Kitaplığımızda ya da masamızın kenarında duran bir
sözlük... Bir kelimenin peşine düşüp sözlük karıştırmayalı, parmaklarımızla harfleri takip etmeyeli ne kadar oldu? Belki de birçoğumuzun sözlük ile ilişkisi ilkokuldan
mezun olduktan sonra sona erdi. Onlar yalnızca öğretmenlerin bize okula getirmekle yükümlü kıldığı kitaplar olarak kaldı. Her evin başköşesinde yer tutsa da vefasızca eskimeye terk edildi sözlükler. Kitaplık raflarında tozlanan veya bir köşeye atılan sözlüklerimiz, aslında dilimizin nasıl yozlaştığının da bir göstergesi değil mi?
İnternet kullanımı hayatımızda günden güne yaygınlaşırken, bizi hayata bağlayan kimi alışkanlıklardan da koparıyor. Bu alışkanlıklardan biri de hiç şüphesiz ciltli lügatlere başvurmak ve sözlük okumaları. Artık insanlar, teknoloji aracılığıyla bilgiye ulaşmanın sağladığı kolaylıkları öne sürerek, basılı sözlük kullanımından yavaşça uzaklaşıyor. Yayınevlerinin birer birer sözlüklerini internet ortamına aktarmaları da bu kopmayı hızlandırıyor tabii ki. Peki, gerçekten internet üzerinden yayınlanan sözlükler, basılı sözlüklerin yerini alabilecek mi?
Sözlük yaşanmışlıkların bekçisidir
Görüşlerini aldığımız sözlük yazarları, bu konuda ortak bir tavır takınıyorlar.
Teknolojinin dönüp dolaşıp bu işe de karışacağını onlar da biliyor, ancak basılı sözlüklerin yerini tutmayacağını savunuyorlar. Ötüken
Türkçe Sözlük müellifi
Yaşar Çağbayır oldukça net bu konuda. "Her ne kadar genel ağ (internet) ortamında yer alan bir sözlük, kelime bulma açısından büyük kolaylık sağlıyor ve elde, çantada, rafta yer kaplamıyorsa da yararlanma açısından basılı sözlükler kadar kullanışlı değil. Bu yüzden basılı sözlüklerin kullanımını pek fazla etkilediğini sanmıyorum." diyor
emekli Türkçe öğretmeni. Uğruna 40 yıl harcadığı o sözlüğün; bir dili, kültürü koruyacağına ve onun yaşanmışlıklarına bekçilik edeceğine inanıyor.
Elbette teknoloji karşıtı değil Çağbayır, fakat ona göre "Eğer bir sözlük genel ağda yayınlanacaksa, evvelemirde mutlaka ve mutlaka basılı bir sözlüğe dayandırılmalıdır." diyerek bu işin olmazsa olmazına işaret ediyor. Aynı görüşlere katılan, Doğan Büyük Türkçe Sözlüğü'nün yazarı D.
Mehmet Doğan ise kütüphaneleri adres göstererek güvenilir kaynakların ancak buralar olduğundan bahsediyor.
Nobel ödüllü
Fransız yazar Anatole France, sözlüklerden bahsederken, "Sözlükler, mükemmelliğin kitaplarıdır. Bu mükemmellik, bütün sözcüklerin ondan alınmasından öte, tüm manaların onlarda bulunmasında saklıdır." diyor. Evet, sözlükler kusursuz olmakla, eksiklik ve sehve mahal vermemekle yükümlü ilmî eserler.
Bu kaynaklardan istifade etmemek, bireysel düzeyden toplumun en geniş kesimlerine kadar büyük dil yıkımlarına sebep oluyor. Büyük telaffuz hatalarından, kelime anlamlarındaki kayma ve daralmalara, dil bilgisi yanlışlarından kaynaklanan anlatım bozukluklarına kadar birçok hata sıralamak mümkün. Örneğin Ötüken Sözlük yazarı Yaşar Çağbayır, habercilerin, mikrofonu eline alır almaz "
bomba gibi düştü..." ifadesinin kendini çıldırttığını, kanal bile değiştirdiğini ifade ediyor.
Kendisinin birçok kez TV kanallarına ulaşarak durumu izah ettiğini belirtiyor fakat bu konuya gereken önemin verilmediğinden yakınıyor. Telaffuz meselesi de can yakan başka bir konu. Başta politikacılar, sanatkârlar ve aydınların yanlış telaffuzlarından yakınan Mehmet Doğan, "Muhatap hep 'muhattap' olarak söyleniyor. 'İlam'la 'ilan' karıştırılıyor. Malûm ilan edilmez, ilam edilir." diyerek önem atfedilmeyen bu durumun vahametini açıklıyor.
İnternetin sözlüğü nasıl etkiliyor?
İnsan dilinin rehberleri sözlüklerin şekli ve niteliği de zamanla değişiyor. Bu değişmeye en büyük örnekler de internette yayınlanan sözlük portalları. 1999 yılında ilk defa yayınlanan
Ekşi Sözlük ile başlayan furya, İTÜ Sözlük, İHL Sözlük ve diğer yayıncı sözlükler ile devam etti ve bu sözlükler binlerce kişinin sözlük yazarlığına katılımını sağladı. Katılımın yaygın olması ve girilen bilgilerin tarafsızlıktan ziyade 'yalan yanlış bilgiler' içerebilmesi, hem kullanıcıları yanıltıyor hem de yazarların başını ağrıtıyor. Bu portalların içerdiği yanlış bilgiler ise insanların sözlük okumaktan çok, sözlük portalı yazarlığına rağbet ettikleri şeklinde yorumlanabilir.
Konuyu yorumlayan
Sevan Nişanyan, özellikle
Ekşi Sözlük'ün ilk zamanlarını överek, "Türk dilinin başına gelmiş en güzel olaydı- yaratıcı, keskin zekâlı, esprili ve dile son derece duyarlı." ifadelerini kullanıyor. Sözlüğün son zamanlarda birtakım gayri-ciddi kimselerin eline geçmesinden ise yakınmıyor değil. Genel anlamda bakıldığı
vakit, edebi çevreler 'bu sitelerin sözlüğün itibarından faydalandıkları' ve ciddiyetten yoksun olmaları nedeniyle kaynak olarak kullanılamayacakları görüşünde. Ancak
spor mahiyetinde ve mizahî açıdan kullanılabileceğini ifade eden yazarlar da var.
Sonuç olarak uzmanlar, gelişen teknolojinin basılı sözlük kullanımına ket vurmasını kaçınılmaz bir son olarak görürken, internet sözlüklerinin de lügatlerin yerini alamayacağını ifade ediyorlar.
Kim, Ne diyor?
Yaşar Çağbayır (Ötüken Türkçe Sözlük yazarı, emekli öğretmen): Sözlük kullanmak, yetişmişliğin belirtisidir.
Öğretmenlik yaptığım yıllarda,
ders işlerken öğrencilerime zaman zaman -ben konuşurken bile- sözlüğe bakmaları gerektiğini sık sık önermişimdir. Bu durum benim söylediğimin öğrenci tarafından yeterince doğru anlaşılmasını sağlayacaktır, diye düşünürdüm.
Ali Çolak (
Gazeteci-yazar): Ben, sözlüğü ve sözlük biriktirmeyi sevenlerin bu tutkuyu yaşatacaklarına inanıyorum. Önemli olan, insanlarda, özellikle de
genç kuşakta "sözlüğe bakmak" kavramını geliştirmek, sözlüğün bir ihtiyaç olduğunu fark ettirmek. Sözlüğe itibar etmemek, kitaba itibar etmemekle eşanlamlı. Çok iyi okurlar aynı zamanda bir sözlük severdir.
Sevan Nişanyan (
Yazar, dilbilimci): Sözlük ve ansiklopedi gibi veritabanı uygulamalarında kâğıt basımın hiçbir geleceği olmadığını düşünüyorum. Encyclopedia Britannica bile gidişi görüp havlu attı. Bizde sanıyorum okullarda bilgisayarlı sisteme geçilmesiyle birlikte kâğıt sözlüklere talep sıfıra düşecektir.
D.Mehmet Doğan (Doğan Büyük Türkçe Sözlük yazarı): Eski zaman insanları şifahî, yani sözlü kültürle beslenirdi. Onların da kelime hazinesi zengindi. Bugün konuşma kültürümüz televizyonlara emanet. Herkes onlardan öğreniyor, onların kelime hazinesi de
ilköğretim ders kitaplarından fazla değil. Eski kültürümüzde manzum sözlükler vardı. Bunlar ezberlendiğinde yüzlerce kelime öğrenilmiş oluyordu.
Sevinç Çokum (Yazar-
şair): Eskiden gazetelerde bu konuda yazılar bulunurdu, televizyonları izleyip yanlışları tespit ederek kaleme alanlar da dilimizi çok iyi bilen kişilerdi. Artık Türkçeyi incelikleriyle yazan, konuşan hatta
İstanbul Türkçesini konuşabilen insanlar, sanatçılar, yazarlar azalmaya başladılar. Tuhaf olan şu ki onların ustalıklarına da başvurma ihtiyacı duymuyor kimse.