Watanabe,
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ)
Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji Uygulama ve
Araştırma Merkezi'nin (
BİYOM) düzenlediği ''Denizli Bölgesinde Tarımsal Prodüktivitenin Geliştirilmesi ve
Genetik Kaynakların Korunması için İnovatif Sistemler'' konferansında, tarımsal biyoçeşitliliğin korunması ve genetik kaynakların sürdürülebilir olarak kullanılması ile ilgili çalışmalar hakkında örnekler verdi.
Tarımsal amaçla kullanılan bitki türlerinde genetik orijinden sonra en fazla çeşitliliğin kırsalda
üretim yapan
çiftçi arazilerinde bulunduğunu ifade eden Watanabe, ''Bazı tarımsal ürünler uygarlıkların doğuşunda rol oynadı.
Türkiye'nin bulunduğu bölgede
buğday, Uzakdoğu Asya'da pirinç, Orta
Amerika'da mısır ve patates insanların yerleşik düzene geçebilmesini sağladı'' dedi.
Dünyada biyoçeşitliliğin hızla azaldığını belirten Watanabe, biyoçeşitliliğin biyoteknolojik yöntemlerle korunabileceğini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Elizabeth D. Earle
Tarımsal biyoteknoloji alanında dünyanın saygın araştırmacılarından Amerika Cornell Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Elizabeth D. Earle ise şunları söyledi:
''Genetik mühendisliği
uygulamaları tarımsal üretimi yapılan bir türün hastalık ve zararlılardan korunması veya agronomik özelliklerinin geliştirilmesi amacıyla kullanılıyor. Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde benzer oranlarda üretimler yapılıyor. Bu tür tarımsal ürünlerin yetiştirildiği 100 kadar ülke arasında Türkiye haritada bulunmuyor. Genetik mühendisliğinin sadece sorunların klasik yöntemlerle çözülemediği durumlarda kullanılması gerekiyor. Bu teknolojinin altyapısının oluşmadığı ülkelerde çevresel nedenlerden dolayı çıkabilecek kıtlıkların bedeli ağır olacaktır. Genetik mühendisliği basit bir teknoloji değil. Bu yöntemle elde edilen ürünlerin regüle edilebilmesi için devlet kurumlarının oluşturulması gerekiyor.''
AA