Japonya,
Kore,
Kanada,
Suriye,
Lübnan ve tüm
Avrupa'dan öğrencileri olduğunu söyleyen
Mısırlı Ahmet, "Doğu kültürü o kadar sırlı ki, topraklarımızda yüzyıllardır hâlâ aynı ateş yanıyor." diyor.
Mısırlı Ahmet, kendine has tekniğiyle darbuka icrasında dünya çapında tanınan isimlerden biri.
Okul sıralarını darbuka olarak kullanmasıyla başlayan
müzik aşkı, Ahmet Yıldırım'ı bu işin en iyi icra edildiği Mısır'a kadar sürükledi. Mısır'da ve Sina Çölü'nde geçirdiği 10 yıl ona "Mısırlı" unvanını kazandırdı. 2007 yılında açtığı Galata Ritimhanesi ise müzikseverler tarafından büyük ilgiyle karşılandı. "
Darbuka gibi şirin bir enstrümanın daha önce hiçbir ülkede okulu olmamıştı. Dünyada bir ilki gerçekleştirmek bana nasip oldu." diyen 30 yıllık darbuka ustasının okuluna dünyanın dört bir yanından onlarca müzik tutkunu eğitim için geliyor.
"Japonya, Kore, Kanada, Suriye, Lübnan ve tüm Avrupa'dan öğrencilerim var." diyen Mısırlı Ahmet, özellikle Batı'nın Orta
doğu kültürüne büyük ilgi gösterdiğini gözlemlemiş. Sanatçı, "Doğu kültürü o kadar sırlı ki, topraklarımızda yüzyıllardır hâlâ aynı ateş yanıyor ve yeni şeyler üretilebiliyor. Bu anlamda benim müziğim de yeni. Ne Arap-Mısır ne de klasik Türk tekniği ile çalıyorum darbukayı. Yeni bir şeyler yapabiliyor olmamı da içinde doğduğum kültürel zenginliğe borçluyum." diyor.
Mısırlı Ahmet, müzik okulunun
yabancılar tarafından ilgi görüyor olmasını, "Bizdeki yemek çeşitlerine, her yüz kilometrede bir değişen lehçelere, enstrümanlara ve müzik kültürüne, kıyafetlere bakın... Avrupa'da 1600'lerden beri yeni hiçbir şey yok. Ne folklor, ne yemek, ne geleneksel kültür var.
Kültür olarak çok fakirler. Batı burada bir şey döndüğünü fark ediyor ve yüzünü Doğu'ya dönüyor." cümleleriyle açıklıyor. Ona göre, bizim 'sıcak' hayatımızda her zaman Batılıları çeken bir şey var. Hatta
Cemal Süreya'nın 'mutlulukla bir alakası var' dediği kahvaltımızın bile... "Bizim sabah kahvaltımız onların her şeyine bedel. En fakir evde yapılan ve
peynir-zeytinden oluşan kahvaltı sofrası bile onların bir
bardak kahvesinden daha zengindir. İnsanlar buraya gelerek, oradaki buz gibi hayatlarını yaşanılır kılmaya çalışıyorlar. Yaşamlarına bir anlam arıyorlar."
Gelenlerin çoğunun
üniversite mezunu olduğunu söyleyen Mısırlı Ahmet, "Ben lise mezunuyum ama doktor, mühendis,
işadamı, eczacı ve tiyatrocu öğrencilerim var. Kurduğum
iletişim, öğrenci-öğretmen ilişkisinden çok farklı. Onlar benden feyz alırken ben de onlardan çok şey öğreniyorum." diyor.
İlk darbuka albümünü yaptığında, performansını dinleyen ritimcilerden, bu müziğin bilgisayarla hızlandırılmış olabileceğine dair yorumlar aldığını söyleyen Mısırlı Ahmet, "Şu an geldiğim nokta, içinde bulunduğum arayışın bir ürünü. Müziği irdelerseniz sonsuzluğu da irdelersiniz. Bir arayış içine girer ve kendinizi üretme çabası içerisinde bulursunuz. 30 yılda çok şey değişti bende. Ben baştan ayağa değiştim. Kendime ulaşma yolunda en büyük aracım oldu benim bu enstrüman." diyor. Dünyanın pek çok bölgesinde, özellikle de Avrupa ülkelerinde konserler veren ve
yerli-yabancı önemli
sanatçılarla ortak projelerde yer alan Mısırlı Ahmet, 2003 yılında sponsorluğunu Avrupa Birliği'nin yaptığı bir projenin ardından kendisine verilen "Üstad" unvanını taşıyor.