2001'de yayımlanan '
Hayatımın İbret Aynası',
Kaynak Yayınları'ndan yeniden düzenlenerek basıldı.
Hayatınızı yazmayı düşündünüz mü hiç ya da yazanların bunu neden yaptığını? Belki çok şey yaşanmıştır, belki tek amaç paylaşmaktır belki de bir sebebi yoktur.
Ahmet Muhtar Büyükçınar Hocaefendi'nin ise hayatını kaleme almasının farklı bir sebebi var: "Hatıralarımı, canım gibi sevdiğim talebelerimin ısrarlı arzuları üzerine yazmaya başladım. Niyetim acı-
tatlı, inanılmaz olaylar ve maceralarla dolu hayatımı kısaca hülasa etmekti. Ama yazmaya oturunca durum değişti. Kendimi geçmiş günlerin akışına kaptırdım. Olayları yazmıyor sanki yeniden yaşıyordum."
Büyükçınar'ın, 'Hayatım İbret Aynası' isimli eseri ilk kez 2001'de yayımlanmıştı. Şimdi Kaynak Yayınları tarafından yeniden basıldı. Kitapta, 86 yılın insanın yüreğini burkacak, çoğu kez şaşırtacak, kimi zaman da hüzünlendirecek özeti var. 86 sene bize her ne kadar uzun bir süre gibi gelse de kitabın sahibi bizimle aynı düşüncede değil: "Ömür çok kısa, arzu çok, yaşım 86. Önümde dağlar kadar
hizmet var. Ben ise henüz işin başındayım."
Büyükçınar Hocaefendi kitabı; Çocukluğum, Gençliğim,
Ezherli Yıllarım, Yurdumda Hizmet Yıllarım olarak dört bölümde toplamış. Çocukluğunu yazarken hiç görmediği ancak hayalinde canlandırdığı annesini, onu aratmayan teyzesinin tatlı tebessümünü hatırlayınca ferahladığını yazıyor. Gençliğindeyse küflü oyuklarda saklanarak Kur'an okuyup okuttukları, tahsili uğruna sırtında kitapları, peşinde yırtıcı köpekler sınırdan kaçak geçişleri,
hapishane günleri,
Halep, Şam ve Ezher Üniversitesi'ndeki on iki yıllık öğrenim ve ihtisas devresi, Türkiye'de ilim isteyenlere faydalı olmak için verdiği fedakârlık dolu mücadelesiyle nesillere örnek ve ibret olacak hayatı ve daha niceleri...
Yaşandığı için değerli
Hayatım İbret Aynası, Prof. Dr. Cihan Okuyucu tarafından yayına hazırlandı.
Eser için, "Aslında o ne bir hayali
senaryo ne de macera romanı. Anlatılan hadiseler yaşanmış olmanın değerini taşıyor ve bu yönüyle herhangi bir macera romanından ayrılıyor." tanımını yapıyor. Ona göre, bu hikâyede her yaş ve meslekteki okuyucu bir şekilde kendisini eserdeki hal ve durumla karşı karşıya hissedecek ve bu tecrübelerden faydalanacak bir yön bulacak. Okuyucu, "Yolu kitaplarda geçen herkesin hayatında kendisini derinden etkileyen eserler vardır. Kendimizi içinde bulduğumuz, bazen kahramanlarıyla yer değiştirdiğimiz eserler... Artık bu kitapta anlatılan kişi bizizdir, o hikâye de bizim hikâyemiz. O yüzden hikâyeye ve kahramanların kaderine ortak olur, onlarla birlikte acı çeker yahut seviniriz, onlarla ağlar, onlarla güleriz. 'Hayatım İbret Aynası'da böyle bir eser." diyor.
Rahmetli Ali Ulvi Kurucu da, 'ilim ve irfan tarikinde yoldaşım' dediği Büyükçınar Hocaefendi'nin iman ve
İslam uğruna çektiği meşakkatler ve o yolda gösterdiği büyük sabrı şöyle ifade ediyor: "Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse / İnsan da imandaki son sırra ererse / En azgın ölümler ona zincir vuramazlar /
Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar!"
Görünmeyen duvarlarımı yıktım
Ahmet Muhtar Büyükçınar Hocaefendi'nin hayat hikâyesi, özellikle gençlere olumsuzlukları aşma noktasında gerçek bir kararlılık örneği sunuyor. Yazarın hatıraları, dönemin kültür ve din politikalarını yansıtması açısından da önemli. Eserin sahibi, kitabı okurken kendisiyle arasındaki duvarları yıkmayı bu denli başaran bir kitapla uzun zamandır karşılaşmadığını düşünmüş. Bakalım sizler de yazarla aynı düşünceyi paylaşacak mısınız?