Denizlerde, göllerde yaşar. Suya dalar, gözden kaybolur. Tekrar göreceğinizden ümidinizi kesmişken su üzerinde belirir. Kaybolduğunu sandığınız sırada o derinlere inip rızkını bulmuştur, artık hayat onundur. A. Ali Ural'ın yıllardır hazırlıklarını sürdürdüğü iki aylık edebiyat ve sanat
dergisi
Karabatak da ilk sayısıyla tıpkı bir karabatak kuşu gibi merhaba dedi yayın hayatına. Karabatak'ın "Esenlik kıyıda durmaktadır" demeyip sarp yamaçlardan sulara dalalı çok olduğunu söylüyor Ural, derginin önsözünde. "Yunus'la kanatlanmıştı çünkü. "
Çevik bahrî olmak gerek, bir deryaya dalmak gerek/Bir gevher çıkarmak gerek, sarraf anı bilmez ola" diyerek. Fakat
deniz derin, cevher ırak,
inci gizliydi." diyor. Tam çıkmasından
ümit kesildiği anda '
siyah parlak kanatlarından acı sular damlatarak fırladığını' belirtiyor Kabatak'ın.
İki ayda bir denizden başını çıkaracak olan dergi, devşirdiği cevherleri paylaşacak okurlarıyla.
Şiiri merkeze alacak, özü şiir olan bütün sanatlara açacak kanadını. Objektif sanatlarla sübjektif sanatları harmanlayacak. Şiirden öyküye, denemeden
gezi yazılarına, eleştiriden çevirilere, fotoğraftan illüstrasyona, sinemadan tiyatroya uzanacak. İlk sayıda şiirlerin arasına serpiştirilmiş dosyalar bunun kanıtı.
Ertuğrul Emin Akgün'e verdiği röportajda, Timur
Selçuk, insan kaynağının hiçbir zaman bitmeyeceğini ancak insanda o suyu arayan yan kalmadığını söylüyor. Oya İşeri, 'Dali Olmak' diyerek Salvador Dali'nin dünyasına dalıyor.
Arda Arel, Dali sergisinde hissettiklerini anlatıyor. Ayşe Sevim'in yazısının konusu ise
Sinop Cezevi ve
Sabahattin Ali. Şiirimizin son yıllardaki 'istikamet' sorununu Yahya Kurtkaya incelerken, Veysel Karani Tur da şiirde ritmin evrilişini ele alıyor. Derginin ilgi
çekici bölümlerinden 'her boydan şiir'de
Mahmud Derviş, Joachim Nichtender, Thomas S. Eliot, Friedrich Rückert ve Ingeborg Bachmann'dan bir şiirin çevirisi yer alıyor. Karabatak'ın su yüzüne ilk çıkışında deryadan getirdikleri bunlar. Yolu açık olsun. (0212 528 23 57)