Bir aşk
romanı denebilir. Bir aydınlanma romanı denebilir. İnsanı anlamla buluşturan bir hikaye anlatıyor denebilir. Hakikate sürükleyen bir kitap denebilir. Ama bu tanımların hiçbirisi tek başına yeterli olmayacaktır.
Taşlar ve Küller bugünün dünyasında karşımıza Başak'ı çıkarıyor. Onun imkansız aşkını, taşra ve büyük şehir, geleneksel
aile yapısı ile
modern dünya arasındaki mücadelesini izlerken, Başak'ın hazırladığı doktora tezi vesilesiyle eşiğine kadar sürüklendiği bir kitabe, okurlara hiç de alışık olunmayan bir dünyanın kapılarını açıyor. Yüzlerce yıl önce yaşamış bir
genç kadın, Sırriye Hatun ile modern dünyanın çeperlerine çarpa çarpa yolunu bulmaya çalışan Başak'ın birbirlerine paralel giden hayatları okuru hazırlanmış sona doğru hem merakla hem hızla sürüklüyor. Hakikate dair, aşka dair, insanın kendini bulması, kendini keşfetmesine dair gizliden gizliye büyük şeyler söyleyen
Şeyma Yol Kara, Taşlar ve Küller ile edebiyat dünyasına sağlam bir giriş yapıyor.