Teknisyen
Behçet Dinçer,
Bodrum Kaymakamlığı'na gelerek verdiği yazılı ifadesinde şöyle dedi: “Aslında
makine teknisyeniyim. 1992'de,
Osmanlı Türkleri'nin ördüğü duvarın yıkılarak açılması ile 12 metre derinliğinde yer altındaki mekana ulaştık. Zindan denilen yer top koruganlığıydı. Zindanların 80 metre kadar daha uzakta olduğunu tespit etmiştik, ancak
bütçe elverişli olmadığı için kazı çalışmalarını sürdüremedik. Ancak top koruganlığının içinde de duvarda
esir zincirleri ve işkence aletleri vardı. Bu nedenle dönemin müdürü
Oğuz Alpözen burayı zindan olarak düzenlememizi istedi. Zindana ilk olarak
arkeolog Mehmet Özgenç,
kale şefi Ali Uçarer ile ben girdim ve ilk çizimlerini yaptım. Alpözen, ‘Yaşayan müzecilik yapıyoruz, bu nedenle dikkatleri müzeye ve zindanlara çekmemiz gerek. Sen giriş kapısının üzerine sağ tarafa ‘İnde Deus Abest’ yaz, sol tarafa da
İngilizce ve
Türkçe levhasını asarız’ deyince sakınca görmedim.
Ben makine teknisyeniyim. Tarihten anlamıyordum. Daha sonra Alpözen her gelene yazının 500 yıllık olduğunu söylemeye başlayınca biz ve kale personeli bu oyuna ortak olduk ve baskılar nedeniyle yıllarca bunun gerçek olmadığını söyleyemedik. Ancak Alpözen beni asla tehdit etmedi. Yıllarca vicdanım huzursuz olarak yaşadım. Alpözen,
emekli olunca bir yazıyla durumu bakanlığa bildirmeyi düşündüm, ancak 1999'da, yazının eski olduğuna dair birlikte ifade verdiğimiz arkadaşlarım zor durumda kalacaktı. Bana dilekçe vermemin hem kendilerine hem de kaleye büyük zararı olacağını söylediler. Ben de ikna oldum. Ancak kaleyi ziyarete gelenleri yanılttık. Bu şu ana kadar verdiğim ilk yazılı ifade. Zaten yazıyı incelemeye gelecek epigrafların yazının yeni olduğunu anlamaları 30 saniyelerini almayacaktır. Olayların buraya kadar uzanacağını, skandal haline geleceğini düşünemedik. Alpözen personeli de tarihi de, müzeyi ziyaret eden on binlerce kişiyi de yanılttı. Gerçek ortaya çıktığı için vicdanım rahat. Tarihi skandalın tanığı olarak bu yükle yaşayamazdım. Bu konuda suçumuz neyse cezasını da çekeriz.”