Coğrafi konumu, kilometrelerce uzanan kumsalları, tertemiz deniziyle büyük bir turizm potansiyeline sahip. Türk
Hava Yolları'nın günlük seferleriyle ulaşabileceğiniz
Sinop'un nüfusu yaz aylarında üçe katlanıyor.
Denizle ormanın birleştiği Sinop'ta üç gün geçirmek için yola çıktığımızda hava günlük güneşlikti. Uçak tam iniş için hazırlanırken işler tersine dönüverdi. Önce iki kez sarsıntı yaşandı. Ardından da 'kaptanınız konuşuyor' anonsuyla yolcular merakla söylenecek sözleri bekledi. Kaptanımız konuştu: "Havanın rüzgârlı olmasından dolayı Sinop Havaalanı'na inemiyoruz. Samsun'a iniş yapmayı deneyeceğiz." Herkes şaşkındı haliyle, biraz da sinirli. Yolcuların serzenişleriyle
uçak Samsun'a iniş yaptı. Kuleden gelecek
cevap için bir saatlik bekleyişin ardından şimdi karar verme zamanıydı. Çünkü
pilot yolculara şöyle seslendi: "Tekrar Sinop'a inmeyi deneyeceğiz. Ancak rüzgârdan dolayı başarılı olamayabiliriz. İnemezsek İstanbul'a geri döneceğiz. Dileyen yolcularımız Samsun'da inebilir." Birçok yolcu gibi biz de riski göze alamayıp Samsun'da inmeyi
tercih ettik. Nadiren yaşanan bu durumun bize denk geldiği düşüncesi eşliğinde otobüse bindiğimizde üç saatlik kara yolu bizi bekliyordu. Üstelik çalışma sebebiyle yollar da bozuktu. 11.30'da Sinop'ta olmayı planlarken saat 16.30'u gösteriyordu. 'Her şeyde bir hayır vardır' diyerek gecikmeli de olsa başladık
doğal güzellikleriyle donatılmış şehri gezmeye.
Mavi-yeşil karışımı bir göl
Eşine ancak kartpostallarda rastlanılacak bir
manzara... Çam ormanlarının içinde
mavi-yeşil karışımı bir göl... Ağaçların gölgesi öyle şahane yansıyor ki... Mekânda muazzam bir sessizlik hâkim. Bu sessizlik huzuru davet ediyor. Sinop'un Ayancık ilçesindeki Akgöl'de sandal
gezintisi yapma şansınız da var. Her ne kadar mavi sandal terk edilmiş izlenimi uyandırsa da durum böyle değil. Onun tutkunları çok elbet, sevenleriyle buluşmak için sezonun açılmasını bekliyor. Balık tutmaya merakınız varsa bunu da yerine getirebilirsiniz .
Yürüyüş parkurları,
piknik alanları da zevklerinizin arasındaysa Akgöl sizi bekliyor.
Hâlâ canlı bir
mağara
Akgöl'e gitmişken İnaltı Mağarası'na uğramadan olmaz. Zira mağaraya gidiş yolu üzerinde çam ağaçlarının muhteşem görüntüsü ve vadi manzarası eşliğinde keyifli bir
yolculuk geçirebilirsiniz. Yolculuk tamamlandığında mağaraya ulaşamıyorsunuz. 150 basamaklı merdivenleri tırmanmak gerekiyor. Mağaranın giriş kapısı denizden bin 70 metre yüksekte. Mağara hâlâ capcanlı. Sarkıtlardan damlamaya devam eden su üzerinize denk geliyor. Sinope Tur'dan rehberimiz Adem Tahtacı mağaradaki sarkıt ve dikitlerin oluşumunun devam ettiğini söylüyor. Bu arada 2 bin 200 metreye kadar ulaşılan mağaranın kesin uzunluğu bilinmiyor.
32 yıldır gemileri bekliyor
Sinop'a gidilir de Türkiye'nin en kuzey ucu İnceburun'u görmemek olmaz. Gittik ve hayretler içinde kaldık. Yerleşim yerlerinden kilometrelerce uzaklıktaki mekânda bir
aile yaşıyor. Gemilere yön veren fenerci ailesi... Karı koca desek daha doğru. Çünkü üç çocuklarını da evlendirip bu ıssız yerde yalnız kalmışlar. Makbule Çilesiz, buraya 32 yıl önce gelin gelmiş. Halinden memnun görünüyor: "Yaşayıp gidiyoruz işte ne yapalım, seviyorum buraları. Yalnız kaldığım zamanlar da oluyor. Hiç korkmam." Ailenin yeşilliklere yayılmış dokuz-on ineği var otlayan. Süt,
tereyağı, peynirleri mis gibi... Fenerin karşısında bir de
küçük kulübe bulunuyor. Eğer vaktiniz varsa denize nazır tavşankanı bir çay, vaktiniz yoksa da fenerci teyzenin doğal ayranından yudumlamalısınız mutlaka.
Şehrin içinde ama uzağında
İçeriye adımınızı atar atmaz kasvet çöküyor üzerinize. Sanki duvarlar dile gelecek de anlatacakmış gibi bir bir çektikleri. Sinop
Cezaevi, şehrin tam ortasında ama şehrin çok uzağında. 13 yıl önce boşaltılmasına rağmen öyle bakımsız, öyle virane ki yıllarca kimseler yatmamış içinde. Yoksa Sabahattin Ali'nin 'Aldırma
Gönül' şiiri burada yazılmamış mıydı ya da
Necip Fazıl'ın Zindandan Mehmet'e Mektup'u? Duvarların üzerinde her ne kadar "Ulusun ve yuvan seni bekliyor. Buradan onlara yararlı olarak dön" yazısı asılmış olsa da rutubet ve şartların getirdiği
psikolojik yıkım insanı topluma ne kadar yararlı kılabilir ki?
7. şelale karar noktası...
Sinop'un doğal güzelliklerinden biri de Erfelek Tatlıca Şelaleleri. Erfelek'e 18 km uzaklıktaki şelalelerin dünyada benzeri olmadığı söyleniyor. Sebebi de aynı vadi içinde sıralanmış 28 irili ufaklı şelalelerden oluşması. Şelalelere tırmanarak bir diğerine ulaşma şansınız var. Zevkli olduğu kadar dikkat gerektiriyor bu yolculuk. Taşların üzerini yosunlar kaplamış, kayıp suya düşmeniz an meselesi. Yedinciye kadar her birinden dönme imkânınız var. Sekizinci şelaleye kadar geldiyseniz sonuna kadar gitmelisiniz çünkü dönüş yolu yok. Bizden
tavsiye bu macerayı kaçırmayın. Bazı yerlerde önceden hazırlanmış halatlar en büyük yardımcınız.
Üç günlük programı iki günde gezmeye çalışsak da gezinin sonunda anladık ki Sinop, üç günde gezilecek bir şehir değil. Şehrin manevi büyüğü Seyyid Bilal Hazretleri'nin türbesi,
Osmanlı-Rus Savaşları sırasında denizden gelen baskınları önlemek amacıyla yapılan Paşa Tabyaları, Doğan Ülgen'in elle işlediği
tekne modelleri ve daha niceleri...
Türk Hava Yolları Müdürleri Macit Boyar ve Yusuf Gürdal Yılmaz'ın ev sahipliğinde gerçekleşen gezi sonunda Sinop, hafızalarımızda en güzel manzalarıyla yerini aldı.