"Nûr iken seni indirdiler / Çâr unsur bendlerine vurdular / Nûr iken adın Niyâzî koydular" diyen Mısrî'den bestelenmiş 148 eser günümüze ulaşmış.
Sadece ilahileri değil bestelenmeyen şiirleri de elden ele dolaşmış, pek çoğu şerh edilmiş. Halife olarak Uşak'a gönderilmesi kararlaştırıldığında bazı yol arkadaşları daha büyük bir şehre, Bursa'ya gönderilmesini arzu edince mürşidi Ümmî
Sinan buyurmuş ki; "Settâr olan
Allah'ın kudretiyle biz görmesek de sizler görürsünüz, bizim derviş Mehmed Mısrî ne Uşak'a ne Bursa'ya ne de başka bir diyâra ve ne de dünyaya sığar. Kibâr ve kümmelden büyük ve şöhretli bir mürşid olur." Kibar ve kümmelden bu şöhretli mürşid, vefatından üç asır sonra Keşkül dergisinin kış sayısında anlatılıyor.
Dergide Mustafa Tatçı, Hazreti Niyâzî'nin manevî eğitimini; Bilal Kemikli mürşidi Ümmi Sinan'a ulaşmasını;
Mustafa Kara, Safiyyüddin Erhan ve
Salih Çift, Bursa'daki Mısrî dergâhlarını; Mehmed Fatih 'Ey garip bülbül diyarın kandedir' manzumesinin şerhini; Mustafa
Hilmi Çolakoğlu Halvetiler'de ehl-i beyt aşkını; Sadık Yalsızuçanlar, Mevâidü'l İrfân'ın 44. sofrasını; Mustafa Aşkar ve
Semih Ceyhan, Mısrî'nin vahdet-i vücud anlayışını; Ekrem Demirli 'Derman arardım derdime' ilahisi üzerinden seyr ü sülûku; Mustafa Uzun, Mısrî'nin tevhidini; Kenan Erdoğan edebiyatımızdaki, Timuçin Çevikoğlu musikimizdeki yerini anlatıyor. Pınar Zengin ise son romanı Od'dan yola çıkarak
İskender Pala ile sohbet ediyor.
"Hasılı, bütün bir gülzâr bir gül için olduğu gibi, eşyâ insanlar için, insanlar da insan-ı kâmil olmak; Hakk'ı burada bilip buradan Hakk'a dönmek için vardır." diyor yazısında Mustafa Tatçı. Zaman gereği Hak idrakinin ne kadar kolaylaştığını yakın dönemde Uşak'ta yaşayan Halvetî erenlerinden Yakupzade Mustafa Efendi'nin "Allah Allah! Damla veriyoruz,
okyanus oluyor!" sözüyle örneklendiren Tatçı, Mısrî'nin de zerresini güne, katresini ummana dönüştüren bu merd-i Hüdalardan birisi olduğunu söylüyor. Divanında ortaya koyduğu hakikatlerle de bugünün seyr ü sülûk ehline yol gösterdiğine dikkat çekiyor.