmez değerde bir mesaj bırakarak hem de… İster misiniz şimdi Sultan Abdülhamid’i de kardinal ilan edenler çıksın!..
MUSTAFA ARMAĞAN / TURKUAZ
dipnotlar
(1) Celil Layıktez, “Osmanlı yardımıyla Roma’da inşa edilen kilise: S. Gioacchino in Prati”, Tesviye, Sayı: 17,
Mayıs 1995, s. 26-27. Bir tarihçi olarak bu yazıda aktarılan bilgileri başka kaynaklardan teyid etmem gerekiyordu. Bu işi, Mario Antonio Ebcim ve Ahmet Eren Kademoğlu beyefendiler yaptı. Fotoğraflar Ahmet Eren’e ait.) Her ikisine de teşekkür ediyorum.
(2) Taha Toros, “Benden
selam olsun, Roma’daki Papa’ya!”, Yıllarboyu: Yakın
Tarih Dergisi, Sayı: 7, Ekim 1978, s. 37.