İskilipli Atıf Hoca'nın idam edilmesinin üzerinden 86 yıl geçti. Yarın İskilipli Atıf Hoca'nın idam edilmesinin yıldönümü. Atıf Hoca'nın
ölüm yıldönümünde yürekleri sızlatan bir gerçek daha gün yüzüne çıktı.
Ankara İstiklal Mahkemesi
Hakimi Kılıç Ali'nin karardan kısa bir süre önce gazetecilere 'masum' olduğunu söylediği İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi hakkında idam kararı verildiği ortaya çıktı. Mahkeme, pek çok sanığı ise elde bir
delil bulunmamasına rağmen çeşitli
hapis ve
kürek cezasına çarptırmış.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yaptığı yargılamalarla çok sayıda idam cezası veren İstiklal Mahkemeleri, kararlarıyla
tartışma konusu oldu. Özellikle,
mahkeme heyetinin hukuk alt yapısı olmayan, dönemin asker kökenli milletvekillerinden oluşması ve 'hiçbir kanuna bağlı kalmadan tamamen kendi vicdani kanaatleri ile' karar vermeleri vicdanları yaraladı. Mahkemelerin kurulduğu bölgelerde bazı sözü geçenlerin
muhalif ve sorun yaşadığı kişileri saf dışı bırakmak için hakimleri yönlendirdiği de iddialar arasında yer aldı.
Ahmet Nedim tarafından 1993 yılında yayına hazırlanan, "Ankara
İstiklal Mahkemesi Zabıtları 1926" o dönemde yaşanan olaylara ışık tutuyor. İstiklal Mahkemesi kayıtları idama mahkum olan İskilipli Atıf Hoca'nın Şapka Kanunu'ndan yaklaşık 2 yıl önce kaleme aldığı "Frenk Mukallitliği ve Şapka (Batı Taklitçiliği ve Şapka)" adlı kitabından dolayı mahkeme karşısına çıkarıldığını ortaya koyuyor. Atıf Hoca'nın kitabı kanundan önce çıkardığını ve kanundan sonra piyasaya sürmediğini tanıkların şahitliğiyle anlatmasına rağmen mahkeme heyetinin suçlamalarına devam ettiği görülüyor. Mahkeme heyeti kanunun ardından toplatılan kitabın, Şapka Kanunu'na karşı Anadolu'da çıkan
isyanları da İskilipli Atıf'ın kitabına bağlıyor.
HAKİM 'MASUM' DEDİ. SAVCI 3 YIL İSTEDİ AMA İDAM KARARI ÇIKTI
İstiklal Mahkemeleri'yle ilgili en büyük tartışmalardan birisi de İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi hakkında verilen idam kararı oldu. Ahmet Nedim tarafından hazırlanan kitapta,
Necip Fazıl Kısakürek'in "Son Devrin Din Mazlumları" adlı kitabın bir bölümüne yer veriliyor. Yargılamadan kısa bir süre sonra kitabı kaleme alan Kısakürek, İstiklal Mahkemesi hakimlerinden
Afyon Milletvekili Kılıç Ali'nin bir resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtladığı ve Atıf Hoca'nın da aralarında bulunduğu
İstanbul sanıklarının suçsuzluğunu bildirdiğini ifade ediyor. Konu kitapta şu şekilde yer alıyor: "Atıf Hoca ve arkadaşlarının muhakemeleri bitmiş gibidir. Pek yakında iddia ve müdafaalar dinlenecek ve karar bildirilecektir. Edilen muhakemeler sonunda vardığımız kanaat şudur ki; son irtica hareketleriyle İstanbul'un hiçbir alakası olmamıştır. Esasen mahkemenin İstanbul'da bulunduğu zaman yapılan tahkikat da bu neticeyi vermiş ve ondan sonraki muhakemeler aynı şeyi teyit etmiştir." Kısakürek kitabında bu açıklamanın devrin tüm İstanbul gazetelerinde yer aldığına işaret ediyor.
Aynı kitapta, savcının Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi'nin idamı ve Atıf Hoca'nın da aralarında bulunduğu bazı sanıkları için üçer seneden az olmamak kaydıyla kürek cezasına ve bazı sanıkların da beraatini karar verildiği belirtiliyor.
MAHKEME REİSİ'NDEN SANIKLARA: SİZİN HEPİNİZİ TEMİZLERİZ
"Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları 1926" isimli kitapta;
Giresun,
Erzurum ve
Uşak davası sanıklarının yargılanmalarıyla ilgili mahkeme kayıtları yer alıyor. Mahkeme kayıtları, milletvekillerinden oluşan hakimlerin sanıklara ön yargılı yaklaşımını gözler önüne seriyor.
Erzurum davasında Erzurumlu Zühdü Efendi'nin yargılanması sırasında Mahkeme Reisi Afyon milletvekili Ali Çetinkaya'nın sözleri bu durumu gözler önüne seriyor. Mahkeme Başkanı Zühdü Efendi'ye Erzurumlu olması hasebiyle isyanın sorumlularını bilmesi gerektiğini ifade ederek, sorumluların ismini istiyor. Zühdü Efendi ise isyan sırasında orada bulunmadığını ve bu sebeple de sorumluları bilemeyeceğini belirtiyor. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı ve Afyon Milletvekili Ali Çetinkaya, Zühtü Efendi'ye şu sözleri sarf ediyor: "Sizin hepinizi de temizleriz. Siz de beğenirsiniz, herkes de beğenir, memleket de rahat eder. Çıkınız!..."
'TÜRK VATANINDA YAŞAMAYA HAKKIN YOK'
Aslen Mısırlı olan ve vatan şairi Mehmet Akif Ersoy'un damadı Ömer Rıza Efendi, mahkeme tarafından Türk menfaatlerine aykırı yazı yazmakla suçlanıyor. Tunuslu bir ailenin çocuğu ve
Gazeteci Abdülaziz Efendi ile ilgili soruya verdiği cevabı beğenmeyen Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya ile Ömer Rıza Efendi arasında şu
diyalog geçiyor:
Ömer Rıza: Bendeniz Abdülaziz Efendi'yi müdafaa kastıyla söylemedim efendim.
Mahmeke Başkanı Ali Çetinkaya: 'Hizbu'l Vatini'den değil' dedin de onun için söylüyorum. Türk kendisinden başka hiçbir kimseden bir fayda görmemiştir. Bilakis daima zarar görmüştür. Bu Arap'tır, ötesi Çerkes artık ilâ. Bunlardan bıktık usandık.
Ömer Rıza Efendi: Gayet doğru efendim
Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya: Öyle söylersin ama bir Türk ile vatanında evlenmişsin. Daha sual sorulmadan Mısırlı olduğunu söylüyorsun. Mademki oranın bağımsızlığını istiyorsun, git orada çalış.
Ömer Rıza Efendi: Bendenize
doğum yerim soruldu, 'Kahireliyim' dedim.
Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya: Ne olursan ol! Türk vatanında, Türk vatandaşları arasında yaşamaya hakkın yok.
'SİZ DELALET ETTİNİZ BEN HALK FIRKASINA GİRDİM'
Yargılamalarda Muharririnden
Bakırköylü Hasan Efendi'nin ifadesi alındığı sırada Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya ile sanık arasında ilginç bir diyalog yaşandığı da resmi kayıtlara yansıyor. Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya'nın Hasan Efendi'ye
Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na girip girmediğini sorması üzerine Hasan Efendi, kendi şahadetiyle Cumhuriyet Halk Fırkası'na girdiğini söyleyince, Çetinkaya sinirleniyor. Sanık Hasan Efendi'nin, "Mili
Hükümet İstanbul'da kuruluncaya kadar siyasetle iştigal etmedim. Sonra zatınızın delaletiyle Cumhuriyet Halk Fırkası'na girdiğimden ve şahsınızın yakın güvenine mazhar olduğumdan dolayı Halk Fırkası Bakırköy muhasibi oldum." demesi üzerine hiddetlenen Çetinkaya, "Delaletim falan yok. Bundan sana delalet edenler mesuldür…"
Yargılamanın bir başka safhasında Mahkeme Başkanı Çetinkaya ile Bakırköylü Hasan Efendi arasında şu diyalog yaşanıyor:
Mahkeme Başkanı: Vallahi Hayrettir. Sen Halk Fırkası'na nasıl girdin.
Hasan Efendi: Seçmişler, benim Kabahatim var mı?
Mahkeme Başkanı: Nasıl yok? Sen böyle kötü ruhlu bir adam olarak nasıl Halk Fırkası sırasına geçer sonra mutemed olursun?
Hasan Efendi: Maddeten bir şey var mı?
Mahkeme Başkanı: Maddeten sizin demirlenmekliğiniz lazım. Memleketin selameti için böyledir.
Hasan Efendi: Memleketin selameti için feda olsun. Mademki vatan söz konusudur.
Mahkeme Başkanı:
Vatan söz konusu olduğu için değil, hainliğin ve kötülüklerin için. Sizler yaşadıkça bu memlekete bu memleket rahat olmaz. 99 kalıba giriyorsun sonra büyük bir cesaretle söz söylersin.
(CİHAN)