Bilim adamları bu yapılara
gal (
kabarcık) ismini vermişlerdir. Geçmişte galin,
yaprak gelişimindeki anomalilerden kaynaklandığı veya bazı
ağaç türlerinin yapraklarına ait bir özellik olduğu düşünülürdü. Bu kabarcıkların özelliği, içinde asit bulunmasıdır. Meşe yapraklarında oluşan galin içindeki asit, antik çağlarda
mürekkep olarak kullanılmıştır.
Lâboratuvar araştırmaları, galin basit bir yaprak anomalisi olmadığını, galin oluşmasında, yaprak gal akarlarının ve yaprak biti lârvalarının önemli rol oynadığını ortaya çıkarmıştır. Galin içindeki boşluğu çevreleyen
doku, lârvalar için mükemmel bir evdir. Çünkü bu doku, lârvaların büyümeleri için yeterli miktarda yağ, protein ve su ihtiva eder. Lârvaların sindirim sistemine uygun şekilde bir
besin muhteviyatına sahip gal içindeki doku, yumuşaklığı itibarıyla da lârvanın ağzına lâyıktır. Bu yumuşak doku, sert bir dokuyla çevrelenmiştir. Bu sert doku, yumuşak doku içinde beslenen ve gelişen akarları ve bitleri, kuşlara ve diğer böceklere karşı korumada vazifelidir. Bu yüzden lârvaların geliştiği gal içindeki yumuşak doku,
şefkat dolu bir ana rahmi gibidir. Galin içindeki yumuşak dokunun etrafını saran ikinci dokuda ise, sindirimi birçok
hayvan için uygun olmayan acı maddeler bulunur.
Böcekler, bu yüzden üzerinde gal oluşumları bulunan yaprağı yemezler. Böcekler, üzerinde gal bulunmayan yaprakları
tercih ederler. Böylece, gal ihtiva eden yaprakları korumak için, galsiz yapraklar kendilerini feda ederler.
Yaprak galini araştıran evrimcilerin, galin içine yerleşen bitki paraziti akarların ve bitlerin, şefkatle korunup beslenmesine evrim zaviyesinden söyleyebilecekleri hiçbir sözleri yoktu. Meselâ 1958 yılında yaprak bitleri üzerine doktora yapmış Prof. Ulrich Sedlag, galin ağaçlara sağlayabileceği muhtemel faydaları incelemiştir. Sedlag'a göre yapraklar, iradî olarak, ağaçların hayatî mekanizmalarına zarar vermemesi için lârvaları gal kabarcıklarına hapsederler. Lârvalar, sınırlandıkları mekanda, geçirdikleri süre içinde yetişkin olana kadar ağaçlara kayda değer bir zarar vermezler (SEDLAG:1959). Heidelberg Üniversitesi zoologlarından Fritz Schremmer, Sedlag'ın görüşünü aynen takip edip açmaya çalışır; fakat galin çok lüks beslenme merkezi olduğunu ifade ederken, yazdıklarına kendisi de hayret etmiş olmalı ki, şunları ekler: "Şahit olduğumuz bu durum, her ne kadar harika görünse de, ağacın kendini daha geniş saldırılara karşı korumasından başka bir şey değildir. Gal oluşumu vesilesiyle ağaçlar, böcek lârvalarını mekân ve zaman itibariyle hapsederler ve böylelikle oluşabilecek daha geniş zararları önlemiş olurlar." (Schremmer, 1973)
Ağaçlara irade ile birlikte
hedefe yönelik davranma (teleolojik) özelliğini de isnat eden Schremmer'in bu satırları karşısında, "insaf" demekten başka da bir şey kalmıyor. Schremmer ve Sedlag, içinde bulundukları ilmî paradoksu fark edememiş olmalılar ki, bu görüşlerini dönemin en itibarlı bilim dergilerinde yayımlayabildiler. Böyle
akıl almaz izah tarzlarının sebeplerinden biri de, bilim adamlarına uygulanan Darwinist mahalle baskısıdır. Sedlag ve Schremmer'in mantığını genelleştirdiğimiz zaman, karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: İnsan bedeninde nezle, büyük ölçüde burunla sınırlanarak, nezleye yol açan virüslerin başka
organlara sıçraması önlenir. Bir başka örnek, bağırsak kurtları bağırsaklara hapsedilerek, karaciğere ulaşması önlenir. Tıbbî bilgi dağarcığı olanlar, her hastalığın hedef aldığı bir organ grubunun olduğunu bilir. Hastalığa yol açan mikroorganizmaların, fıtrî özellikleri gereğince, hastalığı sadece belli
bölge ve dokularla sınırlıdır. İnsanlar vücudunda barındırdığı hiçbir mikroorganizmayı iradî olarak yönlendiremezken, bu kabiliyeti ağaçlara vermek, ilmî zihniyetle izah edilemez.
Bahsi gecen akıl almaz izah tarzlarının farkına varılmış olunmalı ki, 1980'lerden bu yana Darwinist çevreler, ağaç merkezli izah denemelerinden böcek merkezli izahlara geçmişlerdir. Meselâ şu tür izah denemeleri oldukça yaygındır: "Tecrübî olarak tespit edilmiştir ki, yaprak galinin oluşumunu tetikleyen gerekli sıvı, böcekler tarafından salgılanır. Bu sıvının yaprak dokusu üzerindeki manipülasyonu neticesi böcekler, kendileri için gereken yapıların oluşumunu yine kendileri destekler. Galin oluşumunda önemli rolü, kompleks yapıdaki lârva merkezli paraziter münasebet oynar. Bu yüzden yapraklarda oluşan galleri, fedakârlık hâdisesi olarak nitelendirmemiz düşünülemez. Hâl böyle olsa, sağlıklı yapraklarını türlü böceklere besin kaynağı olarak sunan ağaçlar için de aynı görüşü savunmamız gerekir."
Yapraklarda gal oluşumu konusundaki ilk izah denemelerinde ağaçlara isnat edilen irade, daha sonraki dönemlerde görüldüğü gibi böceklere verilmiştir. Bu izah sistemi içinde ağaçların hiç rolü yoktur denebilir. Hâlbuki galler, tamamıyla nebatî yapıtaşlarından oluşur. Biyoloji alanında az bir bilgisi olanlar bilirler ki, yapraklar sadece onları tüketen hayvanlar için yaratılmamıştır.
Bitkinin metabolizmasının büyük nispette gerçekleştiği yapraklar, aynı zamanda dünyadaki bütün canlılar için vazgeçilmez olan oksijenin üretildiği fakültelerdir. Gal oluşumundaki tek yönlü fayda, içinde barındırdığı lârvanın hayatıyla sınırlıdır. Burada tam mânâsıyla fedakârane bir hâdiseden söz edilebilir. Varsaydığı mekanizmalardan hareket eden Darwinizm'e göre gal, kör tesadüfler neticesi ortaya çıkmıştır. Hâlbuki gal hâdisesinin tetiklenmesinde böcek ve yaprak arasındaki karşılıklı etkileşim, ilmî olarak mâlumdur. Darwinist çevreler, yaprakların ve böceklerin birbirleriyle koordineli şekilde mutasyonlar geçirip, bu hâdiseyi ortaya çıkardıklarını varsaymaktadırlar. Bitki ve hayvanlarda iradenin var olduğunun kabulü bir tarafa, iradenin bir üst mercii olan işbirliğini bile göze alan Darwinist anlayışın hiçbir mantığının olmadığı açıktır. Yüce Yaratıcı'yı nazara vermemek uğruna yapılan bu akla, mantığa ve ilmi zihniyete aykırı yorumlar, evrimcileri gülünç duruma düşürmektedir.
Böcek bilimiyle alakalı eserlerde gal meselesi, izah yerine, evrimleşerek oldu denilerek geçiştirilmektedir. Yapraklardaki gal (öd) oluşumunun onca izah denemesinden sonra bile hâlâ Darwinistlerin ödünü koparttığı görülmektedir. Galin, Darwinist anlayışı yerle bir etmesi, bu anlayışın ne kadar
çürük olduğunun da bir göstergesidir.
Sızıntı Dergisi