Alevi-Sünni evlilikleri
Bu
ülke insanları "ötekileştirme"den çok çekti. Vesayetçi
sistem "
tek tip" insan yetiştirmek için, geleneksel önyargıları yok edip toplumu oluşturan kesimleri özgür kılmak yerine, kabuğuna çekilmeye zorladı.
Böylece önyargılar daha güçlü hale geldi.
Hâlâ keskinliğini sürdüren Laikdindar, Türk-
Kürt, Alevi- Sünni ilişkisindeki önyargıların nedeni bu...
Son 30-40 yılda şehirleşme ve beraberinde hızlanan siyasallaşma bu dayatılan zorlama "birliktelikten" başka bir
gönüllü ilişki yarattı.
Evlilikler... Evlilikler,
siyasetin başaramadığı "ortak yaşamı" biraz zor da olsa başardı.
Bugün
Türkiye'de 5 milyonu aşan Kürt-Türk evliliğinden söz ediliyor. Aynı şekilde Sünni-Alevi evliliklerinin sayısı da hiç az değil.
Farklı din ve etnik kesimler arasında da benzer evliliklerin olduğu biliniyor. Bu gerçek belki de yakın tarihimizde onca kışkırtmaya,
kaos ortamı yaratmaya çalışan güçlere karşı, etnik veya mezhepsel çatışma yaşamamamızın da garantisi.
Belki de bu garanti bu ülkenin çimentosu...
Birkaç gündür Erkam
Tufan Aytav'ın yazdığı Alevi-Sünni Evlilikleri'ni anlatan "Sevdim Seni Bir Kere" kitabını elimden düşüremiyorum. Kendi alanında bir ilk bu kitap...
Dışarıdan küreselleşmenin dayatması, içeriden demokratikleşmenin hızlanmasıyla Türkiye toplumu derinden sarsılıyor. Toplumun her rengi açığa çıkıyor ve birbiriyle tanışıyor.
Aytav, "farklı kimliklerden ve kültürel coğrafyalardan gelen evli çiftlerin izini sürerek" tam da bu "tanışma"yı anlatıyor.
Ve şu sorunun cevabını arıyor: Biri Alevi biri Sünni iki insan onca önyargıya rağmen bir arada yaşamayı nasıl başarıyor?
Sorunun cevabı çok zor... Belki binlerce örnekten sadece 5 çiftin hayatını izleyince o insanların önyargılar duvarını nasıl aştığını görüyoruz.
Sabah'tan sevgili arkadaşım
Sevilay Yükselir'den Zaman yazarı İbrahim
Öztürk'e,
Güneş yazarı Rıza Zelyut'tan
Bloomberg TV'den Ali Çağatay ve Avukat Kezban Hatemi'ye uzanan evlilik örnekleri yer alıyor kitapta.
Okul sıralarında yaşadıkları ise insanın içini sızlatıyor.
Sevilay Yükselir o anlardan birini şöyle anlatıyor: "Ortaokulda hiç unutmuyorum... 'Alevi misin?' dedi bana. 'Aleviyim' dedim. 'Niye oruç tutmuyorsunuz?' dedi. Bizim eve girip çıkıyor işte. 'Bizde oruç yok çünkü biz Aleviyiz' dedim. 'Sen Alevi olamazsın' dedi. 'Niye?' dedim. 'Çünkü Alevilerin kuyruğu vardır' dedi."
Zeynep Öztürk,
Tunceli Alevi'si...
Ankara Üniversitesi
İletişim Fakültesi Mezunu. Eşi Zaman yazarı
İbrahim Öztürk. Trabzonlu, Laz ve Sünni...
İşte Zeynep Öztürk'ü lise yıllarında sarsan bir anısı: "
İstanbul Şirinevler'de
Kocasinan Lisesi'nde son sınıfı okudum. Kimse Alevi olduğumu bilmiyor. Din dersinde öğretmenimiz mezhepler konusunu işlediğinde, Aleviliğin sapık bir mezhep olduğunu, sonra da Türkiye'de Alevilerin Allah'ı tanımadığını, kardeşini, annesini, babasını tanımadığını açıkça ifade edince ben de gayri ihtiyari ağladım..."
Son sözü kitabı tanıtanlara bırakıyorum:
"Kitabı okuduğunuzda, Aleviler ve Sünniler arasında, gönül alıcı birkaç kelime veya hamasi nutuklarla aşılamayacak denli yüksek önyargı duvarlarının varlığını görüp şaşıracaksınız. Bu kitap, hiç de 'aslında yok birbirimizden farkımız' türü bir hayalcilikle kaleme alınmadı. Zihinlerindeki
masal ülkesinin konforunu bozmak istemeyenler bu kitaptan uzak dursunlar." Siyaset bu örneklerden ilham alsa fena mı olur?
MAHMUT ÖVÜR - SABAH