İnsandaki zaaflar ve Şeytan'ın hücum noktaları

Araştırmacı Yazar Mehmet Ünal, İnsandaki zaafları ve Şeytan’ın Hücum noktalarını yazdı..

İnsandaki zaaflar ve Şeytan'ın hücum noktaları

İnsandaki Zaaflar ve Şeytan’ın Hücum Noktaları- 1 Makam-Mansıp ve Şan-Şöhret Sevdası Bişr-i Hafi Hazretleri şöyle der: “Halkın, kendisini tanımalarını arzu eden kimse ahretin zevkini bulamaz.” Çoğunluk itibariyle insanda, hubb-u cah denilen şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi ve rütbe hırsı vardır. Bu tür bir hırs insanı devamlı tehlikelere sürükler. İnsan bazen makam-mansıp sevdası uğruna canını bile verebilir. Bu uğurda her türlü meşru veya gayri meşru vesileyi kullanmaktan çekinmeyebilir. Bunun için insanlara riyakârlık yapar, onları aldatır, yalan söyler ve çoğu zaman kendisini ve sevdiklerini bile tehlikelere atmaktan çekinmez. İnsan bir defa bu zayıf damarından yakalandığı zaman artık onu terk etmesi çok zordur. O makam ve mansıbı elinde tutabilmek için her türlü hırsı gösterir. Şeytan, birçok insana bilhassa bu zaafından yaklaşır ve insanı onunla mağlup eder. İnsan da farkında olmadan kendisini mağlup eder. İnsan, tüm bu mağlubiyetler içerisinde iken kendisini hala daha zafer kazanmış olarak görebilir. İçinde bulunduğu makam ve şöhret, çevresindeki dalkavuklar ve şakşakçıları onu aldatırlar. Çünkü hepsinin de o insandan menfaatleri vardır. Ama gün gelip de makamı elinden alınınca bir bakar ki etrafında kimsecikler kalmamış. Anlı-şanlı iken etrafındaki dost gözükenler, içinde bulunduğu makam ve mansıbı kaybedince hemen onu terk edivermişler. İnsan, geçici dünya mevkileri için, gerçekte sadece kendisini aldatmaktadır ama bunun farkında değildir. Ne zaman ki gün gelir, yalancı ve riyakâr dostları onu terk eder, işte o zaman her şeyin farkına varır. Ama bazıları için böyle bir zaman da hiç gelmeyebilir ya da böyle bir fırsat bir daha hiç eline geçmeyebilir. "O gün dostlar birbirine düşman kesilir-ancak takvâ sahipleri müstesna." (Zuhruf, 43: 67) ayetinin sırrına göre, dünyada zarar, berzahta azap, âhirette düşman bazı yalancı dostları bulur. Böyle bir insanın, benim kalbim temiz veya benim niyetim safi demesinin de kendisine bir faydası olmaz. Bunun misali şuna benzer; namaz kılan bir kimsede abdesti bozacak bir hal vuku bulur ve o adam, benim namazım bozulmadı, çünkü kalbim Allah’la birliktedir, der. Ama abdest gittikten sonra kalbin Allah’la birlikte olmasının artık o kişinin namazına bir faydası yoktur. Ama insan dünyevi menfaatler ve makamlar yerine önce, Allah’ın Rıza ve İltifatı’nı, Rabb’i katındaki makamını gaye edinse insanların teveccühü ve övgülerinin, ona nisbeten bir zerre hükmünde olduğunu görecektir. Allah, o insanın kalbine bunun huzurunu verecek, hayatı, saadet ve bereketle dolacaktır. İnsanların teveccühü kabir kapısında söner, beş para etmez. Mehmet Ünal Araştırmacı Yazar [email protected]
<< Önceki Haber İnsandaki zaaflar ve Şeytan'ın hücum noktaları Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER