Bunların çoğunu dinledik ve bugüne ulaşan mektuplarla bir 'destan'a tanıklık ettik. Fakat o dönem 'yakılan' ağıtlardan,
Çanakkale türküsü olarak bildiğimiz meşhur Aynalı
Çarşı dışında zihinlerde pek örnek yok.
Geçtiğimiz günlerde,
Erol Parlak'ın TRT Müzik kanalında sunduğu 'Usta İzler' programında seslendirilen yeni 'Çanakkale Derler' adlı ağıt, durumun hiç de öyle olmadığını gösterdi. Ömer Faruk Yaldızkaya'nın
Emirdağ yöresinden derlediği ağıt,
İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı
sanatçısı Doç. Dr.
Erol Parlak ve sanatçı Fuat Fidan tarafından türkü haline getirildi.
Nevbahar Grubu'nun kurucusu Fuat Fidan ve hocası Parlak, "Çanakkale gibi trajik bir gerçeğe rağmen neden sadece bir ağıt var?" sorusunun peşinden gitmeye karar verirler. Çıkan sonuç Çanakkale kadar trajiktir. Tek sebebi vardır;
ihmal ve ideoloji. Fidan, "
Hâkim ideoloji, Çanakkale'yi İmparatorluğun savaşı olarak algılamış ve ötelemiş, yerine
Kurtuluş Savaşı'nı öncelemiştir." diyor. Fidan, bu millet, türkülerde
Cezayir için bile hâlâ ağlarken, Çanakkale'ye tek türkü yakılmasının mümkün olmadığını ifade ediyor.
Çanakkale'ye altı yeni türkü
Yakın zaman önce sosyal medyada yayınlanan Çanakkale Derler ağıtının da bütün türkülerin olduğu gibi bir hikâyesi var. Ağıt, Çanakkale'nin 'talebe' kahramanlarının hikâyesini anlatıyor. Ömer Faruk Yaldızkaya, Emirdağ'ın bir köyünde tanıştığı
yaşlı bir teyzeden dinlemiş ve yazmış. Fidan ve Parlak da bu ağıtı türkü yapmışlar: "Çanakkale derler yeşil gavaklı/ Mollaların mürekkebi boyaklı/ Nice güllerim var
ağaç ayaklı/ Ağaç ayağınan gelsen n'olurdu?"
Sadece bu ağıt değil Fidan ve Parlak'ın türküleştirdiği. Yaldızkaya'nın Emirdağ'ın Suvermez köyünden derlediği bir başka ağıt daha var. İkilinin seslendirdiği ağıtlardan biri de H.C. Wells'in kitabında yer verdiği Hatça Ana Ağıtı. Bir diğeri ise rahmetli Ahmet Şükrü Esen'in
Üsküdar civarında derlediği İncOsman Ağıtı.
Fuat Fidan ve Erol Parlak, türkü haline getirdikleri ağıtları bir
albümde toplamayı düşünüyor. Fakat albüm yapsalar da yapmasalar da türkülerini TRT Müzik'teki Usta İzler programında seslendirecekler.
'Yuymadan gabire koydular...'
Usta İzler programında Erol Parlak, Aynalı Çarşı'yı da seslendirdi. Fakat bir nakaratını değiştirerek. Parlak, türkünün, 'Ölmeden mezara koydular beni' nakaratını, 'Yuymadan gabire goydular beni' olarak yorumladı. Aynı nakaratın bir benzeri Fuat Fidan'ın yaptığı ağıtta da var. Fidan değişikliğin nedenini şöyle anlatıyor: "Ölmeden mezara goydular beni" maalesef Çanakkale'ye uymuyor. Bu
halk müziğinde daha çok
kan davası gibi adi olaylarla ilgili türkülerde geçen bir imge. Oysa bazı ağıtlarda "Acep yavrum seni yuydular mola / Yuymadan gabire goydular mola" şeklinde mısralar var. Bu daha doğru, çünkü kültürümüzde şehitler yıkanmadan olduğu gibi gömülür. Bir de ağıtlar genelde kadınlar tarafından yakılır. Dolayısı ile anne kalbi yine de merak ediyor, acaba yıkanarak mı gömüldü yoksa yıkanmadan mı?